kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Şubat 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
NAZLI ILICAK

"Arabayı devirmedik"

Süleyman Demirel, 1969'daki darbe tehdidi yüzünden Demokratlara siyasi haklarının verilmesi konusunda geri adım atışını, model alınacak bir tavır olarak, ballandıra ballandıra anlatıyor: "Kanun Meclis'ten geçti, Senato'ya geldi. Bu durum kamuoyunda bir rahatsızlık yarattı. TSK'da da rahatsızlık var. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay beni çağırdı. 'Takdir sizin ama, durum ciddi, rahatsızlık büyük' dedi. Anladım ki, kanunu Senato'dan geçirirsek, askerler arabayı devirecek!"
İşin tuhafı, asker karşısındaki bu teslimiyeti, Süleyman Demirel Milliyet'ten Fikret Bilâ'ya (18 Şubat 2008) "cesaret" olarak takdim ediyor. Ve diyor ki, "Demokrasilerde çoğunluk bende, her istediğimi yaparım olmaz. Siyasette cesaret, sorunların içinden zarafetle çıkmaktır. Arabayı devirmeden sistemi çalıştırmaktır. Bizim yaptığımız oydu."
Oysa ben çok farklı düşünüyorum. Eğer o tarihte, askere karşı cesur bir mücadele verilseydi, biz, bugün Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin siyasete müdahalesi ihtimaliyle belki karşı karşıya kalmazdık. Meselâ Demirel, Celâl Bayar yapısında bir insan olsaydı, tehdide pabuç bırakmazdı. Ama o daima, Menderes'in idam sehpasının gölgesinde yaşadı. Olaylar o kadar sıcaktı ki, darbe endişesini hep yüreğinde hissetti. Zaten Adalet Partisi Genel Başkanı seçilmeden önce, Celâl Bayar'ın Kayseri'den Ankara'ya getirilmesi üzerine, başkentte olaylar çıkıp Adalet Partisi Genel Merkezi saldırıya uğrayınca "Şapkasını bırakıp" evine dönmüştü. Meşhur "şapkasını bırakıp gitti" sözü o günlerden kalmadır. Aslında bunda yadırganacak bir durum da bulunmamaktadır. Yadırganacak durum, Türkiye'de insanların siyasete girerken, kendisini "idamlık gömleğini koltuğunun altında taşımak mecburiyetinde" hissetmesidir. Demirel'in askerdarbeden kurtulmak için Demokratların affından vazgeçmesini, o günlerin gerilimli atmosferini yaşamış bir insan olarak, kısmen anlayışla karşılayabilirim. Ama bugün, dönüp de, bu teslimiyeti başarı gibi satmasını ve zımnen "üniversitelerde başörtüsü serbestliğinden vazgeçin" tavsiyesinde bulunmasını yadırgıyoruz.