kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Düşmanlarım dostlarımdan çok

10.02.2008
- Siz yemekte neler söylediniz?
- Benim için entelektüel hayatın bütünüyle siyasete endekslenmiş olması ciddi bir sorun. Siyaset haricinde sanki Türk düşünce hayatının bir meselesi yokmuş gibi sunuluyor. Ben dedim ki Bunun büyük yanlışlıkları var ben 1950-60 arasını yaşadım. Bu sürede DP'ye CHP'nin yönelttiği eleştiriler dört noktada toplanmıştı; basın özgürlüğü, üniversite özerkliği, emekli sandığı kanunu yargıç teminatı. Bunlar düzelirse Türkiye'nin güllük gülistanlık olacağını düşündük. 27 Mayıs oldu ve bütün bunlar düzeldi. Ama gördük ki Türkiye'nin meseleleri bu siyasi sorunlardan ibaret değilmiş.

- Bugün de 50'li yıllara benzer bir tablo var mı?
- Sanki türban meselesi öyle ya da böyle çözümlenirse her şey hallolacak gibi görülüyor. Meselelerinin siyasetin ötesinde başka herhangi bir biçimde irdelenmemesinin de önemli sakıncalar yarattığını söyledim. Örneğin, simgeden söz ediliyor ama kimse simgenin ne olduğuna dair bir söz birliğine varmış değil. Simge semiyotik bir kavramdır; acaba anlamı bir semiyologa soruldu mu? Kamusal alan da simge gibi bir kavram. Soyut düşünce objesi ama biz kamusal alanı zihnimizdeki soyut tanımlarla değil somut mekân imgeleriyle algılıyoruz. Bir cumhurbaşkanımıza göre kamusal alan Çankaya Köşkü, Bülent Ecevit'e göre parlamentoydu. Kemal Alemdaroğlu başta olmak üzere pek çok rektöre göre ise kamusal alan üniversitedir. Herkes kendi zihnindeki somut mekânla tanımlıyor. Bunların ötesine geçmek gerekir.

- Bunun ötesine nasıl geçilir?
- İstanbul'da bir oluşum içindeyiz. Bunları tartışmaya, dile getirmeye, acil meseleler olduğunu düşünen insanlarla bir araya gelmeye çalışıyoruz. Bunu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le de paylaştım. Cumhurbaşkanımız bu konuyla çok ilgilendi.

- Bu oluşumda kimler var?
- Adını Divan Toplantıları koyduk. İlk toplantımızı yaptık, bundan sonra da her ayın son pazartesisi toplanma kararı aldık. Gazeteciler, televizyoncular, sanatçılar daha çok da üniversite öğretim üyeleri var. Aslında Türkiye'de gerçekten meselelerin bilincinde olan insanlar var ama azınlıkta kalıyorlar. Buna karşılık başka kişiler öne çıkıyor. Bir iktisatçının para için söylediği "Kötü para iyi parayı kovar," sözünden hareketle, ben de "Türkiye'de kötü entelektüel iyi entelektüeli kovar," diyorum. Niye Türkiye'de sahte aydınlardan söz ediyoruz? Çünkü bunlar entelektüel olmaktan çok, entelektüel etkisi yaratmayı amaçlıyor. Ben tek başıma bunlarla mücadele ediyorum. Türkiye'de birey olmanın yolu düşman edinmekten geçer. Düşmanımın sayısı dostlarımdan fazladır.