kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Kasım 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Prof. Tarhan Erdem

Geleceği gören profesörden YEŞİL TÜRKİYE için muhtıra

KONDA Araştırma Şirketi kurucusu ve köşe yazarı Prof. Tarhan Erdem, Yeni Türkiye'yi Anlamak adlı çalışmasında kuraklık ve küresel ısınmaya da dikkat çekti..
Son dönemde, '22 Temmuz'da yapılan genel seçimlerin sonuçlarını tahmin eden adam' olarak adından söz ettiren istatistik uzmanı ve KONDA araştırma şirketinin kurucusu, Radikal gazetesi köşe yazarı Tarhan Erdem, 3 Kasım Cumartesi sabahı Osmanlı Bankası Müzesi'nde çok önemli bir sunum yaptı. Müzede altı yıldır sürdürülen Voyvoda Caddesi Toplantıları'nın konuğu olan Erdem'in Yeni Türkiye'yi Anlamak adlı sunumundaki iki başlık, 'Kuraklık' ve 'Yakın Gelecek' idi. Erdem, Türkiye'deki kuraklığın da bir olasılıktan çok ötede olduğunun altını şu sözleriyle çizdi: "Önce kuraklık kelimesinin 1970'lerdeki anlamındaki değişikliğe değinmeliyim: Kuraklık eskiden periyodik olarak az yağmur yağan yıl anlamındaydı; şimdi içinde bulunduğumuz durum bu anlamda kuraklık değil; 'çölleşme' sürecidir. Ülkemiz bu anlamda kuraklık içindedir. Son 10 yıldaki kuraklığı tanımalıyız. Kuraklık önceleri, bir iki yıl sürer, sonra eski günlere dönülürdü. Yaşadığımız kuraklığın böyle bir iki yıl sürecek bir olgu olmadığı yönünde bulgular var. Kuraklığın değiştiğini görmeli ve günümüz kuraklığını tanımlamalıyız. Büyük kentlere, şimdi suyu bol gibi görünen nehir sularını taşıma politikası, kuraklığın anlaşılmadığını gösteriyor. Suyu alınan bölgenin ve o nehrin şimdi hayat taşımakta olduğu vadinin doğası değişmeyecek midir? Nelerin değişeceği görülmüş müdür? Transfer bir hükümet etme hakkı mıdır; yoksa o su, o doğada oturanların hakkı mıdır, bu hak yerel bir hak mıdır? Ulusal bir hak mıdır? Transfere hakkımız var mı? Su transferinin uluslararası ve ulusal koşullarını önce belirlemeli, o koşulları ilan etmeli ve sonra onları uygulamalıyız!" Erdem sunumunda sözlerine şöyle devam etti: "Son yıllarda hükümetlerimiz, siyaset adamlarımız, bürokratlarımız, aydınlarımız, hep birlikte, geçici bir sorunla karşılaşmış gibi davranıyoruz. Nasıl anlatsam bilemiyorum: Dünya da küresel ısınma karşısında değişik felaket senaryolarıyla karşı karşıyadır. Ancak Türkiyemiz felaketin ilk dönemindedir; söndürülemez ama her tarafı kaplaması önlenebilir bir yangının başlangıcındayız! Hiç düşünmediğimiz ve çok acı gelecek kararlar vermek zorunda kalabiliriz. Bu büyük değişimdir: Günlük hayatımızda, sanayimizde, devlet erklerinin kullanımında... Belki de insan haklarını bugünkü anlamı dışında tanımlamak zorunda kalabiliriz! Büyük değişime ne kadar çabuk başlarsak, zararını o kadar az öderiz." Öte yandan, Prof. Erdem'in 'yakın gelecek' vizyonu ise, kuraklıktan beter bir gerçekçilik taşıyordu: "...küreselleşme ve kuraklık; her tarafımızda daha hızlı bir değişimle sonuçlanacaktır. Şimdiye kadar bütün dünyanın yaptığı gibi; görüp yine işimize dönemeyiz. İki örnek: Dünya, nüfus artışını durdurup azaltma politikaları arama ve uygulamak zorunda. Türkiye yeni bir yerleşim modeli aramak durumundadır. Her gün, dünyanın işi bir önceki günden daha zordur. Buna uygun, bugünkünden çok farklı planlama anlayışı geliştirmeliyiz."