kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Temmuz 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Robert Plant kuliste, Led Zeppelin'den sonra kaç hayat yaşadığını ve nasıl yeniden doğduğunu anlattı.

Robert Plant ve Açıkhava

MEHMET TEZ
Led Zeppelin'in efsane solisti Robert Plant, yeni grubuyla Açıkhava'da verdiği konserde yine gözleri ve kulakları mest etti. Ama bu yazıda konserin ayrıntılarına girilmeyecek.....
Hayır, Robert Plant konserinin ayrıntılarına girecek değilim. Ama şunu söyleyebilirim; I'm Gonna Leave You, Whole Lotta Love, Misty Mountain... Led Zep klasiklerinin üzerinden şöyle bir geçtik Açıkhava'da. Going to California'da hisli anlar yaşadım, Black Dog'da yandaki teyzeyle birlikte kafa salladım. İlk kez şunu keşfettim: Bir Robert Plant konserinin özelliği (Roger Waters gibi) size kendinizi hem yaşlı hem de çocuk gibi hissetme imkânı tanıması. Bizimkiler ben çocukken eski makaralı Grundig'i açar, beni radyonun başına bırakır agu gugu'ları kaydedermiş. Ben aguuu falan derken radyoda ne çaldığını biliyor musunuz? Black Dog. Konuşamıyorken Led Zeppelin dinleyerek büyümüş bir neslin evladıyım. Bu konserin anlam ve önemini herhalde anlatabilmişimdir. Yanımdaki, kendisine 'Neriman teyze' demek istediğim Led Zeppelin hayranı ev kadını da muhtemelen o sıralarda 17'sinde çıtırmış. Whole Lotta Love'da kafa sallamasından anladım. O noktada, konserin orta yerinde bizi 'ev' kadınlarına ve 'iş' adamlarına çevirip tatsız tuzsuz insanlar haline getiren hayata şöyle bir saydırdım. Zaten iyi bir konser dediğiniz, size hayatla ilgili mühim kararlar aldırır. "Ben bundan sonra..." tarzı cümleler kurdurur. Robert Plant & The Strange Sensation iyi bir konserdi. Ama işte Açıkhava da iyi bir konser mekânı. Çıkışta köfteye dalar kendinize gelirsiniz. Hayır konserin ayrıntılarına girmeyeceğim.

ROBERT BABA NEŞELİYDİ
Konserin ardından kulise girdim. Robert Plant şort ve beyaz Converse'leriyle maçın ardından duş alamamış (zira buranın kulisinde duş yok, büyük eksiklik) futbolcu misali, sponsor Emirates ekibi ve bir iki de konuk ile muhabbet ediyordu. Fotoğraf çektiren kızlar falan filan. Ben Dubai'de kendisiyle röportaj yaparken menajerinin "Plak imzalatmaya kalkmayın acayip uyuz oluyor," dediğini bildiğimden bu hayranlık yumağını uzaktan izledim, gecenin hazin bir biçimde sona ermesinden korktum. Öyle olmadı, Robert baba neşeliydi. Elinde buz gibi beyaz şarabı, Led Zeppelin'den sonra kaç hayat yaşadığını ve nasıl yeniden doğduğunu anlattı. Led Zeppelin IV'ü kaydettiğinde 22 yaşında olan birinin birden fazla hayat yaşaması normaldir diye düşündük Banu Güven dostumla. Yani rock aleminde bu, Fatih Sultan Mehmet'in 21 yaşında İstanbul'u fethetmesine denk geliyor, öyle anlatayım size. Ben böyle ortamlarda ne konuşacağını bilemeyen asosyal biri olarak, üstat bizi kovmadan uzadım. Uzarken gitarist Justin Adams ile karşılaştım. Bana "Gözüm seni bir yerlerden ısırıyor. Sen daha önce de kulise gelmiştin," dedi. Ben de 'beni tanıdı he he' tarzında keyiflenip peynir gibi sırıttım. O sırada bir grup güvenliğin şöyle dediğini duydum: "Arka tarafta elinde plaklarıyla toplanmış 100 kadar saldırgan var. Derhal herkes oraya geçsin." Bir Kuvva-i Milliye ruhuyla koşuşturan takım elbiselilerin yanından yukarı çıktım. Hayır Robert Plant konserinin ayrıntılarına girmeyeceğim.

KOLTUK ALTINDA YOK YOK
Benim asıl derdim Açıkhava'da C3 blok 3. sıra 3 numaralı koltuğun altına bir gece önce ciklet yapıştıran arkadaşa buradan selam yollamak. Aslında bu vesileyle bir Açıkhava oturağının altından neler çıkabileceğini de incelemiş oldum. Oturağımın altından şunlar çıktı: - Bir adet çiğnenmiş sakız. Kulak memesi kıvamında. - Bir adet pet şişe kapağı. - Muhtelif sakız ve şeker ambalajları. - Bir patlamış mısır tanesi. - Sigara paketi. Buruşmuş. - Kol düğmesi. - Silgi. Elimi daha derine sokmaya çekindim. Geçen yıllarda Açıkhava'da unutulmuş ve artık yabanileşmiş bir çocuk falan bulmaktan korktum. Açıkhava'nın en güzel yanı, dilerseniz yıldızlı gökyüzünü, dilerseniz Hilton otelinin balkonlarını izleyebiliyorsunuz. Harbiye Cemil Topuzlu sahnesi olarak geçen, ancak vatandaşın Açıkhava Tiyatrosu dediği Açıkhava'da hayatımın en iyi ve unutulmaz konserlerini seyretmişimdir. Buranın havası mıdır, taşı mıdır, pet suyu mudur nedendir bilmem ama hep sevmişimdir. Kimileri "Artık eskidi, akustiği kötü, AKM gibi bunu da yıkalım," falan diyor. Yıkmayınız, rica ederim bırakınız dağınık kalsın. Hayır konserin ayrıntılarına girmeyeceğim.