kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Ağustos 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
NAZLI ILICAK

Erdoğan şapkayı alıp gidecek mi!!!

Demirel'in bazı unutulmaz cümleleri vardır: "Yollar yürümekle aşınmaz"; "Dün dündür, bugün bugün" gibi. Bir de onun hakkında söylenen ve hafızalara kazınan bir başka cümleden söz edebiliriz: "Şapkasını aldı gitti."
İnternette ufak bir araştırma yaptım. Demirel ve şapkasıyla ilgili yüzlerce, binlerce yazı yayınlanmış:
* 12 Mart muhtırasının ardından Demirel, şapkasını alıp gitti."
* "Kaç kere şapkasını alıp gitti, ben sayısını unuttum."
* "Siyaset çarkı öyle hızlı ve acımasız dönüyordu ki, 6 kere gitti, 7 kere geldi ama, şapkasını hep yanında götürdü."
* "48 yaşında şapkasını alıp gitti; 57 yaşında gene başbakan seçildi. 60 yaşında gene şapkasını alıp gitti; 5 yıl yasaklı kaldı."
* "Muhtıra TRT'de öğlen haberlerinde okunduğunda, Demirel şapkasını alıp gitti."
Aslında Demirel, ilk defa şapkasını 12 Mart muhtırası sonrasında alıp gitmemişti. Daha Adalet Partisi Genel Başkanı olmadığı bir dönemde, siyasete yeni yeni ısınırken, Celâl Bayar'ın Kayseri hapishanesinden çıkarılarak Ankara'ya getirilişini protesto eden gençler, Adalet Partisi'nin merkezini basmıştı. Ve Demirel şapkasını almamış, o telâşla portmantoda şapkasını bırakıp gitmişti. Askeri vesayet bütün ağırlığıyla sürüyordu. Mehmet Turgut, Demirel'i ikna etti ve yeniden onun politikaya dönmesini sağladı.
Gene şapka konusuna dönecek olursak... Demirel, "Şapkasını aldı gitti" diye eleştirenlere hep şu cevabı vermiştir: "Şapka benim, bırakacak değilim ya!"
Gerçekten de, yukarıda anlattığım ilk olaydan sonra, her askeri müdahalede şapkasını alıp gitti; bir daha portmantoda unutmadı.
İnternet sayfalarında bir başka cümle de dikkatimi çekti: "Erdoğan hiç değilse asker karşısında şapkasını alıp gitmedi. Bu dik duruş, halkın hoşuna gitti."
Şimdi Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışılıyor. Ve ben kendi kendime sormaya başladım: "Acaba Tayyip Erdoğan, şapkasını alıp gidecek mi? Yoksa, uzlaşma adı altında sunulan dayatmaya karşı dik duruşunu sürdürecek mi?"