kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Mayıs 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
Özşapçı çifti her gün düzenli olarak seraları suluyor.

Sahibinden kiralık seralar

FİGEN YANIK
Ellerinizle ektiğiniz domatesi, biberi yemeyi mi hayal ediyorsunuz? Aradıkları mutluluğu şehir yaşamında bulamayan Filiz ve Şefik Özşapçı, yerleştikleri köy evinin bahçesindeki seraları kiralayarak bu hayalinizi gerçekleştiriyor..
"Mutluluk hayal ettiğin yerdedir," diye düşünerek bir gecede karar verdiler, yaşam biçimlerini değiştirmeye. Arkadaşları "Yapamazsınız, pişman olup bir yıl dolmadan dönersiniz," yorumlarıyla vazgeçirmeye çalışıp, iddiaya girdiler. Onlar eşyalarını toplayıp, yola çıkmışlardı bile... Tiyatro sanatçısı Filiz Coşkun Özşapçı ile restorasyon işleri yapan eşi Şefik Özşapçı, İstanbul Cihangir'deki evlerini kiraya verip, Şile'nin Ulupelit Köyü'ndeki baba evine yerleştiler. Altı yıl boyunca bir kez olsun pişmanlık duymadılar. Toprağı, böcekleri, çiçekleri tanımaya başlayıp sevdiler. Yıldızların altında uyuyup, kuş sesleriyle uyandılar. Bitkilerle, tarımla ilgili kitaplar okuyup fuarlara katıldılar.

BAHÇEDEN MANAVA
Şefik Özşapçı, birkaç yılda neredeyse Ziraat Fakültesi'nde eğitim almış kadar kendini geliştirdi. Toprağı çapaladı, temizledi, bahçeye seralar yaptı. Burada kendi ektikleri domates, biber, lahana, fasulye ve patlıcanı yetiştirip yemeye başladılar. Hatta bu işi o kadar geliştirdiler ki ürettikleri sebzeleri, kamyonete yükleyip İstanbul'da manavlara sattılar. Sokaklarda yaptıkları satışlardan sonra ev kadınları, onların yetiştirdiği taze salatalıkları ve fasulyeyi arar oldu. Ziraat mühendisleri Şefik Özşapçı'yı arayıp bitkilerine dadanan hastalıklardan nasıl kurtulacaklarını soruyordu. Tek sorunları işçi bulmaktı. Söz verip zamanında gelmeyenler, işi yokuşa sürenler derken Afrikalı işçilerle bile çalıştılar. Şefik Özşapçı, bu zor ama keyifli süreyi şöyle anlatıyor: "Seracılık babamın hayaliydi fakat hayvanlarla uğraşmaktan hali kalmadı. Çünkü seracılık çok yoğun bir iş. Yılın 12 ayı çalışıyorsunuz. Kışın deli gibi kar yağarken, biz sabaha kadar uykusuz kalıp, seraların üstündeki karı temizliyoruz. Bir yandan, biz burada yaşayan köylü ailesi olmadığımız için işçi çalıştırmak zorundayım. Türkiye'de tarım işçisi bulmak gerçekten sorun. Çaresiz kalıp Afrikalı işçi bile getirdim, ama onlar da kaçtılar." Filiz Özşapçı hamile kalınca bu kadar yoğun çalışamayacaklarını anlayıp seralarını, köy hayatını hayal edip gerçekleştiremeyenlere kiralamaya karar verdiler. Kendini artık kartvizitine 'bahçıvan' yazacak kadar toprağa adayan Şefik Özşapçı, hayatında maydanoz bile yetiştirmeyen birinin tohumunu alıp bu seralarda elleriyle domates, biber ekmek isteyenlere ilk tarımcılık derslerini de verecek: "Ben Konyalıyım, Konyalılar camiye şadırvan yaptırmaya meraklı olur. Bu seralar da benim yaptırdığım şadırvan. Gelenlere tabii ki yardımcı olacağım. Bir de balık burcuyum, hep hayal kurarım. Bir gece yatarken yine hayal kuruyordum, eşime 'Filiz kalk, bir hayalim var,' dedim, anlatmaya başladım. Böyle bir hayali olan, ama maalesef işinden gücünden dolayı bir köye yerleşemeyenlerin hayalini gerçekleştirmeye çalışıyorum. İsteyene iyi tarım yapmayı öğreteceğim. Meraklıları buraya gelip de benimle birlikte ekip dikerlerse, birkaç yıl sonra bir köye yerleştiklerinde, komşularına da ders verebilecek kadar bahçıvan olacaklar. Çünkü başkasına bilgi vermek bir mutluluk. Ben de onlara toprağın asit derecesinden anlatmaya başlayacağım. Sulamayı ben yapacağım. Gelen insanın toprağı bellemesini de istiyorum. Çünkü o ter oraya akmadan yapılan işin değeri olmaz. Bir efor harcasınlar, elleri toprağa değsin istiyorum. Sebze, bakarsanız iyi ürün veriyor."

'MUTLULUK BURADA'
Eşiyle birlikte seracılığa merak saran Filiz Özşapçı da şehir hayatını, 'mutsuzlar cenneti' diye yorumladığı Cihangir'i ve tiyatro camiasını hiç özlememiş: "Özlediğim arkadaşlarımla zaten görüşüyorum. İstanbul'dayken çevremizdeki bazı insanlar, 'Mutlu musun, olamaz,' şeklinde düşünüyorlardı. Onlara göre mutlu olmak mümkün değildi. Biz bütün bunları geride bıraktık ve ilk günden itibaren hiç pişmanlık duymadık. Ben artık sadece mevsim sebzesi yiyorum. Bütün kış domates ve bibere aşerdim, ama yemedim. Yazın güneş ışığıyla yetişenin tadı ve kokusu başka... Özellikle sabırla kendi yetiştirdiklerinizi yiyince lezzeti de farklı..." Şile'nin merkezine sadece 12 kilometre uzaklıkta, yemyeşil tepelerin arasında, horoz ve kuş sesleri eşliğinde toprakla, ekinle uğraşmak isteyenleri, Ulupelit'te bir 'cennet bahçesi' bekliyor. Özşapçıların kendi kurdukları, toprağı çapalanmış, ekime hazır 20 sera var. Her biri 240 metrekarelik, dört bölüme ayrılmış bu seralarda 60 metrekarelik bir alanı 250 YTL'ye kiralayıp, bahçıvanlığa başlayabilirsiniz.
Tel: (0216) 736 51 66 (www.sefikbeyserasi.com)
Haberin fotoğrafları