kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Ekim 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Hilmi Özkök'e sosyolojik eleştiri

Eski Genelkurmay Başkanı, emekli Org. Hilmi Özkök'ün ilk cümleleri şöyle: "Kız çocuklarının birçoğu örtünmek istemiyor. Aileleri, gelenekleri yönünden ve komşu ailelerin anlayışları yönünden kızları kapansın istiyor. Kız diyor ki: ' Babacığım, okuyacağım, başım açık olursa ancak okuyabilirim...' Peki, diyor baba ve onun etkisiyle kızlarının okumasına müsaade ediyor, aile de alışıyor duruma. Üniversite çok kritik bir yer. Sınırda. Serbest bırakılırsa, örtünmek istemeyen genç kızlarımız direnemezler ailelerine ve sayı birdenbire artar." ( Fikret Bila'nın röportajı, Milliyet, 5 Ekim )
Bu sözlerde eleştirilecek çeşitli noktalar var. Hem de kendi mantığı içinde... Mesela:
1) Özkök'ün dedikleri doğru. Ama tam tersi de doğru: ' Babacığım, üniversiteyi kazandım ancak başımı açmak mecburiyetindeyim' diyen nice kız, aileleri izin vermediği için okuyamıyor.
Zorunlu eğitime ses çıkaramayan babalar, amcalar; iş üniversiteye geldiğinde 'olmaz' deyiveriyor.
O durumda kız ne yapsın? Hem okuyup, hem para kazanmak, Türkiye gibi bir ülkede, hele bir kız için kolay mı? Ailesinin yardımına muhtaç oldukları için onların sözlerinden çıkamıyorlar.
Özetle: Siz de kızların eğitimine mani oluyorsunuz. Aynı eleştirdiğiniz o tutucu aileler gibi!
Özkök devam ediyor:
"Ama bazen bunlar hesapladığımız gibi de olmuyor. Öyle korkulan şeyler başa gelmiyor. Bu çok iyi bir analizle, sosyal araştırmayla olabilir. Bu işi sosyologlar çok iyi incelemeli, davranış bilimcileri özellikle..."
2) Bu sözler, hiçbir kanuna dayanmayan (evet, böyle bir kanun yok!) üniversitelerdeki türban yasağının araştırılmadan, incelenmeden konulduğunu gösteriyor.
3) Gelin inceleyelim! Ben diyorum ki: Yasak kalktığında önce bir artış görülebilir. Çünkü en azından perukla gidenler ya da başını açmak zorunda bırakılanlar, türbanlarıyla ortaya çıkacak. Ama heyecanlanmayın. Bir süre sonra her şeyin normalleştiğini göreceksiniz.
4) 1990'larda yapılan araştırmalar, üniversiteye giderken başını kapatan kızların... Meslek sahibi olduktan sonra büyük oranda başlarını açtıklarını ortaya koymuştu.
Bunun çeşitli nedenleri var. Mesela: Aile etkisinin azalması... Piyasa şartlarının başı açıklığı teşvik etmesi... (Büyük şirketlerde, temizlik elemanları hariç, başı kapalı kaç kadın çalışıyor?)
5) Araştırma şirketi A&G'nin, Türkiye çapındaki son çalışmasına göre, başını kapayan kadınların oranı yüzde 61 (son üç buçuk yılda 3 puan düşüş var.)
Ancak dağılım farklı: 1827 yaş arasındakilerin yüzde 44'ü örtünürken, 2843 yaş arasında bu oran yüzde 65'e çıkıyor. Yani evlenince örtünüyorlar. Ne yapacağız şimdi, evlilikleri de mi engelleyeceğiz?
Yukarıda yazdıklarım olayın sosyolojik yönü. Bir de olaya ' vatandaşlık' açısından bakalım:
6) Kendi emrinde ya da vesayeti altında olmayan bir kişiye, devletin belli bir kıyafeti dayatma hakkı var mı? Yok!
Üniversiteye ' üniforma zorunluluğu' getirebiliyor musunuz? Hayır.
Çünkü orası, 18 yaşını aşmış, cezai sorumluluğu olan, vesayet altında bulunmayan vatandaşların gittiği bir yer.
Devletin işlettiği trene binmekle, üniversitede okumak arasında bir fark yok: İkisinde de vatandaşlar ' hizmet alıyor'.
O hizmeti alabilmek için trende bilet parasını ödemek, üniversitede ise giriş sınavını da kazanmak gerekiyor.
Velhasıl: Hilmi Özkök fikirlerini bir daha gözden geçirmeli.