kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Nisan 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Fotoğraf: Nuri Bilge CEYLAN

Babam gizli bir hazinedir

FİGEN YANIK
Yönetmen Nuri Bilge Ceylan ve fotoğraf sanatçısı ablası Emine Ceylan, babalarının 86. doğum gününü 'Babam İçin' adlı bir fotoğraf sergisiyle kutluyor. Emine Ceylan ''Babam hep tutkularının peşinden giderek bizim kahramanımız oldu," diyor..
Çanakkale'nin Yenice Kasabası'nın Çakıroba Köyü'nden çıkıp eğitim için Amerika'ya kadar giden Mehmet Emin Ceylan'ı ilk 1995'te Koza filmiyle tanımıştık. Nuri Bilge Ceylan, kısa metrajlı ilk filminde anne ve babasına başrolleri vermişti. Ardından Kasaba ve Mayıs Sıkıntısı filmleri geldi. Artık tüm aileyi tanır gibiydik. Hayatı hep doğa kanunlarıyla yorumlayan, "Tabiat içimizdeki tüm sırları barındırır,'' diyen babalarından dersler almıştık. Yaşamı tarlalarda geçen ziraat mühendisi baba, Koza filmiyle İskenderiye Film Festivali'nden En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü bile aldı. Yalnızlığını ailesiyle bile paylaşmayı sevmeyen baba, oğlunun ısrarıyla kameraların karşısına geçmişti. Mehmet Emin Ceylan, bu nisanda 86 yaşına bastı. Hâlâ dimdik ayakta, hâlâ yılın büyük bölümünü tek başına köyde geçiriyor. Oğlu Nuri Bilge ve kızı Emine Ceylan da Nişantaşı'nda Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde açılan 'Babam İçin' adlı fotoğraf sergisiyle babalarının doğum gününü kutluyor. 20 yıl diş hekimliği yaptıktan sonra artık sadece fotoğraf ve yazıyla ilgilenen Emine Ceylan serginin oluşumunu anlattı.

- Hangi özellikleri babanızı sizin gözünüzde bir kahraman haline getirdi?
- Yenice'nin Çakıroba Köyü'nden çıkıp Amerika'ya kadar gitmesi müthiş bir irade... Kendine kimsenin örnek olmadığı bir ortamda tutkularının peşinden gitmesi, bizi hep etkiledi. Babam eğitime, bilgiye ve aydınlanmaya çok önem verdi. Bunları ne bir bir alkış, ne de başka şey bekleyerek yapmış. Kat ettiğimiz yolların kaynağında onun ışık saçan varlığı var.

- Fotojenik midir?
- Bence çok fotojenik, çok da yakışıklı... Tabii tek kişi çalışmak monoton olabilirdi. Benim fotoğraflarım daha ağırlıklı siyah-beyaz, kardeşiminki renkli... Farklı farklı mevsimlerde çalıştık monotonluğa düşmemek için...

- Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerinden de anlaşıldığı gibi birbirine çok bağlı bir ailesiniz...
- Çok bağlıyız... Ama bir yandan da herkes farklı bir birey... Babam memlekete gider, aylarca tek başına kalır... Birbirimizi uzun süre görmediğimiz de olur, ama ruhsal olarak çok bağlıyız.

- Yılın büyük bölümünü köyünde geçirdiğine göre doğa aşkı bitmemiş...
- Evet, ağaçlara, tarlasına âşık... Zaten doğayı çok sevdiği için bilinçli olarak ziraat mühendisliğini seçmiş. Çok çalışkan biriymiş, istese tıp fakültesine, hukuk fakültesine de girebilirmiş. Belki biraz içine dönüklük, toplumda birçok şeyin tam karşılığını bulamama... Ben de babama çekmişim, ben de ıssız doğaya alıp başımı gitmeyi severim. Ruhumu müthiş yatıştırdığını hissediyorum, babam da öyle... Görseniz öyle zamanlarda gerçekten çok mutlu bir ruh ifadesi yansıyor yüzüne, onu seyretmek bile büyük bir zevk. O anda toplumla hiçbir ilişkisi yok, ama çok mutlu oluyor... Demek ki istediği yolu seçmiş. Her gün tarlaya gider, akşam döner, gece kitapları arasında...

- Siz ve kardeşiniz babanızın 1955'te Amerika'dan getirdiği küçük fotoğraf makinesiyle başlamışsınız fotoğrafa... O da meraklı mı fotoğraf çekmeye?
- O hatıra fotoğrafları çekmek için almış, sanatsal bir kaygısı yok. O zamanlar için bir fotoğraf makinesi almak bile çok önemliymiş. Ayrıca mektuplarında yazdığı gibi çamaşır makinesi, buzdolabı almak da ne kadar zormuş...

- Belli bir temadan, öyküden hareketle mi çektiniz fotoğrafları?
- Hayır, ama yaşamından izler taşıyan fotoğraflar olmasına özen gösterdik. Yalnızlığını hissettirmeye çalıştık. Hiçbir fotoğrafta biz yokuz, başkaları yok. Ama zaten o çoğunlukla öyle yaşadı. Hiçbir beklentisi yok kimseden... Yemeğini kendisi yapar, işlerini kendisi halleder.

- Babanızın tam da kendi istediği gibi bir hayat yaşadığı anlaşılıyor...
- Ben de o soruyu aynen sordum. 'Baba geçmişe baktığında hayatı nasıl değerlendiriyorsun? Boşa gitmiş bir hayat mı? Hayallerini gerçekleştirdin mi?' diye sordum. Vereceği hiçbir cevap yoktu. 'İnsan çalışmalı, hep çalıştık, ben kafama koyduğumu yaptım,' dedi.

- Yaşlandıkça da çocukları sayesinde ünü artıyor...
- Babam özne olmayı seçseydi hayatta, daha başka yerlerde olurdu. Ama hep yitip gitmeyi seçmiş. Gizli bir hazine olduğunu biz biliyoruz. Ona sevgimizi de böyle göstermek istiyoruz. Kardeşimin filmleri de bir açıdan öyle... Ama babam hiç bunların üzerinde durmaz.

- Bu kadar mekanik bir çağda, Robinson hayatını tercih etmesi yine de onu farklı kılmıyor mu?
- Tabii hele böyle bir toplumda başlı başına farklı bir hayat. Biz de o farklılığın nedenlerini, sırlarını anlamak için üstüne gittik bu çalışmalarla...
(Bilgi için: 0212 2301976)
Haberin fotoğrafları