kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Altı çocuklu, Kürt kökenli Iraklı mülteci Hüseyin Ailesi, yakında hasta çocukları Şerzat ile (solda) birlikte Kanada'da yeni bir yaşamın kapısını çalacak.

Iraklı mülteciler: Yerinden yurdundan koparılan hayatların öyküsü

Şerzat'ın Yaraları..
Haydar Hüseyin (38) ve Goze Hüseyin (35), Araz, Avaz, Şerzat, Renaz, Raziye, Azat adlarını taşıyan altı çocuklarıyla ağustos ayından beri İstanbul'dalar. İşgal altındaki Irak'ın en sorunlu kentlerinden Musul'dan kaçma öykülerini ise, tüm dramıyla daha dün gibi yaşıyorlar. Önce baba Haydar ile 'epidermolisiz bulloza' (bir tür cilt rahatsızlığı ) hastası oğlu Şerzat gelmiş, bir umut diye; arkalarından da ailenin geri kalanı. Şerzat, ABD'nin 1998'de Monica bombalarıyla havaya uçurduğu Musul Silah Fabrikası'nın hemen yanındaki evlerinde annesinin karnındayken hastalanmış. Dünyaya gözlerini açtığında bütün vücudu yara bere içindeymiş. O zamana kadar ailesini refah içinde yaşatan taksi şoförü Haydar'ın hayatı, oğlunun doğumuyla değişmiş. Ailesiyle birlikte Kanada'da mülteci olarak yaşama hakkı elde etmeye hazırlanan Haydar Hüseyin'den, Irak'ın ve ailesinin hikâyesini dinledik: "Oğlum doğduktan sonra tek hedefim onu iyileştirmekti. Şerzat, Irak'taki bütün hastaneleri gördü küçücük yaşında. Her tedavi denendi vücudunda. O sırada varımı yoğumu sattım, oğlumu iyileştirmek için. Basra, Bağdat, Musul ve Erbil'deki hastanelerde oğlumun yaralarına derman aradım. Bütün doktorlar bana oğlumun ABD'nin kullandığı kimyasal silahlar nedeniyle böyle doğduğunu söylüyordu. Irak'taki hastanelerden umudumu kesince, bu kez Suriye'nin yolunu tuttum. Ama orada da umduğumu bulamadım. Tek çare Türkiye'ydi. Türkiye'den Avrupa'ya geçmeyi, oğlumu Avrupa ülkelerinde iyileştirmeyi planlıyordum. Karayoluyla Silopi'ye, oradan da İstanbul'a ulaştım ve Samatya'da bir otele yerleştim. İnsan kaçakçılığı yapan insanlarla temas kurdum. Anlaşmamıza göre önce İzmir'e gidecektim, onlar da beni oradan Almanya ya da Fransa'ya ulaştıracaktı, ben de Şerzat'ı orada tedavi ettirecektim. Ancak, yolculuğumuz Urla'da kamyon kasasında jandarmaya yakalanana kadar sürdü. Prosedür gereği sınır dışı edilmemiz gerekiyordu. Ama oğlumun hastalığını öğrenenen polisler halimize acıdı, İstanbul'a dönmemize izin verdi. Daha sonra bir sivil toplum örgütü beni buldu ve Şerzat'ın tedavisini üstlendi. Olayı öğrenen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, telefonla bizzat arayarak Şerzat'ın tedavi giderlerini karşılayacağını söyledi. Yapılan muayeneler sonucunda Şerzat'ın cilt hastalığının tedavisinin ömrünün sonuna kadar süreceği tespit edildi. Annesi ve diğer çocuklarım da birkaç ay sonra yine başbakanın yardımıyla İstanbul'a geldi. Şimdi Başakşehir'de, İnsan Hak ve Hürriyetleri Yardım Vakfı'nın bize tuttuğu bir evde oturuyoruz. Çeşitli ülkelere mülteci başvurusunda bulunmuştuk. Kanada başvurumuzu kabul etmiş, onlardan haber bekliyoruz, her şey hazır olunca Kanada'ya yerleşeceğiz. Amerika'nın işgalinden sonra Irak'ta yaşayan herkesin hayatı çok değişti, hayat hepimiz için giderek daha katlanılmaz hale geldi. Sürekli bir savaş vardı ve bundan sadece biz siviller zarar görüyorduk. Çocuklarımız okula gidemedi, bizler işlerimizden olduk, kadınlarımızın namuslarına el uzatıldı. Irak'ta kalan yakınlarım Amerika'nın işgalinden sonra Musul'u terk ederek, köyümüze geri döndü. Çünkü namusumuz, her şeyimiz tehlike altındaydı. Ailemin bir kısmı da Kuzey Irak'a yerleşti. Amerikalılar ile direniş güçleri arasında hep biz siviller kalıyoruz ve en büyük mağduriyeti biz yaşıyoruz. Irak'ın hiçbir şekilde düzeleceğini sanmıyorum. Amerika Irak'tan çıkmadan orada kimse mutlu ve özgür olamaz, hiçbir güç de Amerika'yı oradan çıkaramaz. Hayalim oğlumu tedavi ettirmek ve diğer çocuklarımın eğitim görmesini sağlamak. Türkiye'de yaşayabilirsem Türkçe öğrenmelerini de isterim ama sanırım yakında gideceğiz."
Haberin fotoğrafları