kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Pazar SABAH 
KAZIM KANAT

Hayaller ertelemeye gelmez

Geçenlerde bir kadın okurdan, 'ağlatan bir mektup' almıştım. Kocasını seven bir kadının pişmanlık dolu itiraflarıydı bu mektup. O gün gülümseyip geçmiştim. Bugün ise gülümsüyorum, ama düşünüyorum. Bayan okur diyordu ki; "Kocamın bir hayali vardı: Deniz kenarında yaşamak... Küçük bir yelkenliyle koylarda dolaşmak... Ben bu hayale hep karşı çıktım. 'Hayır,' dedim, izin vermedim." Sonrası mı? Kocasını seven bu kadın, şimdi bin pişman olduğunu söylüyordu. Kocasının hayallerini ertelediği için isyan ediyordu: "Kocam hastalandı. Ömrünün son günlerinde çok mutlu olsun diye evimizi satıp deniz kenarında bir yere taşınacağım. Elbette küçük bir yelkenli de alacağım. Yeter ki kocam mutlu olsun!" O günkü mektubu şimdi daha iyi anlıyorum. Hasta bir koca, çaresiz bir kadın. Şimdi düşünüyorum: Diyelim ki hayaller gerçekleşti. Mutlu yaşamı geride bir hayal olarak bırakmış bir koca, deniz kenarında evin penceresinden, kıyıda dalgaların içinde sallanan küçük teknesine seyrederken hayallere dalıp gider mi? Yaşadıkları ve yaptıkları için değil, yaşamadıkları ve yapmadıkları için pişmanlık duyar mı? O kadıncağıza sormaya şimdi korkuyorum. Sorsam kısık bir sesle sorarım; "Kocanız yaşıyor mu? Yaşıyorsa hayallerini yaşadığı için mutlu mu?" Ne cevap alırım bilmiyorum. Eğer yaşıyorsa pencere kenarında oturup denize ve dalgalar arasında sallanan teknesine boş hayallerle mi yaşıyor? Ya da... Deniz kenarındaki evinde pencereden mutlu ve gülümseyen yüzle teknesine mi bakıyor? Ya da... Sevgili eşine de sevgiyle sarılıp, 'Hayallerimi gerçeğe dönüştürdün, teşekkür ederim," diyor mu? Bilirsiniz kadınları tanıma konusunda sorunları olan biriyim. Bu yetmediği gibi bir de acemi aşk yazarıyım ya... Bu sorum tüm kadınlara; o kadın, sevdiği erkeğinin hayallerine ambargo koyan o kadın şimdi mutlu mu? Bilmiyorum efendim. EGOİSTÇE DÜŞÜNMÜYORUM Biz erkeklere diyeceğim şudur; hayallerinizi ertelemeyin. Hayallerinizin ertelenmesine asla izin vermeyin. Çok geç kalmış ya da yarım yaşanmış mutluluklarla mutlu olmayın. Asıl soru şudur; o adam hayalleri için ısrar etseydi o evlilik biter miydi? Yoksa yaşanan o hayaller içinde o evlilik sağlıklı ve daha mutlulukla dolu olarak yaşanır mıydı? Elbette egoistçe düşünmüyorum. Elbette kadının hayallerine de saygı duyuyorum. Ama şunda ısrar ediyorum; yaşanacak hayallere neden ve niçin 'Hayır,' diyorsunuz? Yaşayın! Gerekirse tek başına yaşansa bile! Ben çocukken kiremit çatılı evimizin penceresinden dalıp giderdim. O pencereden limanın yarısı da gözükürdü. Hep iki uzun bacası olan gemiler, limana büyük gürültülerle gelir, yüklerini boşaltır giderlerdi. Sonra o kara dumanlar yok oldu. Büyük gemiler daha büyük olarak geldi. Geride hiç duman bile bırakmadılar. Ama ben o gemileri yelkenli olarak hayal ederdim. Hem de kocaman yelkenleri olan gemiler... Hayal işte... Ne anlatacaktım, neler anlatıyorum. Benim küçük teknemin onarım, tamiratı bitti. Rengi beyazdan yeşile, yelkenleri de bordoya döndü. Tenteleri de öyle.. Asım ve Sulhi Kaptanlar bana sürpriz yapıp girişteki kamaramı çalışma odasına döndürmüşler. Artık bir masam ve kütüphanem bile var. Denize indirme töreni için her şey hazır. Elbette şampanyamız da var. Meleğim'i denize indirme törenini Kontes Sevinç Hanım yapacak. Tek sorun, şampanya kırılmazsa uğursuzluk olur korkusu... Sevgili okurlar! Canım çok sıkkın. Çünkü kanser belası bir kez daha karşıma çıktı. Üstelik, "Vira bismillah," deyip denize açılacağım zaman. Dedim ya canım sıkkın. Doktorlar "Canını sıkma, bu sorunu da çözeriz," diyorlar. Tek akciğerimin sol alt köşesine yerleşen kanser mikrobu biraz büyümüş ve güçlenmiş. Biliyorum beni yine denizler iyileştirecek! Dost sevgisi ve yaşama tutunma umuduna sarılarak yine Gökova'ya doğru yelken açacağım. Bu zor günlerde hayallerimi hiç de ertelemedim. Çünkü ancak 40 yılda usta olunabilecek bir Türk Sanat Müziği enstrümanı olan tamburu öğrenmek ve çalmak için her gün çalışıyorum. Tamburumdan garip sesler çıksa da ben ona eşlik ediyorum; "Felekten bir gece çalsam ne olur?" Tamburu öğrenme konusunda fazla acele de etmiyorum. Ne de olsa öğrenmek için önümde 40 yılım var.