kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Haziran 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
İbrahim Tatlıses, Kezban Hatemi’nin ‘damızlık’ lafına çok bozulmuş.

Kaymaklı tosun kadayıfı

SAMİ TOSUN
Entelektüel hayatımız ve at yarışları nerede buluşur? İbrahim Tatlıses hakikaten 'damızlık' mıdır? Umreye giden Sibel Can'ın konumuzla alakası nedir?..
Sevgili okurlar, malumunuz kendime şöyle fiyakalı bir entelektüel üst-kimlik oluşturmaya çalışıyorum; gelin görün ki, talihsiz tosunu Urfa'da köpekbalığı ısırırmış. Dünya masraf yaptım, Cihangir'e taşındım, iyi bir muhitim, elit bir çevrem olsun istedim ya, pat, bizim apartmanın altındaki dükkânı ganyan bayii kiraladı. Ben elit bir çevre peşindeyken, ev Veliefendi'nin ahır bölümüne döndü. Tam yazılarıma konsantre olacağım, aşağıdan her yarım saatte bir, "Yürü be Karataş!" diye bir gürültü kopuyor, bende ne felsefe kalıyor ne de sosyoloji. Hayır, işin kötüsü yumuşak mizaçlı biriyim; bu ganyancılar yüz-göz oldular benimle. Alışverişten dönüyorum, "Sami Abi, tek var mı tek?" diye soruyor adam oradan. Kinayeli bir cevap vereyim ki herkes haddini bilsin diye, "Jean Paul Sartre'ı tek geçerim," dedim, meğer 'Sartre' diye bir İngiliz tayı da varmış! Üstelik yarışı kazanamayınca, "Sami Abi, senin Sartre eşek çıktı!" diye dalga da geçtiler benle. Yarabbim! Bu kabusu bana neden reva gördün?

'SAMİ TOSUN ÇOK YAKIŞIKLIYMIŞ'
Neyse efendim, konumuza gelelim, bizim alt kattaki bu ganyan bayiinde yarışlardan önce, 'Safiye ile Faik'in Faik olanının sunduğu Olmaz Böyle Şey adlı programı izliyorlar. Bayi sahibi Tamer Bey, geçen gün aşağıdan seslendi, "Tosun Bey, Tosun Bey! Televizyonu aç, senden söz ediyorlar!" Doğal olarak heyecanlandım. Balkondan sarktım, ne oluyor diye, "Tosun Bey, bu Faik'in programında bir şeyler diyorlar sana!" dedi yine. Hemen koşup televizyonu açtım. Aman Allah'ım! Programın yorumcularından Funda Cin Hanımefendi, ki sonradan öğrendiğime göre cemiyet hayatının tanınmış isimlerindenmiş, geçen hafta kendi programlarını konu etmem münasebetiyle bir şeyler söylüyor, sonra "Bu Sami Tosun da çok yakışıklıymış, kendisiyle tanışmak isterim," diye tatlı tatlı konuşuyordu. Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Şöyle söyleyeyim, Funda Hanım bir nevi İngiliz tayı gibi bir hanım, imkân tanınsın, entelektüel âlemden hemen vazgeçerim, bu cemiyet hayatının içine balıklama dalarım. Buradan Funda Hanım'a seslenmek istiyorum: İstanbul at yarışlarının ilk gününde, localarda olacağım. Olmadı Bomonti'deki çay bahçelerine koşarım. Maksat, cemiyet tosun görsün...

'DAMIZLIK' LAFI ORTAMI BOZDU
Sahi, şu 'cemiyet hayatı' ve o hayatın 'tanınmış sima'sı olmak, çok acayip bir statü değil mi? Ne iş yaptığını bilemediğimiz, ancak davetlerde, kokteyllerde derin göğüs dekolteleri ve şık takım elbiseleriyle gördüğümüz o muhterem insanların etraflarına yaydığı gizem ne de çekicidir... Hazır konu Veliefendi ve İngiliz taylarından açılmışken, 'damızlık' tartışmasına da değinmek gerekir. Malumunuz, ünlü düşün insanı ve hatip Kezban Hatemi, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir programda, müstakbel mebusumuz İbrahim Tatlıses hakkında 'damızlık' benzetmesi yapmış, bunun üzerine canlı yayına bağlanan İbrahim Bey, bu 'damızlık' lafına çok bozulduğunu ifade etmiş, mevzu Oryantal Asena'ya kadar geldiğinde işin çivisi çıkmış ve İbrahim Bey, "O kadın, ablasının yedi sene beraber olduğu adamla beraber," diye ünlemişti. Aslında 'damızlık' deyip geçmeyin; bizim ganyancılardan öğrendiğime göre, ABD'de tek çiftleşme ücreti 300 bin dolar olan damızlık aygırlar varmış! Vallahi bakın... Hayır, bütün bunlara bir şey demiyorum da, "İbrahim Bey mebus olarak seçildiği takdirde bu işler Meclis'e soru önergesi falan olarak yansır mı, siyasi hayatımız da renklenir mi?" sorusunun peşindeyim. Misal, Konya milletvekili falanca isim, kalkıp, "N'olacak Tatlıses'in hali," diye gündem dışı konuşma yapacak mı? Cem Uzan, "Her eve bir İbrahim Tatlıses!" vaadini seçim programına ekleyecek mi? Şahsen böyle bir durum olacaksa, oyum anamın ak sütü gibi helaldir. Tabii şimdi bu helal-haram işlerini artık Sibel Can'a soracağız. Eşiyle umreye gitmişler, bundan böyle Türkiye'de denize girerken, bikiniyle, tangayla falan görüntü vermeyecekmiş. Esasen Türkiye'de denize de girmeyecekmiş, Cannes'da falan girecekmiş denize. Eh, bizim gözlerimiz bakınca haram, elin Fransız'ı ve Cannes plajlarına serilmiş bil cümle ecnebi bakınca helal. Ben anlamadım bu işi ya, yine de anlamış gibi yapmak istiyorum. Bu arada, Funda Cin Hanımefendi'ye bir mesaj yollayarak olaya nokta koymak istiyorum: Kaymak gibiyim...
Haberin fotoğrafları