kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Mart 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
EMRE AKÖZ

Omurgasız, ben-merkezci ve oportünist

Hasan Celal Güzel, 1991'de Yeni Asya Gazetesi Neşriyatı'ndan çıkan ve Süleyman Demirel ile yapılmış söyleşileri içeren " İslam, Demokrasi, Laiklik " adlı kitabı yeniden gündeme getirdi. ( Radikal, 13 Mart )
Bugün türbanlılara karşı atıp tutan... " Suudi Arabistan'a gitsinler " diyen Demirel, o zaman neler demiş neler...
İşte bir iki "inci":
- "Türkiye laikliği dinsizlik olarak anlamış, yanlış tatbikatlar yapmıştır (...) Allah'ı bilen, Kuran'ı bilen, Peygamber'i bilen insanlardan bir kötülük gelmez."
- "Halbuki Müslümanlık, Cumhuriyetin temelinde var (...) Türkiye Cumhuriyetinde başbakanlık arabasıyla cuma namazına giden ilk adam benim (...) Bugün Türkiye'yi bir arada tutan en büyük bağ, millet bağı olarak söylüyorum, Müslümanlıktır."
- "TC kanunlarında irtica diye bir suç yoktur. İslam'ın içinde irtica aramak yanlıştır. Din ve dindarlardan korkmak yanlıştır."
- "Bence Anayasa Mahkemesi'yle başörtüsü olayını ayrı mütalaa etmek lazım (...) Aslında üniversite yönetimleri de hiçbir mesele yapmadan bunu halledebilirdi (...) Benim söylediğim şu oldu: Serbest bırakalım. İsteyen bağlasın, isteyen açsın (...) Bağlamayana karışılmadığı gibi, bağlayana da karışılmasın."
Daha sürüyle bu yönde alıntı var Demirel'den... Hasan Celal Bey bunları sayıp döktükten sonra, özetle, " Durum, Demirel'in, ' Dün dündür, bugün bugündür ' lafına ne kadar uygun " diyor.
Yani... " Demirel işte böyle ' işine geldiği gibi ' konuşan bir siyasetçidir" demeye getiriyor.
Güzel'in yazısının dikkatimi çekmesinin bir sebebi de... Şu sıralar okumakta olduğum bir kitap: Editörlüğünü siyaset bilimi profesörleri Metin Heper ile Sabri Sayarı'nın yaptığı, " Türkiye'de Liderler ve Demokrasi "... ( 2002'de ABD'de yayınlanan bu çalışma, geçenlerde Kitap Yayınevi'nden çıktı.)
Kitaptaki Demirel portresini siyaset bilimci Prof. Yeşim Arat kaleme almış.
Arat'ın makalesindeki en önemli eksik, Demirel'in " ben-merkezci, oportünist, omurgasız " bir siyasetçi olmasının yazı boyunca göz ardı edilmesi.
Yanlış anlamayın; " omurgasız " filan derken niyetim iğnelemek değil, bir gerçeğin adını koymak.
Bir siyasetçi olarak Demirel'in temel ilkesi, sürekli şu soruya cevap aramak olmuştur: " Şu anda benim menfaatim ne yapmamı, ne söylememi gerektiriyor? "
" Her siyasetçi böyledir " diyebilirsiniz. Olabilir ama Demirel'de bu dürtü şahikasına çıkmıştır. Demirel, Cumhuriyet tarihinin, " ne olursa olsun; önce BEN " şiarını ' mutlaklaştırmış', aşırılaştırmış " ikinci " siyasetçidir.(İlki kimdi dersiniz?)
Bence Yeşim Arat, kitabın ikinci baskısı için makalesini tekrar gözden geçirmeli. Çünkü 2002'den bu yana bilgi dağarcığımız genişledi.
Mesela... 1969'da, İsmet İnönü siyaset yasaklısı Demokrat Partililere af çıkarmak istediğinde... Demirel, dönemin komutanlarını yanına alarak, hatta onları kışkırtarak, bu affa karşı çıkmıştı.
Nerede kaldı, Yeşim Arat'ın altını çizdiği ve Demirel'de olduğunu öne sürdüğü " milli irade " ve " parlamentonun üstünlüğü " gibi kavramlar?
Bunların hepsi koltuğa oturmak ve orada kalmak için kullanılan siyasi alet edevattı Demirel'in dünyasında.