kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Eylül 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Kemalist savunma refleksi

İstanbul Bienali'nin küratörü, sanat uzmanı Hou Hanru'nun katalogda yer alan cümleleri, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Nazan Erkmen ve öğretim üyeleri tarafından ' şiddetle' kınandı.
Ne diyordu Hanru? Özetle şöyle:
"Türkiye, Batılı olmayan ilk modern cumhuriyetlerden ve gelişen dünyanın kilit oyuncularından biridir. Ancak, tepeden inmeci ve zaman zaman askerler tarafından dayatılan, gayri demokratik Kemalist modernleşme modeli, çeşitli sorunlara, çelişkilere, ikilemlere yol açmıştır."
Devam ediyor Hanru:
"Buna karşılık, popülist siyasi ve dini güçler, toplumsal talepleri yeniden oluşturmayı, yönlendirmeyi ve bu talepleri kendi çıkarları yönüne çevirmeyi başardı."
İşte kınanan bu laflar.
Peki yanlış mı Hanru'nun söyledikleri? Tam da böyle olmadı mı?
Gidin üniversitelere; tarih, sosyoloji ve siyaset bilimi derslerini dinleyin: Bütün bunlar anlatılır, analiz edilir ve tartışılır.
Cumhuriyetin çağdaşlaşma projesinin Jakobenliğini, en hararetli savunucusunun ordu olduğunu, tek parti dönemine demokrasi denemeyeceğini Kemalistler de söylemiyor mu?
Fark şurada: Kemalistler o döneme " olduğu gibi " sahip çıkıyor, ' biz' ise birçok uygulamayı eleştiriyoruz.
Peki söylenenlerin gerçek olduğunu bilmelerine... Ve ayrıca ( normal şartlarda ) sanatın özgür olmasını savunmalarına rağmen... Prof. Erkmen ve meslektaşları, Hanru'yu niye şiddetle kınıyor?
Efendim, ben bu " reflekse " bizzat şahit olmuştum. Sebebini sorduğumda hocalar, tabii özel sohbetlerde itiraf etti:
Bulundukları ortamda Atatürk dönemi, Kemalizm, inkılaplar filan eleştirilir de... Onlar da itiraz etmezse... Haklarında soruşturma açılmasından korkuyorlar:
"Katıldığın sempozyumda Atatürk eleştirilmiş ama sen sessiz kalmışsın... Hesap ver bakalım! "
Hocaların, özellikle de bölüm başkanı, dekan ve rektör gibi yöneticilerin bu tehlikeye karşı önceden hazırlayıp ezberledikleri bir paragraflık karşılıkları vardır.
Eleştirileri duydukları anda, söz alarak... " Atatürk, aydınlanma, çağdaş medeniyetler, Türk ulusu " gibi kavramların bolca geçtiği o paragrafı bir solukta okurlar... Ve tehlikeyi savuşturmanın iç huzuruyla konuşmaları dinlemeye devam ederler.
Velhasıl: ' Kınama' olayı, yukarıda anlattığım prosedürün uygulanmasından ibaret olduğu için, Prof. Erkmen ve arkadaşlarını ciddiye almak gerekmiyor.
Ama uluslararası sanat camiası hak ettikleri notu verdi; o da ayrı konu.