Bilgi ve zevk Widder'de bir arada
Sadece bina yapmak yetmiyor. Tarihi 8 evin birleştirilmesiyle butik otele çevrilen Zürih'teki Widder Hotel, turizmciler ve mimarlar için örnek olacak nitelikte
Hadi size soralım: İsviçre'ye neden gidilir ? Lütfen düşünün. "Hayır, gitmem" demeyin. İsviçre, düzen demek. Nizam, intizam ... Her şeye, her yere hakim. Belki de bir hasret sırf bunları görmek için yollara düşebilirsiniz. Fantezi dolu cevaplar da olacaktır. Emanthaler peynirlerindeki delik oranına meraklananlar, "Gerçekten eflatun renkli inek var mı" diye soruşturanlar. Sonra herkes işsiz güçsüz değil. Belki UBS'te altın külçe ya da para tavafına gidenler de çıkacaktır. Kış sporlarını da unutmayalım. Bakın gördünüz mü bir çırpıda uslu, hayta kaç cevap çıkıverdi. Neden anlatıyoruz bütün bunları On gün içinde İsviçre'ye iki kez gidince; niye gidildi diye anlatalım ki cevabı keşfetmiş oluruz. Seferlerin biri Zürih, ikincisi de Cenevre çevresine. Toptan, hem de özetle sunacağız. Çünkü küçücük nizam, intizam ülkesi nden, kocaman ve dağınık bir Akdeniz ülkesi nde öğreneceklerimiz var. Zürih, tarihi kent yapısı nı A kdeniz usulü yaşamla renklendirmeye çalışıyor . Eski şehrin sokaklarına, rıhtımlara taşıyorlar. Yazın Akdeniz'i kavurduğu zamanlar, burası ilkbahar gibi . Bu bir lüks. Üstüne üstlük ikinci bir lüksüm var: Bavul derdim yok. Barselona havaalanında görevli İspanyol güzeline, mahdut İspanyolca'mla selam vermişim: " Hola !" Esmer taze biletimi almış; işlemleri tamamlayıp, şuh bir gülücükle iade etmiş. " Muchas gracias !" " De nada !" Tamam mı Zürih havaalanında herkes bavulunu alıp gidince anlaşılıyor ki, tamam değil. Kayıp bavul ofisi bilgi sunuyor: "Bavulunuz arzunuz üzerine İstanbul'a gitmek üzere transit sahasında." Kim demiş bunu? Yer görevlisi sormuş, ben de söylemişim. Siz siz olun, hakim olmadığınız bir lisanda, iltifata kalkışmayın! Bahnhofstrasse'ye geldiğimde, üzerimde ertesi gün de giyeceğim bir elbise var. İsviçreliler kibar insanlar belli belirsiz bakıyorlar. Bana öyle geliyor. İstikamet otelimiz. Ana caddenin kenarında Widder Hotel . 40 oda ve süitten mürekkep. Eski şehrin 8 tarihi ev ini muhafaza edip butik otele dönüştürmüşler. Öyle bir netice alınmış ki; mimarlar ve kent tasarımcıları, hem de turizm yatırımcılarımız için bir ders gibi. Neden? Çünkü, Türkiye'nin küçük butik otellere ihtiyacı var . Ve buna müsait yapı stoku elimizde bekliyor. Elbette binayı yapmak yetmiyor. Müdür Brucker kapıda karşılıyor. Oteli anlatıyor. Sanat eserlerini, mimarinin tarihini, özellikle personelini... Övünerek... Oda ya çıkılıyor. Burası bir daire. Eski evlerden birinin çatı katı . Bilgi , zevk ve sevgi ile tasarlanmış. Akşam yemeği için rezervasyonumuz Kronenhalle 'ye. Asır başından kalma klasik lokanta Zürihliler'in gözbebeği . Duvarları resimlerle dolu. Picasso , Chagall ... Başka söze gerek var mı Sabaha Bahnhofstrasse'de saatçilerin vitrinlerine bakıyorum. Saat işi ne zamandır lüks dünyasının amiral gemisi. Ne yazık... Eski zamanların bir kalesi daha düştü. Oysa eskiden, ne taktığınız sizinle saati yapan arasında mukaddes bir sır idi. Dükkanlara girmekten imtina ediyorum. Kıyı boyu aylaklık ederken aklım saatlerde: Osmanlı saatçilik geleniği ni 18. Yüzyıl'dan başlayarak elinde tutan Mevlevi şeyhleri insana şunu düşündürmüyor mu? Zamanı ölçmek, nihayet saat yapmak insanın kendini ve kainatı sorguladığı meditasyon gibi... Şu Allah'ın işine bakın. Bir hafta geçiyor geçmiyor. Şark Saat " La Chaux de Fonds 'a gelir misin" diyor. Burası bir saat meraklısının direnemeyeceği menzillerden. "Hayır" diyecek saat tutkunu olamaz. Ne diye? Çünkü yeryüzünde ne kadar iddialı saat varsa burada yapılıyor . Küçük ve sakin bir yerleşme. Ses seda çıkmıyor. Neden? Saat yapmak esasen sessiz bir iş! Sektörde çalışan insanların deli dolu, hoppa zıppa olmalarını beklememelisiniz. "Gece neler olup bitiyor" diye merak içindeyseniz emin olun yanlış yerdesiniz. Ulysse Nardin saatlerinin sahibi Rolf Schnyder ile birlikteyiz. İlginç bir sima. İşi İsviçre'de, hayatı Malezya'da. Uzakdoğu kültürlerine meraklı bir "self made man". Bana komplike saatleri ni anlatıyor. Ulysse Nardin denizcilikte kullanılan saatler ile 18. Yüzyıl'da şöhret kazanmış. "Peki" diyorum. "A strolabium modeli ni anlatır mısın" Yanıtlıyor, "Saati tasarlayan Ludwig Oechslin ile yarın tanışacaksın." Ertesi gün Uluslararası Saatçilik Müzesi 'ne gidiyoruz. Müdür Oechslin'in bana imzaladığı " Kainatın Modeli Olarak Saat " kitabının 20 yıl önce Vatikan tarafından basıldığını söyleyelim de neden söz ettiğimiz anlaşılsın. Sıra astrolabium modeline gelince, sanki iç dünyasını açıyor. Öyle bir heyecan, tutku. Akşama Corum saatlerinin sahibi ile beraberiz. Admiral's Cup kısmını öğrenmek istiyorum. Yıllardır Corum, bu yarışla özdeşleşmiş. Yarışlarla ilgili eğlenceli şeyler anlatıyor. Annesi Faslı, babası Belçikalı, kendisi Amerikalı; işi İsviçre'de. Bu alçakgönüllü çocuk 21. Yüzyıl dünya halkının öncüsü gibi. Saatçiler köyünden ayrılırken saatlerden öğrendiğimiz bir şeyi düşünüyoruz: Mükemmellik detaylarda saklı .
|