kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Nisan 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Ziynet'in çilesi ölümle bitti

MÜJGÂN HALİS
Ziynet Mersin, dört defa bitirmek istediği işkence dolu evlilikten, canını vererek kurtuldu. Ardında onu her defasında kocasına gönderen pişman bir aile, üç küçük çocuk ve sadece fotoğraflarda kalan bir güzellik bıraktı..
NE OLMUŞTU?
Ziynet Mersin, 16 yaşında evlendirildi, sekiz yılda üç çocuk sahibi oldu. Evliliği boyunca dayak yedi, elleriayakları bağlandı, vücudunda sigara söndürüldü, cinsel organına yanık naylon damlatıldı. Evliliğini dört defa bitirmek istedi, her defasında ailesi tarafından geri gönderildi. Son kez gönderildiğinde, bir daha dönemedi ailesine, çünkü 6 Kasım 2007'de, 24 yaşındayken kocası Alaattin Mersin tarafından göğsüne sıkılan tek kurşunla öldürüldü. Cinayetin davası İzmir'de sürüyor.

Ziynet'ti adı. Bu adı mücevher gibi gözlerine bakıp koymuştu ailesi. Kara kaşlı kara gözlü insanların yurdu Lice'de, yeşim rengi gözleriyle doğduğunda ailenin en güzel kızı olacağı belliydi. İki yaşındayken taşındıkları İzmir'de yine doğunun gelenekleriyle ama nispeten daha özgür büyüdü. Ailesinden aldığı dini eğitim nedeniyle genç kızlığından itibaren beş vakit namazını hiç aksatmadı. Alaattin Mersin dayısının oğluydu. Evlilik yaşı geldiğinde halasının güzel kızının adını fısıldadı ailesine, "Ziynet olursa evlenirim, yoksa evlilik benim neyime," dedi.

İDARE ET, ÇOCUĞUN VAR
Kardeşi, karısı ve oğlu selamsız sabahsız Diyarbakır'dan geldiklerinde, 'tanrı misafiri' diye karşıladı onları Ziynet'in annesi Esma Kılıç. Niyetlerinin küçük kızlarını istemek olduğunu öğrendiğinde, hiç dinlemedi kızını, zorla da olsa evlenecekti. İlk üç ay her şey güllük gülistanlıktı. Sonra bir gün Kılıç ailesinin İzmir'deki evlerinin telefonu acı acı çaldı, "Anne kurtar beni," diye ağlıyordu Ziynet. Kocasının kardeşinin tokadıyla başlamıştı dayak, haksızlığa isyan eden Ziynet'in karşı çıkışıyla da bütün ailenin toplu dayak seansına dönüşmüştü. O günden sonra dünyası tersine döndü. İlk çocuğu doğduğunda bile dayağın sonu gelmemişti. Ailesi bu eziyeti daha fazla izlememeye karar verdi. Öyle şiddetli dayak yiyordu ki, dört aylık çocuğundan ayrılmayı bile göze almıştı. Mosmor vücuduyla geldiği ailesinin yanında sekiz ay kaldı. Kocasının ailesi aylar sonra kapılarını çaldığında "Söz veriyoruz, bir daha bunlar yaşanmayacak," yeminleriyle ikna ettiler ailesini. Ama bu sözlerini sadece 20 gün tutabildiler. Annesinin "İdare et, çocuğun var," telkinleriyle elinden geldiğince dayanmaya çalışıyordu ama nafile. Ziynet İzmir'e ikinci dönüşünde, dört ay kaldı. Kılıç ailesi, Ziynet ile Alaattin'in bir araya gelmesinin tek koşulu olarak çiftin İzmir'de yaşamalarını öne sürdü. Mersin ailesi de bu koşulu kabul etmek zorunda kaldı. Üstelik tek sorun ikilinin evliliğindeki sorunlar değildi. Herkes birbiriyle kavga ediyor, evde sürekli cam çerçeve aşağı iniyordu. Kılıç ailesi kızlarının bu gergin ortamdan kurtulmasıyla, evliliğindeki sorunların da azalacağını umuyordu.

İZMİR-DİYARBAKIR HATTI
İnciraltı'nda etrafı tuğlalı, üstü naylonla kaplı bir barakaya yerleştiler. Kış soğuğunda bir soba ve bir halıyla idare ediyorlardı. Bu arada ikinci çocukları doğdu. Genç kadın etraftaki bahçelerde yevmiyeli işçi olarak çalışıyor, kocası da evde çocuklara bakıyordu. Tam her şey yoluna girmiş gibi görünürken, Alaattin birden karakter değiştirmeye başladı, kendisine bir satır aldı. Nereden bulduğu belli olmayan paralarla içki içmeye, geceleri dışarıda geçirmeye ve eve geldiği gecelerde karısını dövmeye başladı. Paraların kaynağı çok geçmeden belli oldu, Diyarbakır'daki Mersin ailesi. İzmir'e gelmek de çözüm olmamıştı, bu kez de Mersin ailesinin baskısıyla Diyarbakır'a taşındılar. Kayınpederi yine söz vermişti Ziynet'e, ona Diyarbakır'daki evlerinden birini verecekti. Ama aslında daha dönüş yolunda kurduğu bir cümle olacakların habercisi gibiydi: "Sen Diyarbakır'a bir gel, biz sana gösteririz." Takılarını elinden almakla başladılar işe. Bu kez dayakla yetinmiyordu kocası, kayınbiraderleri, kaynanası, kayınpederi ve eltisi. Sistemli bir işkence kararı almışlardı ve kurban Ziynet'ti. Eltisinin kendisini dövmesine karşı çıktığı için bir gece önce ellerini, sonra ayaklarını bağladı kocası ve onu tam üç gün üç gece bağlı tuttu, aç ve susuz bıraktı. Üçüncü gecenin sonunda su isteyen karısına, eltisinin idrarını içirirken, gözlerindeki şeytanca pırıltıları gördü genç kadın. Sonraki günlerde kollarında sigara söndürdüler, memelerini ve cinsel organını naylon damlatarak yaktılar, zorla ilaç içirip ölmesini sağlamaya çalıştılar, yüksek bir yere baş aşağı asıp kafasına vurdular da vurdular. Bazen cinsel organındaki ve makatındaki yanıklar o kadar acı veriyordu ki, oturamıyor, sadece çömelmek zorunda kalıyordu. Üstelik, biri işkence yaparken ailenin geri kalan üyeleri de bunu zevkle izliyor, hatta bazen "Şöyle yap, böyle yap," diyerek işkenceyi yönlendiriyordu. Bu arada üçüncü çocuğunu da doğurdu.

DAVA AÇTI
Hem evin hem de apartmanın kapısı üstüne kilitleniyordu ama o kaçmak için her fırsatı kolluyordu. Birkaç kez yakındaki ablasının evine kaçmayı başardı. Üstü başı kanlı, yırtık pırtık giysileriyle gittiği ablasının evinde sürekli sayıklıyor, "Başıma vurmayın, ayaklarıma, ellerime vurun," diye yalvarıyor, kimseyi tanımıyordu. Vücudu açlıktan ve işkenceden minicik kalmıştı. İzmir'deki ailesi olanları haber alınca, bu kez bir daha vermemek üzere alıp götürdü Ziynet'i. Kafasına aldığı darbeler yüzünden sersem gibi olan, sürekli bayılan, ağzından köpükler saçan kızlarını aylar süren bir tedavi ve bakımla kendisine getirdiler. Adli Tıp Kurumu'nda kadının vücudundaki işkence izleri hemen tespit edildi ve başta kocası olmak üzere, Diyarbakır'daki ailenin bütün fertlerine dava açıldı. Ardından da boşanmak için dilekçe verdi genç kadın. Ziynet bir buçuk yıl dayaktan uzak ama çocuklarından da kopuk bir yaşam geçirdi İzmir'de. O günlerde birtakım resmi işler için Diyarbakır'a giden büyük ağabeyiyle temasa geçti Alaattin ve ailesi. Aile yine yeminler ediyor, gelinlerini istiyordu. Üstelik "Bizde boşanma olmaz, Ziynet ya bizimdir, ya kara toprağın," demekten de geri kalmıyorlardı. Ağabeyi ailenin vereceği sözleri tutacağına inandı. Bu inançla ailesini arayıp, Ziynet'in kocasıyla barışmasını ve evine dönmesini istedi.

BENİ ÖLDÜRECEKLER
Ama Ziynet için verilen sözlerin hiçbir kıymeti yoktu. "Bir daha gidersem, beni öldürecekler," diyor başka bir şey demiyordu. İnat etti, direndi, ama bu kez de çocuklarına kavuşma arzusu galip geldi ve genç kadın İzmir'de yaşamak şartıyla evliliğine geri döndü. Çocukları geldiği gün o mutlulukla mevlit okuttu evde. Birkaç haftayı Kılıç ailesinin yanında geçiren çift, eşyalarının ulaşmasının ardından evlerine yerleşti. Ziynet eskisi gibi bahçelerde çalışıyor, merdiven temizliğine gidiyor, kocası da çocuklarıyla ilgileniyordu ama Diyarbakır'la yaptığı gizli görüşmeler de gözden kaçmıyordu. Sorunsuz geçen yedi ayın sonunda bir gün kocasının kendisinden sakladığı 250 YTL'yi yatak denkinin altında buldu. Parayı nereden bulduğunu sorduğunda, "Babam gönderdi, silah alacağım," yanıtını aldı. İkna olmadı, ama konuyu kapattı. Birkaç hafta sonra askerden izinli gelecek olan kardeşinin heyecanını yaşıyordu, gerilimi artırmak istemedi. 5 Kasım 2007'yi 6 Kasım'a bağlayan gece, Ziynet ve Alaattin Mersin'in Balçova'daki Yıldırım Beyazıt sokak 44/A nolu evlerinin kapısını önce, Ziynet'in ablasının kocası çaldı. Ziynet'in evinde sakladığı kayınvalidesine ait altınlardan birkaçını ödünç almak üzere uğramıştı. Evde gözle görülür bir gerilim vardı, Alaattin sigara üstüne sigara yakıyor, Ziynet ise eniştesinin biraz daha oturması için ısrar ediyordu. Adam uzun kalmadı, altınları alıp, 20.30 sularında ayrıldı. Yarım saat sonra oradan geçen başka bir yakınları kapılarını çaldığında, açan olmadı. İçeriden çocukların sesleri geliyordu, ama ışıklar kapalıydı. Anlam veremedi ama üstünde de durmadı. Ertesi gün her şey açığa çıkmıştı. Eniştenin ayrılmasından sonra, daha önce başlayan kavga devam etmiş, Alaattin Mersin soba demirini arkadan karısının kafasına vurmuştu. Kadın o darbeyle baygın bir şekilde yere düşerken, adam da sakinleşmek üzere dışarı çıkmıştı. Alaattin Mersin kendisi sakinleşene kadar, Ziynet'in de ayılacağını umduğunu anlattı ertesi gün karakolda. Ama eve geldiğinde karısı başının arkası kanlı bir şekilde yerde yatıyordu, ölmemişti, hâlâ nefes alıyordu. Bir süre ölmesini bekledi. Üç küçük çocuk da annelerinin can çekişmesinin tanığıydı. Yakın zamanda Diyarbakır'dan taziye için İzmir'e gelen babasının getirdiği silahı kullanmaya o sırada karar verdi. Kalbinin üstüne bir yastık koydu ve tetiği sadece bir kez çekti.

ELLERİNDE SAÇLARI VARDI
Asker oğlunu bekleyen anne Esma Kılıç, kızından ödünç aldığı elektrik süpürgesini sabah erken saatte babasına verip gönderdi. Kapıyı Alaattin açtı, süpürgeyi aldı ve kızını soran babasına, "İşe gitti," dedi. Baba şüphelenmeden oradan ayrılırken, birkaç yüz metre ötede iş bekleyen Ziynet'in hamallık yapan ağabeyinin telefonu çaldı. Kayınpederini evden gönderen Alaattin, taksicilik yapan bir yakınını arayıp, karısını öldürdüğünü ve gelip kendisini buradan uzaklaştırmasını söylemişti. Evden ayrılırken, çocuklarının yanı sıra yanına kayınvalidesinin altınlarını ve parasını almayı da unutmamıştı. Ablasının öldürüldüğünü öğrenen Ziynet'in askerden bir saat önce gelmiş kardeşi, yanında annesiyle koşarak gitti ablasının evine. Kapı kilitliydi. Arkadan balkona tırmanıp eve girdiğinde, ablasının çoktan soğumuş cesediyle karşılaştı. Göğsündeki deliği gördükten hemen sonra bayılıverdi ablasının üstüne. 15 dakika ablasının üstünde baygın yattı. Ablasının ellerindeki saçları, ağzındaki kanı ve boynundaki tırmıkları gördüğünde, inanılmaz bir çığlık attı önce. Kapı içeriden açılmıyordu, 40 dakika baş başa kaldı çok sevdiği ablasının cesediyle. Polislerin balyozla kırdığı kapıdan çıktıktan bir süre sonra bir hafta Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi gördü. Alaattin Mersin cinayetten sonra İzmir'den çok fazla uzaklaşamadı, birkaç saat sonra Manisa'nın Akhisar ilçesinde yakalandı. Gözlerinin önünde annesini öldürdüğü çocukları Yunus, Emre ve Bensu bir uçakla Diyarbakır'a gönderilirken, o da tutuklanarak Buca Cezaevi'ne konuldu. İnsan hakları örgütlerinin de müdahil olmak istediği Ziynet Mersin cinayeti İzmir 1 No'lu Ağır Ceza Mahkemesi'de görülüyor. Alaattin Mersin'in müebbet hapis istemiyle yargılandığı dava için Kılıç ailesinin tek isteği, cinayeti yönlendiren ailenin diğer üyelerinin de yargılanması ve ceza alması.