kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Temmuz 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Barış, büyük ailen seni çok seviyor...

BEDİA CEYLAN GÜZELCE
Geçirdiği trafik kazası sonucunda komaya giren Barış Akarsu hastanede ölümle pençeleşirken, ailesi umudunu koruyordu. Kötü haber ise birkaç saat sonra gelecekti..
"Oğlum sevgi adamıydı. Ben ona küçükken hep dünyayı anlattım, insanları anlattım. Onu yine bu sevgi ayağa kaldıracak." Barış Akarsu'nun babası ve yakın arkadaşları ile oturmuş, hastane bahçesinde konuşuyorduk. Yaklaşık yarım saattir sadece bakan, ses çıkarmadan eline tutuşturulan tespihi evirip çeviren baba Selahattin Akarsu, birden bu cümleyi kurdu ve sonra yine sustu. Ona hiçbir şey sormadım. Belli ki uykusuzluktan ve ağlamaktan kızarmış gözleriyle, masanın etrafındakileri inceliyordu. Sanki her şey çok yeniydi onun için. Dünyaya ilk defa gelmiş, insanları ilk defa görüyordu. Muhtemelen etrafında konuşulanlar da onun için alçalan ve yükselen seslerden ibaretti. Biraz daha oturduktan sonra: "Amasyalılar olarak seninle fotoğraf çektirmek istiyoruz," diyen bir kadın onu kolundan tutup götürdü. Barış'ın tam da bu dakikalarda hayatını kaybettiğini birkaç saat sonra öğrenecektik. Amasra'da 1979'da doğan Barış Akarsu, küçük yaşlardan itibaren müzikle iç içe büyümüş, 20'li yaşlarının başında Antalya ve Karadeniz Ereğlisi'ndeki barlarda şarkı söylemeye başlamıştı. Daha o zaman bile çok seviliyor, onu dinleyenler Barış'ın bir gün parlayacağını düşünüyorlardı. Bu nedenle, Bodrum'daki hastanenin önüne onlarca insanın gelmesinin nedenlerini bu yıllarda söylediği şarkılarda aramak boşuna olmazdı. Nitekim Barış'ı o yıllardan itibaren takip ettiğini söyleyenler gündüz gece orada konakladılar.

TUTULMAYAN SÖZLER
Doktorlar, belirli aralıklarla çıkıp basın açıklamaları yaparken, hayranlarının bu umutsuz sözlere pek kulak asmamaları da onun Türkiye genelinde tanınmasına neden olan Akademi Türkiye yarışmasıyla ilgiliydi belki. Benim aklımda o günlerden kalan fotoğraflardan birinde Barış, Şaman giysilerini andıran kostümü içinde, kollarından omuzlarından sarkan iplerle sahnede kollarını açarak şarkı söylüyor. Yarışmada Barış'ın her performansının sonunda salon inliyor, insanlar kilometreler katedip onu desteklemeye geliyorlardı. Barış yarışmanın birincisi oldu. Yurtdışına gidecek, kendini burada da tanıtma imkânı bulacaktı. Ne var ki yarışmada vaat edilenler yerine getirilmedi, verilen sözler tutulmadı. Buna rağmen Barış, kendi çabaları ile iki albüm çıkarmayı başarmıştı. Albümlerinin ilkine çok sevdiği Cem Karaca'nın şarkısı Islak Islak'ın adını vermiş ikincisinde ise Düşmeden Bulutlara Koşmak Gerek demişti.

HASTANEDEKİ BEKLEYİŞ
Yoğun bakım servisi hastanenin üst katındaydı. Zaten toplam iki katlı hastane, az katlı evlerden oluşan Bodrum'da bulutlara en yakın noktalardan biriydi. Ailesi hastane içine onlara ayrılan odadan zaman zaman ayrılıyor, servise çıkıp, Barış'a bakıyordu. Bazen de babası hastanenin avlusunda bir görünüp bir kayboluyordu. Barış'ın yaşamını kaybettiği gece uzun bir müddet canlı yayına bağlanılmasını beklemiş, teknik sorunlar nedeniyle yayın yapılamamıştı. Arkasında açılan pankartta Barış'ın son fotoğraflarından biri vardı. Oturduğu sandalyeden dönüp arada sırada bakıyordu. Muhabir arkadaşımız sorun nedeniyle özür dilerken, ertesi gün canlı yayına katılması için söz istedi. Cevabı kısa ama netti: "Olur. Oğlum için her şeye katlanırım." Barış, 2006 yılında başladığı televizyon dizisinin son bölümleri için Bodrum'a gelmişti. Oyunculuğu da en az şarkıcılığı kadar beğeniliyordu. Hatta rock müzik dinlemeyen bir kitle bile bu dizi sayesinde onunla tanıştı. Bodrum'da bulunma nedenlerinden biri de birkaç gün sonra lösemililer için vereceği yardım konseriydi. Kaza geçirmeden birkaç gün önce Bodrum sokaklarında yürümüş, esnafın ve yerli halkın belleğinde çarpıcı bir imaj bırakmıştı. Bu imaj şehir merkezindeki hemen herkese, "Daha üç gün önce buradan geçti, ne kadar güzel, ne kadar efendi biri diye geçti aklımdan" dedirtiyordu. Bir de çok neşeli olduğunu anlatıyorlardı.

ŞARKILARINDAN MAHRUM KALDIK
Hastane avlusundaki sohbet sırasında şarkıcı Suavi de oradaydı. Hastaneye ulaşmaya çalışırken, tek yönlü bir yolda çimento kamyonunun ters istikametten kendisine doğru geldiğini anlattı. Barış'la aynı aracın içinde kaza geçiren ve yaşamını yitiren iki genç kıza söz geldi. İnsanların böyle nedenlerle ölüyor olması anlaşılır kabul edilebilir değildi onlara göre. Herkes çok iyi biliyordu ki Barış'ın kazası son değildi ve bundan sonra da Torba kavşağında ya da başka bir kavşakta dönmeye çalışırken, dururken, hareket halindeyken birilerinin canı yanacaktı. Baba bir kez daha lafa karıştı ve bana dönüp: "Ben medyadan kaçmadım, beni kaçırdılar." Bodrum'un yerel halkı, tatilciler ve Bodrum dışından onun için gelenler, hastanenin önünde Barış'ın ölüm haberini aldıktan sonra bir süre daha beklediler. Bu yazıyı yazdığım sırada Barış Akarsu'nun resmi internet sitesinde benimle birlikte bir milyon yedi yüz bin kişi aynı fotoğrafı görüp, aynı cümleyi okuyor: "Büyük Ailen Seni Çok Seviyor Barış." Barış Akarsu, genç insanların yeteneklerini iyi kullandıkları ve kararlı oldukları müddetçe, kendi yollarından ilerleyebileceklerini gösterdi. Güzel şarkılar söyledi, şarkıları güzel söyledi. Onu bir defa bile olsa görenlerin aklında bir görüntü bıraktı. Ölüm ve zaman arasında bir ilişki kurmak belki çok doğru değil ancak, yetenekleri ve yapacağı güzel işlerin henüz bir kısmını gösterebildiği için onu sevenler bir şeylerden mahrum kaldı. Barış'ı kaybettiğimiz için aslında neyden mahrum kalındığını da hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Haberin fotoğrafları