kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Üniversite değil marangozhane

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçen gün Gazi Üniversitesi'nin yeni dönem açılış törenine katıldı. Gül burada yaptığı konuşmada şöyle dedi:
"Üniversiteler her türlü eski ve yeni fikrin, çoğunluktan ayrılan, marjinal ve eksantrik fikrin, hasılı şiddeti önermeyen bütün fikirlerin korunup kollanacağı yerler olmalıdır. Böylelikle üniversiteler, Türkiye'nin çoğulculuğuna; eleştirerek, muhalefet ederek veya öneriyle katkıda bulunacaktır." ( Sabah, 6 Ekim )

Bir " temenni " olarak harika sözler. Gerçekten de üniversiteler böyle özgürlüğü ve hoşgörüyü teşvik eden kurumlar olmalı.
Peki o sözlerin ' gerçeklik derecesi' nedir? Hadi " sıfır " demeyeyim ama üniversitelerdeki fikir sıcaklığı insanı üşütecek kadar düşük.
Örnek mi istiyorsunuz?
İşte geliyor:
İki haber de üniversitelerle ilgili olduğu için Milliyet aynı sayfaya, alt alta yerleştirmişti: Üstte, Cumhurbaşkanının yukarıya aldığım konuşmasının da bulunduğu haber vardı.
Onun hemen altındaki haber ise adeta üsttekini tekzip eder, " Siz ne derseniz deyin, biz bildiğimizi okuruz " türündendi. ( Milliyet, 6 Ekim )
Hani İstanbul Bienali'nin Çin asıllı küratörü Hou Hanru, sergi katalogunda Türkiye'deki tepeden inme modernleşmenin yetersiz kaldığını belirtmişti de... Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi hocaları da, dekanları Prof. Nazan Erkmen'in öncülüğünde onu "şiddetle" protesto etmişti.
Protestonun özeti de şuydu: " Vay efendim sen Kemalizm'e nasıl laf edersim? "
Gelelim habere:
Üniversitenin Rektörü Prof. Necla Pur, Güzel Sanatlar Fakültesi'nin açılış töreninde dekanına sahip çıkarken şöyle demiş:
"Hem sanatımızı yaparız, hem de toplumun sorunlarına tepkimizi ortaya koyarız. Cumhuriyeti kollama ve koruma hassasiyetimizden asla ve asla ödün vermedik."
Buyurun bakalım!
Bir yana Cumhurbaşkanı Gül'ün söylediklerini koyun... Diğer yana da rektör ve dekanın sözlerini... İkisi arasında en küçük bir uyum, bir yakınlık, bir yön birliği var mı?
Biri diyor ki: "Şiddeti önermeyen her türlü fikir üniversitelerde yer alsın, konuşulsun, tartışılsın."
Diğeri ise... Bırakın 'her' türlüsünü... Sıradan bir tarih ya da siyaset bilimi dersinde dile getirilecek türden fikirleri dahi " şiddetle " protesto ediyor.
Bir de yüzleri kızarmadan, " Toplumun sorunlarına tepkimizi ortaya koyarız " demiyorlar mı? Pişkinliğin bu kadarı olur. Ölür müsün, öldürür müsün?
Yahu o sorunları yaratan odaklardan biri de siz değil misiniz?
Avrupa'nın 2010 Kültür Başkenti seçilen İstanbul'a tanınmış bir küratör gelmiş... Adam bildiği, anladığı kadarıyla bir şeyleri dile getirmiş... Organize ettiği sergiyi 5-10 bin kişi gezecek, bunlardan birkaç bini katalogu okuyacak... Kimi yazılanları doğru bulacak, kimi yanlış... Olacak, bitecek...
Ama hayır!
Asla işlerin pürüzsüz yürümesine izin vermezler: "Şiddetle" protesto ederler ki hiç yoktan sorun çıksın!

Bunu yapanlar akademisyen ya... Biraz tutarlı, biraz mantıklı olabilseler, canım yanmayacak...
Hou Hanru'dan çok daha köşeli eleştirileri biz gazetelerde yazıyor, TV'de anlatıyoruz.
Sesleri çıkabiliyor mu? Hayır. Bizi de geçtim... Gidin Marmara Üniversitesi'nin merkez kütüphanesine... Kemalizm'i eleştiren bir sürü kitap ve makale bulursunuz.
İnternetten baktım... Abdurrahman Dilipak gibi bir ' İslamcı'nın, Bir Başka Açıdan Kemalizm' adlı kitabı rafta duruyor. (Zaten olması gereken de böyle bir çeşitliliktir.)
Hadi onu da "şiddetle" protesto edin, onu da "toplumsal sorun" ilan edin de, biraz gülelim .
Cumhurbaşkanı boşuna nefes tüketiyor, bunlardan ne köy olur, ne kampus.