kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Eylül 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Cumartesi SABAH 
FİLİZ AKIN

Yaza veda ederken

İskelede ilerlerken çıkan rüzgârla hafif hafif ürpererek yürüyorum. Birden kesiliyor. Deniz gene çarşaf gibi, akvaryum gibi de içi görünüyor. Çabucak merdivenlerden inip kendimi sulara bırakıyorum, birkaç gün önceki gibi değil sanki soğuk ve yabancı. Aslında deniz, kaprisli bir kadın gibi... Uyanıp baktığımda, yazın hiç olmadığı kadar dümdüz, gümüş gibiydi. Sonra hafiften sinirleniyor, kıpır kıpır oluyor. İçi yine görünmez oluyor; rengi koyulaşıyor, anlaşılmaz bir hırçınlıkla kıyılara çarpıp, köpükler çıkarıyor. Birden duruluyor, bulutlardan sıyrılmış güneş ışığının aksettiği yerlerde altınla gümüş renginde binlerce pul serpilmiş gibi oluyor. Bulutlar çoğaldıkça canı sıkılmış gibi kararıyor, bir nehir gibi homurdanarak akıyormuş duygusunu veriyor insana. Öğle olduğunda yanaklarıma, kulaklarıma en çok da gözlerime çarpmaya başlayınca çıktım sudan... Gözlerim tuzdan yana yana üstümde havlu, bir suçlu gibi yere bakarak eve döndüm. Valizimi hazırladım. Akşam o kadar soğuk çıktı ki "Aman iyi ki dönüyoruz," dedim. Ama kendimi kandıramadım gene de hüzünlendim. Yaza veda etme vakti gelmişti. İçimden "Kaç yaz kaldı?" dedi sanki biri. Duymamazlıktan geldim. Uçakta gözlerimi kapatıp, yazın olanları düşündüm. En güzeli torunumu, İlker'in oğlunu görmekti. Çocuğa fenalık gelene kadar öptüm. Bir de küçük bir kız var bana "Nene," diyen... Büyük bir egoistlikle bir hafta boyunca onunla yalnız ben oynadım. Yazık ki ikisi de şimdi Amerika'da. Hoşuma giden başka şeyleri düşündüm. Mesela favori kitabım, Zülfü Livaneli'nin Leyla'nın Evi oldu. Herkes çok beğenmiş ki, benim okuduğum 56. baskısıydı. Mutlaka okuyun. Tavsiye edeceğim diğer kitap da okumakta olduğum Louis de Berniere'nin Kanatsız Kuşlar romanı. En yakında okumak istediğim ise Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini... Dört milyon satan kitabı merak ediyorum. Üstelik bu yaz Özdem Sanberk'in davetinde tanıştık kendisiyle... Öyle klasik yazar tipine uymuyor. Genç, çok sarışın, mavi gözlü. Şeftali gibi yanaklarıyla sıhhatli bir bebeğe benziyor. Zaten çok ilginç bir adam, adı Fransız, kendi İngiliz, bir dönem Yunanistan'da oturmuş, bir müddet de Fethiye'de yaşamış. Kitabında bütün karakterleri, en mahrem duygularına kadar her şeyi, ayrıca eski dönemlerden o otantik mekânları, yaşam biçimlerini, çeşitli etnisiteden, dinden insanları ve ilişkilerini o kadar ayrıntılı anlatıyor ki sanki o devirde yaşamış sanırsınız.