kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Haziran 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
İstanbul ikinci bölgeden bağımsız milletvekili adayı Profesör Baskın Oran; DTP'nin desteğini neden geri çektiğini, Türkiye'nin siyaset takvimini, 'sol'un eksikliğini, darbe ihtimalini analiz etti..
-Şimdi siz oy verecek parti bulamayan, sözde değil özde demokratların ilacı mısınız?
- Kendi ifadeleri üç aşağı beş yukarı bu. Bana gelen e-mailler ve yüzüme karşı söylenen şeylerin özeti şu; 'Allah senden razı olsun, çünkü istemeye istemeye şu partiye veya bu partiye oy vermek zorunda kalacaktık, bizi kararsızlıktan kurtardın.'

- "Tek bildiğim hocalık, siyasetçilik yapmadım bugüne kadar," diyorsunuz ama yine de aday oldunuz. Neden politikaya evet dediniz?
- Şunu kastettim; mesela 'Perpa esnafının sorunları konusunda ne düşünüyorsunuz' deseler, hiçbir şey' derim. Perpa esnafının damı akıyorsa, kiraları fazlaysa benim alanıma girmez. Ama bir politikacı ne derdi? "Sorunlarınızı inceledim, arkadaşlarım bunu bir andıç haline sokuyor, hiç bu konuda endişeniz olmasın.." İşte benim bilmediğim ve bilmek istemediğim politikacılık budur! Ama Perpa esnafının sorunları insan haklarına, ifade özgürlüğüne, ezilmişliğe, dışlanmışlığa ilişkinse Meclis'e yansıtırım.

- Sizinki biraz entelektüel cesaret mi?
- Buna vatan vazifesi diyebilirsiniz. Çünkü hayatımız kaydı! Ben kitap yazan, ders veren bir adamdım. Gece 03:00'e kadar çalışırım, 03:00'ten 03:30'a kadar televizyon seyreder, sohbet ederim, ikimiz de baykuşuz; 04:00'te yatarız, 11:00'de kalkarız. Saat şu anda 10:00, ben sizi karşılamak için 08:00'de kalktım, 08.30'da kahvaltı etmek zorunda kaldım.

- Kendimi kötü hissettim şimdi!
- Hayır hissetmeyin; size hayatımın nasıl değiştiğini anlatmak istiyorum. Dün gece saat 23.30'da TV programı vardı, Yenibosna'dan geldim sabah 03:00'te. Bir de seçildiğin zaman verdiğin sözleri tutmak, o sözlerin arkasını getirmek zorundasın. Rezil ederler adamı! Etsinler de tabii ki! Ben geçen ağustos emekli oldum ve ilk defa Ege adalarına seyahat etmeye karar vermiştik. Şimdi seyahati Yenibosna-Teşvikiye arasında yapıyorum! Ama benim bu kadar desteklediğim bir hareket, 'senin isminden başkası öne çıkmıyor, senin adın üzerinde anlaştık, lütfen kabul et' dediği zaman kaçma imkânım yoktu. Bu, tipik bir vatani görevdir.

- Bir parça gaza gelme durumu var mı?
- Bir parça değil, çok fazla gaza gelmiş durumdayım! Ama bu vatani vazife meselesi gaza gelme meselesidir zaten; düşünün kimse askerliğe de koşa koşa gitmiyor...

- Peki siz kimlerin temsilcisi olacaksınız?
- Ezilmiş ve dışlanmışların! 'Ben bu memlekette ezildim, benim dinsel inancıma müdahale edildi, benim etnik kimliğim tanınmadı, ben başka bir etnik kimliğin adıyla anılmak zorunda bırakıldım, dışlandım, sesim duyulmadı, sokaklarda duyurdum cop yedim' diyenlerin, şimdiye kadar sesi Meclis'e ulaşmamış olanların sesi olmak iddiasındayım.

- Diyelim Meclis'e girdiniz, bağımsız bir milletvekili olarak sesinizi duyurabilecek misiniz? Konuşturacaklar mı sizi?
- Maalesef Türkiye'nin Meclisi'nde 20 kişiyi bir grup oluşturamazsanız sesinizi duyurmanız derece zor. Sadece günde bir iki kişiye gündem söz verilir, beşer dakika. Onun da sırasını almak millet sabahın erken saatinde kalkar, araya adam sokar, bilmem ne. O zaman ben ne yaparım biliyor musunuz? Geçerim yan odaya, orada zaten haber bekleyen muhabirler var, basın toplantısı yaparım, derim ki, milletin kürsüsünden konuşturmadılar, ben şu kadar oy alarak geldim, millete sizin aracılığınızla hitap ediyorum, yazın bunları... Bu basın toplantısında da lafı ağzımda dolaştırmam, dan dan söylerim. Çünkü benim ne parti liderim, ne karışanım var, ne görüşenim var. Ben tek tabancayım! 62 yıl da böyle yaşadım...

- İzmirlisiniz, Ankara'da yaşıyorsunuz, İstanbul'dan adaysınız. İyi bir karışım mı bu?
- 17 yaşına kadar İzmir'de yaşadım. Annem Kulalı, babam Emirganlı. 18 yaşından sonra Ankara'ya geldim, Mülkiye'yi bitirdim. Bana bu teklif geldiğinde Ankara olarak algıladım. Fakat 'İstanbul olmalı çünkü buradaki örgütlenmemiz sağlam' dediler. Zaten sesini duyuracağımı söylediğim ezilmiş ve dışlanmış kitlelerin eksiksiz tablosu bir tek İstanbul'da var. Mesela Yozgat'ta eşcinsellerin sesini duyurmak gibi bir şey söz konusu değil, travestilerin hiç değil. Sosyalistlerin de değil. Bu tablo bir laboratuvar ortamı gibi sadece İstanbul'da var.