kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Eylül 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Neyiz biz?.. Terbiyeli maymunlar mı?..

Ahmet Çakar, özellikle televizyona başladığından beri, ona buna söylenmedik laf bırakmadı, geçin eleştiriyi, haber bile olmadı.. Ne zaman iğneyi, kendine, kendi camiasına batırdı. Kızılca kıyamet!..
Çünkü biz gazetecilerin herkesi, ama herkesi eleştirme hakkı vardır. Bu hak kutsaldır. Ama bize laf edilmez.. Edilemez..
"En başta ben, spor basını terbiyesizdir" dedi, Ahmet Çakar!..
Haksız mı?..
İleri mi gitti?..
Neyiz biz peki?..
Terbiyeli maymunlar mı?..
Basın terbiyeli olur mu?.. Olabilir mi?.. Olması mümkün mü?.. Olursa basın olur mu?.
"Terbiyesiz" lafından fena halde alınanların, önce karşıtına bakmalarında yarar var..
"Terbiyeli.."
Açın sözlükleri.. "Toplum kurallarına göre hareket edecek biçimde eğitilmiş kimse.. İtaatkâr, saygılı, uyumlu, sessiz, çekingen.."
Bunların hangisi "Gazetecilik" mesleği ile uyumludur, söyler misiniz?.
Terbiyesiz, bunların karşıtı.. Toplum kurallarına uymayan.. Edepsiz..
Evet, öyleyiz.. Öyle de olmalıyız..
Yoksa "Uşak basın" oluruz.. Yoksa "Mütareke basını" oluruz. Yoksa "Sarı basın" oluruz..
Terbiyesizlik, sonunda başkaldırıdır. Bir yerde özgürlüktür..
Tabii, terbiyesizlik iyi bir şey değildir. Çünkü öyle eğitilmiş kafalarımızda terbiyesizlik ayıptır, sakildir, günahtır.. Bu yüzden biri bize "Terbiyesiz" dedi mi, fena halde alınırız. Kıyamet koparırız.
Büyüklerin yanında, mesela büyükler sofrasında konuşulmaz. Böyle eğitilen, böyle büyüyen çocuklar çok terbiyeli olurlar, ama başka da bir halt olamazlar. Çünkü hayat boyu "Büyük"lerinin yanında konuşmazlar. Üstlerinin, amirlerinin, yaşça büyüklerin, işçe, ailece büyüklerin önünde hep boyun eğer, hep susarlar. Onları da kimse adam yerine koymaz. Çünkü ne eylemleri vardır, ne söylemleri. Söyleneni yaparak kıt kanaat yaşarlar. Onlardan hep "Ne iyi adam" diye söz edilir, ama terfi ettirmek, önemli bir iş, iyi bir para teklif etmek kimsenin aklına gelmez.. Yapamazlar zaten. Terbiyeleri onlara düşünmeyi değil, düşünenin söylediğini yapmayı öğretmiştir.
Bakın.. Terbiyesiz olmakla, ahlaksız olmak arasında büyük bir fark vardır.
Çakar "Spor medyası ahlaksızdır" deseydi, gök kubbeyi başına geçirenlerin başında olurdum.
"İçimizde ahlaksızlar da var" demiş, geçen gece.. "Para alıp yazı yazanlar, patronun veya kulüp başkanlarının tetikçiliğini yapanlar.. İşe girmek ya da işte kalmak için kulüp başkanlarını devreye sokanlar.."
Ahmet Çakar'ın bu çıkışı ile neyi kast ettiği açık..
Bu mesleğin hukukunda da en önemli şey, "Kasıt!."
Mahkemede yargıç ne dediğinize değil, ne kastettiğinize bakıyor!..
Bakmazsa, kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden dönüyor zaten.
Ahmet Çakar'ın ne kast ettiğini de hepimiz biliyoruz, çok iyi.. Buna rağmen suyu bulandırmak, fırtınalar yaratmak, müthiş bir alınganlık içinde tozu dumana katmak işimize geliyor.
Çünkü kendimize güvenmiyoruz. Yer yerinden oynasa dimdik duracağımıza inanmıyoruz. Kamuoyunun da bize inanmadığını biliyoruz. Bu yüzden içimizden birinin eleştirisinin durumu daha da kötüleştireceğini hesaplayıp, gürültü ederek temize çıkmaya çalışıyoruz.
Herkesi alabildiğine eleştirirken, kendimize yönelik en küçük imalara bile tahammül edemeyişimiz bundan..
Ahmet Çakar'ın "Gestapo" lafı kullanmasına da itirazım yok.. Bu lafın sözlük anlamını eşeleyip, Kalli'ye "Nazi.. Faşist" dediğini iddia edenlere katılmıyoruz.
İfade bir davranış, bir yönetim tarzını anlatıyor.. Kalli'nin çok disiplinli, oyuncusunu özel yaşamının her dakikasında bile izleyen biri olduğunu ifade ediyor. Kurallarına uymayanın da, adına, şanına ve gözyaşına bakmadığını.. Bütün bunları tek kelime ile söylemek, bir ifade, bir üsluptur.
Öküz altında buzağı aramayalım. Bu ülkenin hukuku zaten medyayı susturacak yeterince "Hakaret" tarifine sahip. Bir de biz eklemeler yapmayalım..
Yukardaki ifademi tekrar ediyorum..
Asıl olan kasıttır. Lafın kendisi değil.. Kastın ne olduğunu bile bile sözlük anlamı üzerinden hüküm verenler, adil değildir.