kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Pazar SABAH 
ÖNCEL ÖZİÇER

Boğma beni, seveyim seni!

Mutlu beraberlikleri olan çiftlerle yapılan röportajları okuduğumda, hikâyelerini dinlediğimde, hep aynı şeyle karşılaşıyorum: "Birbirlerinden ayrı zaman geçiren insanlar, beraberliklerini çok daha huzurlu ve keyifli yaşıyorlar!" Deniz Pulaş'ın söylediklerini hatırlıyorum mesela: Eşinin hafta sonları çıktığı motosiklet gezileri için şu sihirli cümleyi söylemişti: "Mutlu zaman geçiriyor ve eve de mutlu dönüyor!" Yani hafta içi iş güç nedeniyle zaten beraber çok zaman geçiremediği kocasının, bir de hafta sonunu arkadaşlarına ve kendi keyfine ayırmasına sitem etmek yerine, 'sonucun kendisine de yaradığını' söylemeye çalışıyordu. 'Yani dipdibe dizdize olmamak gerekiyor illa ki' demek istiyordu.. Anlayana... Gerçi biraz geç olsa da ben bunu anlamış bulunan şanslılardan biriyim mesela... Birlikte olduğumuz kişi, yanımızdan her ayrıldığında, illa gidip fındık kıracak diye bir paranoya yaşamak, hastalıklı ve zor bir durum. Ama ayrı ayrı hobilere, uğraşlara ve arkadaşlara sahip olmak, iki kişiyi birbirinden uzaklaştırmak yerine yakınlaştırabilir bile... Gerçi burada çok önemli bir ayrıntı var: Yeter ki o güven duygusunu yüreklere geçirebilelim. Ondan sonrasında çok takıntılı ve hatta isterik olmamak lazım.

* Ama ilişkilerde en çok yaptığımız hata, bu değil mi işte: "Oburluk!" Sarah Bernard söylemiş bunu: "Aşk oburluktan ölür!" Yani ne demek bu: Sizi aslında seviyor, biliyorsunuz ama..: "Hayır yetmez, daha çok sev!" Size yeteri kadar, en azından becerebildiği kadar ilgi de gösteriyor ama..: "Yetmez, daha da alakalı ol!" Size karşı şefkat de besliyor, ama..: "Hayır yetmez daha da şımart, kucağından hiç indirme!" Zaten senin yanında işte ama.. : "Yetmez, bütün zamanını benimle geçir, hayatını bana ada!" Daha çok, daha çok, daha çok! İşte bu 'oburluk' sonunda, ortada ne aşk bırakıyor, ne ilişki!

* Bu yüzden sayıları pek az olan o mutlu çiftlere siz de kulak verin.. Anlattıklarının altında, aslında kulağınıza hep şunu fısıldadıklarını duyacaksınız: "Sıkı sıkı tuttuğun, sevdiğinin elleri olsun... Boynu değil!"