kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Eylül 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
NAZLI ILICAK

Yeni bir laiklik tanımı mı?

Geçtiğimiz hafta, TÜSİAD'ın ileri gelen isimleri, "yeni bir laiklik tanımına gerek yok" diye hükümeti uyardı. Acaba bu uyarı haklı bir temele mi dayanıyordu?
Din ve vicdan hürriyeti 1924 Anayasası'nda (Madde 75) şu şekilde yer alıyordu: "Hiç kimse mensup olduğu, din, mezhep, tarikat ve felsefi içtihadından dolayı, muaheze edilemez; asayiş, adabı muaşereti umumiye (genel görgü kuralları) ve kavanine (kanun hükümlerine) mugayir (aykırı) olmamak üzere, her türlü ayin serbesttir."
1937'de laiklik ilkesi anayasaya girerken, 75'inci maddeden de " tarikat " kelimesi çıkarıldı. 1937, bugün " Atatürk ilkeleri " diye isimlendirilen ilkelerin de Anayasa'nın ikinci maddesine girdiği tarihtir aynı zamanda. Cumhuriyet Halk Partisi'nin 6 oku, böylece anayasanın ikinci maddesine sokulmuş oldu: "Türkiye devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılapçıdır."
1961 Anayasası'nın ikinci maddesinde, bu ilkeler yer almadığı gibi, "Atatürk ilkeleri" ibaresine de rastlanmıyor. Atatürk ilke ve inkılapları, ancak , 1982'de, Anayasa'nın hem başlangıç bölümüne, hem de, milletvekili/ cumhurbaşkanı yemin metnine girdi.
Laiklik tarifine gelirsek: Sadece eylemi değil, düşünceyi de sınırlayan laiklik anlayışı, ilk defa, 1961'de, Türk Ceza Kanunu'nun 163'üncü maddesinden esinlenerek, Anayasa'nın 19'uncu maddesine konuldu:
"Kimse devletin temel nizamını din kurallarına dayandıramaz... din ve din duygularını, her ne surette olursa olsun, şahsi çıkar ve nüfuz sağlamak amacıyla istismar edemez."
1982 Anayasası bu söylemi aynen muhafaza etti.
Özal, 1991'de, düşünce hürriyetini sınırlıyor gerekçesiyle, Türk Ceza Kanunu'nda komünizm propagandasını yasaklayan hükümlerinin yanı sıra, 163'üncü maddeyi de iptal etti. Ama anayasayı değiştirecek şartları bulamadı.
Bugün AK Parti Hükümeti, yeni bir laiklik tarifi yapmıyor. Sadece 1960 darbe ortamında anayasaya sokulan ve 1980 darbe ortamında da 24'üncü maddede muhafaza edilen bir düzenlemeyi, çağımıza uygun hale getiriyor. Getirmeli de.
Ergun Özbudun taslağındaki 5'inci fıkra sadece eylemi cezalandırıyor: "Din ve inanç hürriyeti, anayasal düzeni din kurallarına dayandırmaya yönelik eylemler biçiminde kullanılamaz."