kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
İbrahim Yaylalı hâlâ Samsun’da yaşıyor.

PKK tarafından iki yıl alıkonulan Yaylalı: Çocuklarınıza mutlaka kavuşacaksınız

MÜJGÂN HALİS
1994'te PKK tarafından kaçırılan ve iki yıl dağlarda yaşamak zorunda kalan Samsunlu İbrahim Yaylalı, asker ailelerinin içini rahatlatacak açıklamalarda bulundu: "Korkmayın çocuklarınız ne eziyet görür ne de öldürülür."..
İbrahim Yaylalı 1994'te gönüllü olarak askere yazılıyor ve komando olmak, Güneydoğu'ya gitmek istiyor. Acemi birliğini Isparta'da tamamlıyor ve Mardin'in yolunu tutuyor, operasyonlara katılıyor, yanında arkadaşları öldürülüyor. İlk dağ deneyimini 25 günlük askerken Gabar'da yaşıyor. Karşılıklı taciz ateşlerinde yer alıyor. Daha birkaç aylık askerken hiç hesapta olmayan bir şey oluyor ve Yaylalı, PKK'lılar tarafından kaçırılıyor: "Bizim taburu Uludere'ye kaydırma talimatı gelmişti. O sabah gün doğmadan Uludere'den yürüyerek kırsala kaymaya başladık. Koruculardan haber geldi ve dağlık bir yere konuşlandık. Fakat bir şey olmadı; hızla geri döndük. Uzaktan taciz atışları duyuluyordu. Ben en arkadaydım. Hızla geri dönerken 50-100 metre yüksekliğinde bir yerden düştüm. Dere yatağına kadar sürüklendim. Kendime geldiğimde kimse yoktu. Ayaklarım yaralanmıştı, sol ayağımda kanama vardı. Sürünerek küçük bir mağaraya girdim. İkinci günün akşamı PKK'lılar geldi. Yarı baygındım. Beni bulan 14 yaşlarında bir kadın PKK'lıydı. Benden sonra da askerler getirildi." İki yılı aşkın süre PKK kamplarında kalan Yaylalı, 1996 yılının aralık ayında RP Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın öncülüğünü yaptığı heyetin girişimiyle serbest kalıyor. bölüğünde sıfırdan yapıyor. İbrahim Yaylalı'yla, Hakkâri'de yaşanan olaylardan sonra kendi kaçırılışını ve şimdiki askerlerin durumunu konuştuk.

- Hakkâri'de askerlerin esir alındığını duyunca neler hissettiniz? - Onları çok iyi anlıyorum. Ben orada aylarca ölüm korkusuyla yaşadım, ölünce cesetlerimizi parçalayacaklarını düşünüyordum. Çok sayıda ölüm görmüştüm, yanımda arkadaşlarım ölmüştü ve öldürüleceğimi düşünüyordum. Bu psikolojiyle yaşıyordum. Ama bana herhangi bir zarar görmeyeceğim, uygun koşullar oluştuğunda bırakılacağım söylendi. İHD ve Kızılhaç'la görüştürüldüm. Bir süre sonra bizi geri hatlara çekince, öldürülmeyeceğimi ve serbest kalacağımı anladım.

KORKUMU GÖSTERMEDİM
- Sizi götürdükleri ilk anda kafanızdan neler geçti?
- İlk başta korku var, panik var, bir yandan da kendini kontrol ediyorsun. "Asla korktuğunu belli etme, tamam artık ölüm kapında," diyorsun. Karadenizli olmamdan kaynaklı olarak şiddetin içinde büyüdük. Yaşadığım yer olan Bafra'da milliyetçilik yoğundur. Mahallelerde kendinizi korumak için kavgacı olmak, sert olmak zorundasınız. Hem bundan kaynaklı hem de Karadeniz'de başka bir gelişme olmasın diye insanlar biçimlendirilip bölgeye, çatışmaların içine gönderiliyor. O şekillenmeden kaynaklı korkumu dışarıya göstermemeye çalışıyordum. Ama yüzüm bembeyazdı.

- Dağda günleriniz nasıl geçiyordu?
- Oradaki koşullar neyi gerektiriyorsa onu yaşadık. Ben yemek yapmayı ve ekmek pişirmeyi öğrendim. Kötü davranmadılar, esir muamelesi yaptılar. Çatışmada yaşamını yitirmiş bir PKK'lı vardı, beni onunla getirdiler. Buna rağmen tepki gösteren olmadı.

- Operasyonlarda çok tehlikeli durumlarla karşılaştınız mı?
- Tabii ki, mesela saldırı olduğunda ilk kurtarılacaklar arasında yer alıyorduk. En ufak bir duyum alındığında, ilk önce biz uzaklaştırılıyorduk.

- Asker ailelerine ne söylemek istersiniz?
- Ailelerin içi rahat olsun. Eğer bir asker çatışma sırasında sağ ele geçirilmişse, zemini, koşulu oluştuğunda herhangi bir zarar vermeden serbest bırakılıyor. Zulüm, işkence de görmezler. Yapsalardı, bize yaparlardı.