kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Mart 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Türk sinema sektörü son derece alaturka

DENİZ AYYILDIZ GÜNAYDIN Fotoğraf: Korkut KALAYCI
Dört 'Altın Portakal'lı, Türkiye'nin en fazla tanınan Sanat Yönetmeni Mustafa Ziya Ülkenciler, Türkiye'deki sinema ve dizi sektörüyle ilgili şaşırtıcı açıklamalar yaptı. Ülkenciler Türk sinema sektörünün alaturka olduğunu söylerken, dizilerdeki yönetmen ve oyuncuların yetersizliğinin altını çizdi..
Sanat yönetmenliği alanında aldığı ödüllerle 'Türkiye'nin en başarılı ismi' gösterilen Mustafa Ziya Ülkenciler son olarak 'Ulak' filmine imza attı. Şimdiye kadar 'En İyi Sanat Yönetmeni' dalında 'Harem Suare', 'Filler ve Çimen', 'Salkım Hanım'ın Taneleri' ve 'Meşrutiyet-Abdülhamit Düşerken' filmleriyle Altın Portakal kazanan Ülkenciler, Türk Sineması'nın pek çok konuda dünya sinemasıyla boy ölçüşemeyeceğini söylüyor. Türk Sineması'nın alaturkalıktan kurtulamadığını belirten Ülkenciler ile pek bilinmeyen sanat yönetmenliği işini, sinema-dizi sektörünü ve 'Ulak' filmini konuştuk...

* Türkiye'de sanat yönetmenliği işi çok bilinmiyor. Sanat yönetmeni ne yapar?
Bizim yaptığımız sanat yönetmenliği değil aslında; yapım tasarımcılığı. Yurtdışındaki adıyla 'production designer'. Sanat yönetmenleri, yapım tasarımcılarının altında çalışan alt kadrodur. Türkiye'de bu kavram hiç oturmadı. Pratik olarak yaptığım, senaryo geldikten sonra, okuyup, deşifre edip, yönetmenin istediği tarzda bir tasarım hazırlamak ve daha sonra da bunu uygulamak. Dünya sinemasındaki jenerikleri incelediğimiz zaman ülkemizdekiyle arada farklılıklar görürüz. Oradaki sistem, iş bölümü, adı konmuş dağılımlar Türkiye'de pek olmuyor.

* Peki sizce niye böyle?
Bilmiyorum, Türkiye'de her türlü alaturkalık nasıl söz konusuysa bunda da öyle bir şey var. Mesela dünyanın hiçbir yerinde bölüm başına ücret gibi bir ödeme şekli var mı?

* Diziler için söylüyorsunuz...
Evet, dünyada ekipler haftalık alırlar. O dizi ister bir ayda çekilsin, ister bir haftada çekilsin, ekibi ilgilendirmez. Kaldı ki sendikalı oldukları için böyle bölüm başı gibi süresi belirli olmayan bir ücret ödemesine tabi olmazlar. Bu da bir alaturkalık mesela... Ben yabancı ekiplerle çalıştığım için biliyorum bunları. Yine komik bir şey daha var: Çalışıyorsunuz ama işinizin ne zaman biteceğini bilmiyorsunuz. Böyle bir çalışma şekli yok dünya sinemasında. En fazla 10 saatlik bir çalışma ve 10 saatin üzerinde çalışılırsa mesai alma gibi bir düzenleme var. Ama Türkiye'de, iş bitene kadar çalışıyorsunuz, bazen 24 saat... Bu insanlar haklarını da maalesef alamıyor. Nasıl burada bir alaturkalık varsa, jeneriklerde de, insanların iş bölümleri geçerken de, o da bir alaturka mantıkla yapılıyor. O yüzden de biz hiçbir zaman dünya sinemasıyla boy ölçüşemiyoruz.

SANAT GRUBU HORLANIYOR


* Siz kendi dalınızda Türkiye'de bir numarasınız. Bu aksaklıkları düzeltme konusunda bir şeyler yapmayı düşünmediniz mi?
Yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Çünkü işin suyu çıktı diye bir tabir vardır ya... O noktaya gelindi. Çalışan arkadaşları görüyorum, yorgunluktan işe konsantre olamayacak hale geliyorlar ve bunun üstüne bir de sette horlanıyorlar. Sanat grubunun yapacağı iş estetikle ilgilidir ve onların zihinlerinin sağlıklı kalması lazım. Her şey uydurma mantığıyla yapılıyor bizde. O yüzden dizilerimiz, yurtdışında yapılanların yanına bile yaklaşamayacak kadar kalitesiz. Alakası olmayan insanlar kalkıp da yönetmen olursa, her bulduklarını alıp sete getirirlerse bu dizilerden çok fazla bir şey beklememek lazım. Sektör kendi kendisini yiyip bitiriyor ama farkında değil. Biz sanat grubu olarak bunları dile getiren bir broşür hazırlığı içindeyiz ve bunu kamuoyuna da duyuracağız.

* Beğendiğiniz ya da beğenmediğiniz dizilerden örnek verebilir misiniz?
İkisini de söylemem. Reklam olmasın.

SENARYO BİZİM ANAYASAMIZ

* Ulak'ın etkileyici bir dekoru var. Nasıl çalıştınız bu film için?
Senaryo bizim anayasamız gibidir. Onu değiştirme lüksümüz yok. Ancak zenginleştirebiliriz. Senaryoda kapı modelinden, büfenin üzerindeki aksesuvardan bahsedilmez mesela... Ama biz, o atmosferi yakalarız. Yönetmenin istekleri doğrultusunda hareket ederiz. Ulak'ta da öyle oldu. 'Ulak' tamamen Çağan'ın bir fantezisi üzerine kurulmuş. Onun hayal dünyası...

* 'Ulak'ın, görev aldığınız diğer filmlerden farkı var mıydı?
Kendine has öyküsü olan bir filmdi. Mesela, 1917'de geçen bir filmi yapmak zor bir şey değil. Yeter ki o dönemle ilgili iyi bir araştırma yapın. Aksesuvarları ço iyi temin ederseniz, iyi bir mekan tasarlamış olursunuz. Ama 'Ulak' gibi belli olmayan mekanları yaratmak daha zor. Mesela 'Abdülhamit Düşerken' ve 'Harem Suare'de çalışmak benim için daha kolaydı. Burada hayal gücümüzü zorladık. Ve ortaya güzel bir iş çıktı diye düşünüyorum.

MÜTEAHHİT TARZI ÇALIŞMAM


* 'Ulak'ta koskoca köy kurmuşsunuz. Ne kadar zamanda kurdunuz ve kaça mal oldu?
Ne kadara mal olduğunu tam olarak bilemiyorum. Ama çok büyük değil. Çünkü biz bu köyü kurarken taş, sıva, çimento gibi malzemeler yerine daha basit şeyler kullandık.

* İyi para kazanır mı bir sanat yönetmeni?
Öyle görünüyor uzaktan ama öyle değil aslında. Bir sanat yönetmeni sadece uzun metrajlı filmlerde çalışmayı kafasına koymuşsa, pek bir kazanç beklememeli. Çünkü ne yaparsanız yapın 1 yıl içinde en fazla 2-3 filmde çalışabilirsiniz, o da teklif gelirse... Aradaki boşlukları reklam filmlerinde set hazırlayarak dolduruyoruz.

* Bir yönetmenin aldığı parayla sanat yönetmenininkini karşılaştırabilir misiniz?
Vallahi değişiyor. 4'te biri olabilir, yarısı olabilir. Filmine göre... Ekibim ve ben haftalık olarak çalışıyoruz. Toplu para alıp müteahhit tarzında çalışmam...
Haberin fotoğrafları