kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Mart 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
‘Ulak’ filmi için Kilyos’ta köy inşa edildi.

Hiçbir dizide çalışmak istemiyorum

* Özellikle sit-com'ların durumu beni çok güldürüyor. Bakıyorsunuz, bir duvar kırmızı, diğeri mavi, öteki yeşil. Bizim yaşam biçimimiz pop-art değildir. Çok fazla renk sevmeyiz, evlerimiz pasteldir. Dizi mekanları bizim hayatımızı yansıtmıyor. Onun için de gerçekçiliği yok.

* Tarihi dizilerde de öncesinde iyi hazırlık yapılamadığı için mekanlarda çok eksik oluyor. Bazı objeler eksik, şans eseri bulunmuş da oraya konulmuş gibi. Hatta bazı mekanların iç düzenlemesindeki aksesuvarları sponsor firmalar temin ediyor. O, çok daha büyük saçmalıklara yol açıyor. Çünkü sponsorun elinde o an bulunan malzemeyle mekanları düzenlemeye kalkıyorlar. Ama buraya uygun mu, değil mi bakmıyorlar bile...

*
Çoğunda ışık çok kötü. Gündüz gibi aydınlatılıyor mekan. Halbuki doğal hayatta öyle değildir. Işık pencereden girer, ana kaynak orasıdır.

* Komik bir şeye daha rastladım geçenlerde. İki kişinin diyaloğu vardı, bir dizide. Konuşuyorlardı karşılıklı. Ama kamera konuşanın yüzünde değil, dinleyenin yüzünde duruyordu. Gecenin kimbilir kaçında çektiler sahneyi ve muhtemelen yorgunluktan sapıttılar. Ama ben kimin konuştuğunu hiç öğrenemedim.

ÇORBADA TUZUM OLMASIN
* Yönetmenlikler genelde 3'üncü sınıf. Birkaç oyuncunun dışındaki oyunculuklar da tam anlamıyla komedi!

* Mesela, aile bir odada... Anababa, çocuklar karşılıklı diziliyor. Ya da hep beraber duvarın dibine dizilip, ayakta duruyorlar. Ondan sonra hepsi birden konuşuyor. Gerçek hayatta böyle yapmayız ki... Saçma!

*
Dizilerin hiçbirinde çalışmak istemiyorum. Çorbada tuzum olsun istemiyorum.