kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

İttihatçılar Avrupa'da

II. Abdülhamid'i II. Meşrutiyet'i ilan ettirmeye zorlayan İttihat ve Terakki'ciler, 19'uncu yüzyıl sonundan itibaren Cenevre'de bir araya gelip örgütlenmeye başlamışlardı. Bunlar Ahmet Rıza ve çevresinde örgütlenen çekirdek İttihat Terakki kadrosunu oluşturuyorlardı. İletişim Yayınları tarafından ay sonunda yayımlanacak Hans-Lukas Kieser imzalı "Yeni Türkiye"nin Öncüleri: Cenevre Gölü Kıyısında Devrimci Tahsilli Elitler (1870-1939) kitabında İttihat ve Terakki'cilere 'devrim düşleri' kurduran atmosfer anlatılıyor. Kitapta İT genel sekreteri Mithat Şükrü'nün o günleri anlatımı da yer alıyor: Yıl 1895... Sözde buraya, yani Cenevre'ye matematik tahsilimi tamamlamaya gelmiştim. Gerçekte ise tek emelim benden önce Avrupa'ya kaçıp Paris'e yerleşen hürriyet kahramanlarıyla beraber çalışmaktı. Ne var ki İsviçre topraklarına ayak basan ilk Türk öğrencilerden biri oluyordum. O tarihe kadar Türk ve Müslüman gençlerinin, tahsil için de olsa, tek başlarına Avrupa'ya gitmesi herkesin merakını üzerinde toplayan ender olaylardan birisiydi. Türk milletini, yüzyıllardan beri arzuladığı özgürlüğe kavuşturmak uğruna yabancı diyarlarda sayısız mahrumiyetleri göze alarak çalışan gençlerin atıldıkları macera bana o derece cazip geliyordu ki bu yüzden uğrayabileceğim felaketleri bile düşünmekten zevk alıyordum. (...) Cenevre'deki çalışmalarımız, ne yazık ki, ancak yedi sekiz ay sürdü. Zira Murat Bey'in Paris'e firarı Yıldız Sarayı'nı ve padişahın yakınlarını hayli sarsmıştı. Abdülhamid telaş içinde idi. Mizancı Murat Bey'in İstanbul'a dönmesi için akla gelen her vasıtaya başvuruluyordu. Bu girişimlerin hiç birinden sonuç alamayınca son çare olarak Abdülhamid eski bendelerinden Ahmet Celaleddin Paşa'yı Paris'e göndermeye karar vermişti. Bu Paşa serhafiye olarak tanınmasına karşın oldukça iyi kalpli, uysal ve mert bir adamdı. Padişaha körü körüne itaat ediyordu, fakat sarayca tutulan yolun bir çıkmaza girdiğini anlayacak kadar da zeka sahibi idi. Abdülhamid'in kendisine verdiği bu nazik vazifeyi efendisi adına, itiraf etmek gerekir, mükemmel şekilde başarmıştı.
Haberin fotoğrafları