kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Haziran 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Prof. Dr. AYDIN AYAYDIN

Erdoğan'ın yemeğinde göze çarpanlar

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü'nün 15. yıldönümü programı çerçevesinde Başbakan Erdoğan'ın, toplantıya katılan 8 ülkenin Cumhurbaşkanı ve iki ülkenin başbakanları onuruna verdiği öğle yemeğine ben de Sabah yazarı olarak davetliydim. Bu vesileyle Başbakan Erdoğan'ın resmi ya da gayri resmi etkinliklerinde ilk kez yer almış oldum.
Çırağan Sarayı'nda öğle yemeğinin verileceği salona doğru yürürken benim gibi davetli 3 gazeteci dostumuzla karşılaştık. Onlarla sohbet ederek içeri girdik. Kapıda sorduk: "Oturacağımız yer belli mi" diye. Büyük protokol masası ve yanlarında bakanlar için ayrılan iki masa dışında istediğimiz masaya oturabileceğimiz söylendi. Bizler de Başbakan, misafir devlet ve hükümet başkanlar ının oturduğu masayı gören bir masayı gözümüze kestirdik ve gidip oturduk. Birkaç dakika sonra Dışişlerinden bir yetkili, "Bu masa Başbakanımızın danışmanlarına aittir başka bir masaya" diye kibarca uyardı.
Çaresiz kalkıp bize gösterilen arka taraflardaki bir masaya oturduk. Ancak bir sorun vardı, çünkü bu masadan protokol masasını ne görebiliyor, ne de ilginç karelere şahit olabiliyorduk. Allah'tan benim oturduğum sandalye uzaktan da olsa Başbakan Erdoğan ve iki yanındaki konukları görebiliyordu.

Pırvanov ile sohbet
Türkiye dahil KEİ'ye üye 12 ülkeden 8 Cumhurbaşkanı ve Erdoğan dahil 3 Başbakan protokol masasındaki yerlerini aldı. Başbakan Erdoğan'ın sağında Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, solunda ise Bulgaristan Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov oturuyordu. Yemek boyunca Başbakan Erdoğan ağırlıklı olarak Bulgar Cumhurbaşkanı Pırvanov ile sohbet etmeyi tercih etti. Putin ise Başbakan Erdoğan'dan sonra yanındaki Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile sohbet etmek zorunda kaldı. Aynı masada TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın sağında Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yuşçenko, solunda ise Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis oturdu. Diğer iki protokol masalarının birinde Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül üye ülkelerin dışişleri bakanlarını, diğerinde ise davetli Bakanlarla Devlet Bakanı Mehmet Aydın ve Ali Babacan vardı.
Köşede bir masada ise muhtemelen AB gözlemcisi olarak katılan ABD Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson vardı. ABD Büyükelçisi'nin masasında eşlik eden de İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'tı.
Başbakan Basın Danışmanı Akif Beki, her zamanki kibar tavrı ile masamıza gelip, yerimizi değiştirmek istedi, ancak biz "dışişlerinin monşerleri bize bu masayı uygun görmüş, biz de burada oturacağız" dedik. Sanırım monşerler, yazar olarak katılan arkadaşlarımızı hükümete yakın görmüş, beni de Sabah'ta TMSF memuru gazeteci-yazar gördükleri için en ucra köşedeki masayı uygun bulmuşlardı. Star Medya Grubu Başkanı Mustafa Karaalioğlu geç gelince, kendisini daha önce bizlerin oturup kalkmak zorunda kaldığımız masaya oturunca, bizler de "Herhalde Mustafa gazeteci olarak değil, Başbakan Danışmanı sıfatıyla katılmış" esprisini yaptık.

Sorunlara ortak tavır
Erdoğan'ın yemekte yaptığı konuşmadan da notlar aktarmak istiyorum . Başbakan Erdoğan, 15 yıl önce kurulan örgütün kuruluş amacını tamamladığını belirterek artık yeni bir aşamaya geçilmesi gerektiğini kaydetti. Buna göre ilk başta planlı ekonomi düzenine sahip ülkelerin serbest piyasa ekonomisine geçişleri amaçlar arasındaydı.
Bir diğer kuruluş amacını ise Başbakan "ülkeler arası diyalog ve ekonomik işbirliği " diye açıkladı. Erdoğan yeni hedefin ise bu örgütü proje bazlı çalışan ve esnek bir kuruma dönüştürmek olduğunu ifade etti. Gözlemci statüsünde örgüte katılan ülke sayısının ilginin en büyük göstergesi olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, özellikle " AB ile başlatılan diyalog ümit verici " diye konuştu. Bana göre verilen en önemli mesaj ise örgütün üye ülkelerinin oluşturduğu birliğin büyük bir potansiyele sahip olması ve kendi sorunlarını çözebilecek gücü olması.
Geçmişte ideolojik farklılıklar nedeniyle ayrımlar olduğunu belirten Başbakan ülkelerin şimdi zengin-fakir, kuzey-güney diye ayrıldığını anlattı. Bir diğer önemli mesaj ise sorunların ülkelerden ülkelere adeta bulaştığı ve bu nedenle ortak tavır alınması gerektiği oldu.