kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Mart 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Gazetelere Türkiye'ye yerleşen Hollandalı modelleriyle ilgili mail atan Selin Boronkay, kardeşlerin Türkiye'yi bu kadar çok sevmesinden etkilenmiş.

Tipik zengin kızı değilim

MÜJGÂN HALİS
Selin Boronkay, babalarının vasiyetine uyup Türkiye'ye yerleşen Hollandalı manken kardeşlerin hikâyesini 'milliyetçi' duygularla paylaştığını söylüyor..
Birkaç hafta önce gazetecilerin mesaj kutularına bir e-posta düştü: 'Güzel olmak acı yaşamamak anlamına gelmiyor' başlıklı e-postayı sosyetenin önemli isimlerinden biri, Boronkay'ların halkla ilişkiler ajansı sahibi kızı Selin Boronkay atmıştı. Birkaç gazetenin magazin sayfalarında yer bulan e-postanın konusu, iki Hollandalı mankendi. Chantal ve Lorraine adlı mankenler, ötanazi hakkını kullanan kanserli babalarının isteğiyle ülkelerini terk etmişler ve anneleriyle birlikte Antalya'ya yerleşmişlerdi. Üstelik Türkiye'yi o kadar benimsemişlerdi ki, işi bileklerine Türk bayraklı dövmeler yaptırmaya kadar vardırmışlardı. Selin Boronkay, iki kardeşin, Emel Acar'ın 6 Mart'taki defilesine çıkacağını da mektubunun en altına iliştirmişti. Pek çok gazeteciye göre epostanın içeriği başlı başına haberdi ama biz başka bir şeyi, bu e-postayı atan kadını merak ettik ve Selin Boronkay'ın kapısını çaldık. Oldukça ilginç bulduğumuz bu PR (halkla ilişkiler) yöntemiyle ilgili sorularımızı sorduk. Karşımıza ülkesini seven, Türkiye'yle ilgili önyargılara tahammül edemeyen, parayı sevmeyen ve kendisini, ihtiyaç duyanlara yardım etmeye adayan bir 'zengin kızı' çıktı. Bir yandan babasının şirketlerinde yönetim kurulu üyeliği yapan, bir yandan da babasından para almadan kurduğu ajansı ayakta tutmaya çalışan Boronkay, çocuklar ve hayvanlar konusunda proje üretmek konusunda kendisiyle yarışıyor. Kendisine ait S Management'in anlaşmalı modelleri olan Chantal ve Lorraine için "Kardeşim oldular," diyen Selin Boronkay, annesi ve babasıyla oturduğu evinde 20 kedi ve sokaklardan topladığı köpeklerle yaşıyor.

- Neden öyle bir e-mail attınız?
- İnsanlara, güzel insanların da acıları olduğunu göstermek istedim. Mankenlerin, sanatçıların güzelliklerini, bakımlarını, aşklarını okuyoruz ama onlar da insan. Ve onlar bunu benimle paylaştı, ben de sizlerle. Ajans olarak basına hep güzel haberler yolluyoruz ama hayat her zaman güzel hikâyelerden oluşmuyor. Üstelik bu kızların Türkçe öğrenmeleri, Türk bayraklı dövme yaptırmaları çok hoşuma gitti.

BABANIN VASİYETİ

- Bu bültenden sonra nasıl geri dönüşler aldınız?
- Birçok insan bunu paylaşmamı olumladı ama yüzde 1'lik bir kısmı da inanmadı. Bunu PR amacıyla yaptığımı düşündüler. Amacım PR değildi. Hem bir üzüntüyü, hem bir güzelliği, hem de milliyetçi ruhu paylaşmak istemiştim. İnanmak isteyen inansın, istemeyen inanmasın.

- Emel Acar defilesinin PR'ı değildi bu yani...
- Hayır, o ifadeyi merak edenler için, "Bu kızları orada görebilirsiniz," diye yazdım.

- Babalarının neden böyle bir vasiyette bulunduğunu biliyor musunuz?
- Chantal ve Lorraine'in babaları birkaç kez Alanya'ya gelmiş sağlığında ve bizim toplumumuzu çok beğenmiş. Kızlarının bizim örf ve âdetlerimize göre yetişmelerini ve daha konservatif yaşamalarını istemiş.

- Modelleriniz ne zaman yerleşmiş Türkiye'ye?
- Yaklaşık altı senedir buradalar. Babalarını kaybedince Chantal Milano'ya gidip modellik yapmış. Anne ve küçük kızı da Alanya'ya yerleşmiş. Anne emlakçılık yaparak geçinmiş, daha sonra küçük kız da model olmuş. Bizi de Fashion TV'nin referansıyla buldular.

- Neden milliyetçiliği ön plana çıkarmak istediniz?
- Ben politikayı hiç takip etmem ama ülkemi çok severim. Organizasyonlarda bazen yabancı ünlülerin öyle sorularıyla karşılaşıyoruz ki, inanamıyorum. Bize "Ülkenizde çatal bıçak var mı?" diye soruyorlar. Çoğunluk Türkiye'yi yanlış tanırken bu kızlar gelip ülkem hakkında güzel şeyler söyleyince mutlu oldum.

ÜLKEME ÂŞIĞIM
- Aslında Ortodoks Rum bir aileniz var, yani etnik kökeninizle milliyetçilik çok yan yana gelmiyor...
- Bunun etnik kökenle bir alakası yok. Burada yaşıyoruz, bu ülkenin havasını soluyoruz, bu ülkenin suyunu içiyoruz, yaptığımız her şey de bu ülke için. Ben ülkeme âşığım.

- Ülkeyi sevmekle milliyetçilik aynı şey mi?
- Ben politik anlamda milliyetçiyim demiyorum. Solcu ne yapar, sağcı ne yapar bilmem. Benim için milliyetçilik ülkeme faydamın dokunması.
Haberin fotoğrafları