kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Nisan 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Yemekler sofraya konan kapların içinden yeniyor.

21. yüzyılın Tanrı misafirleri

ECE KOÇAL
Anadolu köylerinin kaybolmaya yüz tutan yaşam tarzını, geleneklerini, insan ilişkilerini tanıtmak için bir tur düzenleniyor: Köye Dönüş..
"Zaman zaman şehirden kurtulmak istiyor musunuz? Anadolu köylerinde yaşamın nasıl olduğunu merak mı ediyorsunuz? İstanbul ve Ankara'nın kalabalığından bıkmış doğaseverleri, Sakarya Nehri'nin kıyısındaki kayalıkların üzerine kurulmuş Kargı Köyü'ne misafir olmaya davet ediyoruz..." Doğa Turizm'in düzenlediği Köye Dönüş turunun tanıtımı bu cümlelerle başlıyor. Bu turda tek amaç köy hayatını tanımak, bir hafta sonu da olsa oradaki hayatı yaşamak. Köy sakinlerinin evlerinde kalmak, yer sofrasında yemek yemek, alaturka tuvalete girmek, oğlakların peşinden koşmak... Biz de bu hayatı, daha doğrusu bu turu, hatta tura katılanları merak ettik. Ve köy turunda yerimizi ayırttık. Cumartesi sabahı saat 6.30'da köye hareket etmek üzere 12 kişilik ekiple, bir minibüsün içinde bulduk kendimizi. Yolcu profili, çoğunlukla 40 yaş üstü kadın 'gezgin'lerden oluşuyordu. Ve foto muhabiri arkadaşım Erkan Sevenler'in ilk tepkisi şu oldu: "Bir adamı köye gitmek için bu saatte kaldırmaya kimsenin gücü yetmez!" Bu hislerle Kargı Köyü'ne yolculuğumuz başladı. Bir doğa turu olduğundan eski Ankara yolundan dura kalka giderek, akşamüstü saatlerinde köye vardık. Bu 'durkalk'larda yolcular turla ilgili pek çok gerçeği öğrendi. Örneğin bir kısmı köy turu olduğunu bilse de köylülerin evinde, hatta yer yatağında kalınacağından habersizdi. Ama o saatten sonra "Ne, yer sofrasında mı yiyeceğiz!", "Tamam köy, ama masa da vardır heralde!", "Bir de aynı tabaktan mı yiyeceğiz!" veryansınları gereksizdi...

HERKESE SELAM VERİYORUZ
Yolculuk sırasında karşılaştığımız bir diğer gerçek de, bu turun ilk kez düzenleniyor olmasıydı. Daha önce Doğa Derneği üyeleri kendileri gidip kalmışlar ama bu ilk 'halka açık' turdu. Peki bu köy nasıl seçilmişti? Kargı Köyü'nün seçilmesinin en büyük sebebi, Doğa Derneği'nde çalışan Adem Akyol'un bu köyden olması. Bir gün derneğin çalışanlarıyla birlikte buraya gelince, böyle bir tur yapma fikri doğmuş. Tüm köy sakinlerinin tanıdık olması da ayrıca bir avantaj. Zaten yemekler Adem Akyol'un dedesinin evinde toplu olarak yeniyor. Dede Muhittin Dinçer 75, anneanne Huri Dinçer 67 yaşında. Köye varır varmaz, onlar bizi karşıladı. Coşkulu karşılama ve hararetli kucaklaşma sahnelerinden sonra Dinçerlerin evine geçiyoruz. Tura katılanlar burada bir gerçekle daha karşılaşıyor: Alaturka tuvalet... 'Gezgin' kadınlardan biri "Ben kiloluyum, yapamam," deyip bu işi yapmanın daha kolay bir yolunu bulduğu düşüncesiyle Huri Teyze'ye soruyor: "Teyzecim kovan var mı?" Huri Teyze doğal olarak anlamadı: "Ne o, temizlik mi yapacan evladım?" Tabii ardından evde kahkaha kopuyor... Kısa bir dinlenme molasından sonra köy gezmesi başlıyor. Rastladığımız her köylünün yaşına göre ya eli sıkılıyor ya eli öpülüyor; ama ne olursa olsun kimse selam verilmeden geçilmiyor. Kargı, kayalıklar üzerine kurulmuş bir köy ve Sakarya Nehri'ne bakıyor. Manzarası da gerçekten etkileyici. Köy sakinlerinin 'köyün balkonu' olarak adlandırdıkları Katırocağı Tepesi'nden Sakarya Nehri'nin içinde bulunduğu vadiyi izlemek de köy turunun bir parçası. Bu balkonda oturup, ayaklarınızı sarkıttığınızda önünüzdeki uçurum, sizi heyecanlandıracak. Manzara seyrinden sonra, keçilerin ve oğlakların arasına dalabilirsiniz. Yavru kedi gibi bacaklarınıza sürünen oğlakları kucağınıza almak da serbest!

AYNI KAPTAN MI YİYECEĞİZ?
Köyü de gezdikten sonra sıra yemeğe geliyor... Yer sofrasında yemek yeme fikri, ilk başta hemen herkesi rahatsız etmişti. Ama sofralar kurulduktan sonraki manzara karşısında, ortadaki tabaklardan yemek fikri bile kimseye kötü gelmedi. Çünkü Huri Teyze, "Rahatsız olanlara ayrı tabak verebilirim," dese de kimseden böyle bir talep gelmedi. Mönüde yörenin yerel yemekleri olan tarhala çorbası, yaprak sarma, nohut, pilav, höşmerim ve lokma tatlısı vardı. Hepsi o evde yapılmıştı tabii. Köyde kahve yok ama köy odası var. Akşam yemekten sonra köy odasının sobası yakıldı ve orada çay içildi. Köyün imamı bize köyü anlattı. Aslında o da Kargılı değil, tayini çıktığı için gelmiş. Köy odasında sohbet ederken tura katılanlardan biri "Burada ne konuşulur ki? Hayat hep aynı değil mi?" diyor. Köyün imamı bu soruyu şöyle yanıtlıyor: "Ekin ne zaman çıktı, iyi ürün aldık mı..." Katılanların aklı dedikoduda: "Yan köylerin dedikoduları yapılıyordur belki," diyorlar. Köy odasındaki sohbetten sonra evlere dağılındı. Veda anı da renkli görüntüleri sahne oldu! Bizi evinde misafir eden Koca Gelin Nene (Köyün en yaşlısı ve gelin olarak geldiği için herkes ona böyle hitap ediyor) önce herkese tek tek sarıldı, sonra da arkamızdan su döktü...
Haberin fotoğrafları