kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Mayıs 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ÖZAY ŞENDİR

Aşklar ve ayrılıklar...

Vaniköy'de acelesi olanların hep ıskaladığı bir çay bahçesindeyim.
Eskiden sığınak derdim buraya ama o özelliğini yitireli uzun zaman oldu.
Hafta sonları yer bulmanın imkansız olduğu deniz kenarındaki masalardan birindeyim.
Kafamda yıllar sonra gördüğüm eski bir dostun "Aşk'a dair ne çok yazıyorsun" sözleri var.
Kocaman bir itiraz cümlesi kurmaya çalışıyorum, olmuyor.
Sebep belki Boğaz'ın çok hırçın olması, belki başka bir şey...
Önümdeki ekranda Tuba Ünsal'ın ikinci evlilik için sıraladığı şartlar var.
Bir maddede "gerektiği zaman ayrı evlerde kalacak çünkü insanın kendini dinlemeye ihtiyacı var" demiş.
İngilizce'de "home" yuva, "house"ev olarak kullanılır.
İnsanın iki yuvası olmaz ama iki evi pekala olabilir.
Tuba Ünsal'ın müstakbel eşi için yuva neresi olacak acaba?
Aşk dediğin biraz da yanında rahat hissetmek demek değil midir?
Ya
da tüm zorlukları birlikte göğüslemeyi istemek...
Şimdi bu maddenin saçmalığını yazsam aşk'a dair çok şey mi yazmış olurum?
Gazetelerden birinde yanında yenisi varken eski aşkına rastlayan kadın oyuncunun mekânı terk ettiği yazıyor.
"Dünya küçük" lafını bilmiyor değilim ama çamaşır değiştirir gibi sevgili değiştirenlere değil dünya tüm güneş sistemi yetmez.
Her ilişkide aynı cümleleri kuranların dünyasındayız.
Oysa aşk dediğin biraz da üretebilmek değil midir? Ya da dünyayı iki kişi sanarak yaşamak...
Her mevsim "gerçek mutluluğu buldum" diyenleri yazsam aşk'a dair çok şey mi yazmış olurum.
Eski ilişkilere dair haberlere bakıyorum.
Kimi hiç kıskanılmadığı için terk etmiş, kimi de çok kıskanıldığı için...
Hiçbiri için saçma diyemem, herkesin algısı kendine...
Yine de insan düşünmeden edemiyor,
Aşk dediğin biraz da karşındakine katlanacak gücü bulma ya da doğruyu birlikte arama isteği değil midir?
Arka masada liseli iki aşık oturuyor.
Delikanlı kıza onun için yazdığı şiirleri okuyor.
Kızın yüzünde belli belirsiz bir gurur ve çok belli bir mutluluk.
Konuşmalarından belli ki yaz, onlar için ayrılık zamanı demek.
Oğlan "söz ver beni unutmayacaksın" diyor, kız "kesinlikle unutmayacağım" diyor.
Sonra birbirlerine sarılıp çay bahçesini terk ediyorlar.
Sahi şu yüzünü, hayatlarını çok bildiklerimiz en son ne zaman şiir okudu ya da onlar için bir şiir okundu acaba?
Aşk'a dair çok şey yazmıyorum, yazamıyorum...
Bunun tek suçlusu ben değilim ama...