kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Ağustos 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Etle tırnak

Adıyaman Kahta'da aç kalabilirsin.
Güneydoğu'dan yola düşersin.
Karadeniz'e, fındığa gidersin.
Sivas Kangal'da ölürsün.
Soyadın Dede'dir.
Ama daha 14'ünde Nafiye'sindir.
Nafile bir hayatın başlarında, kardeşlerinle, hep birlikte 20 yeni lira yevmiyenin peşine düşensindir.
Yolda paramparça iç parçalayansındır.
Diyesim geldi ki, ne bileyim işte, misal "nutella", tatlı tatlı çikolata, ülkernestleetimilkafiskobirlik biraz da böyle "acı" hikayedir.
"Karadeniz'in fındığı" dediğinde Adıyaman'ın kanı, canı;
Adıyaman'ın adı, yamanı dediğinde fındığın tabanı birbirine karışır.
Son nefesinde bir yavrucağın tırnakları senin etine geçiverir; etinden kopan bir parça toprağa karışıverir.
Dün sabah kendime kızıp durdum.
Aklımda iken nasıl unutmuştum.
Dünkü yazıya "Doğum günümde, suç duyurusu için ifade" ile başladım.
Şehit fotoğraflarının öteki yüzüne dair yazdım.
Ama, ifade filan hikaye, doğum gününde "kahpe mayın"ın göğe uçurduğu üsteğmeni unuttum.
Oysa etle tırnak biraz böyle bir şeydir. Gümüşhane'de doğarsın, İstanbul'a göçersin, Hakkari'ye koşarsın, doğum gününde paramparça, bir tabut içinde İstanbul yolunu tutar inşaat ustası baba ile işçi annene gözyaşı olursun.
"Etle tırnak" bir de, muhtemelen umursamaktır.
Bir parçanın daha koptuğunu anlamaktır.
Huzursuz olmaktır.
Neyi eksik söylediğinin, neyi diyemediğinin, neyi hissedemediğinin, neyi kurcalamadığının peşine düşmektir.
Yolda ötekine rastlamaktır.
Farkında olmaktır.
En büyüğe, güce, buyurana, buyurgana, makama tapmak değil; hiçbir acıyı birbirinden ayırmadan isyan edebilmektir.
El vermektir, dil vermektir.
Çoluk çocuk 23 insanı, bir minibüs içinde 20 YTL yevmiye ile açlık arasına sıkışmış, fındık kabuğuna sığacak kadar ufalanmış da, yolda hep birlikte, hep birden kolayca ölüvermiş bir memlekette, "etle tırnak", utanmaktır.
Bu yoksulluktan, bu çaresizlikten, bu vahşetten, bu sefaletten, istismardan, insanın değersizleşmesinden, kendini ve birbirini umursamamasından, köleleştirilmesi ve boyun eğip köleleşmesinden, hoyratlıktan, hainlikten, terörün trafiğinden ve trafiğin teröründen utanıp sıkılmasıdır.
Büyük büyük makamlarda koca koca laflar ederken, hükmederken, devlet olurken, kendini devlet sanırken azıcık yerin dibine geçmesidir.
İmtiyazından, imkanından, şansından, eş dost kayırmasından, korunmasından, gücünden, kudretinden vicdanını sıyırması, tırnağını etine batırıp uyanmasıdır:
Onca övünme, gurur, tarih, devlet geleneği, 85 yıllık Cumhuriyet, işte demokratik, laik, sosyal, hukuk devletinde bunca acı nasıl bir bakiyedir? Hepimizin kendine göre anlatıp inandığı, esasında nasıl bir hikayedir!

Not: Dünkü yazı ve "Genelkurmay'ın suç duyurusu" üzerine, başta emekli ve muvazzaf Silahlı Kuvvetler mensuplarından olmak üzere, çok çok sayıdaki mesaj, telefon ve hakikaten duygulandıran inanılmaz sözler için teşekkür ederim. Etle tırnak biraz da böyle bir şey galiba.