kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
  » Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Bi kusur işlediysek affola...
Bi kusur işlediysek affola...
İşte sonunda oldu...

Bi kusur işlediysek affola...

22 yılda pek çok haberin kaynağı olan Ali Özgentürk biraderimle ilgili benim de kalem oynatmam, yaptıklarını masaya yatırmam gereken durumlar hasıl oldu. Ki pek çok rejisör ve sinemacıyla da olduğu gibi... Kalbin Zamanı filmine kısmet oldu işte... Oturduk, kardeşçe konuştuk. Bi kusur işlediysek (!) affola....

N.Ö.: "Sohbet boyunca "abi" demek istiyorum sana... Sayın diyecek halim yok! Zaten başkasına dilim dönmüyor (gülüyorlar). Şu andan itibaren de kamera ve teybi de görmeyelim istersen. Evimizde konuşur gibi konuşalım mı?

A.Ö.: Adana'daki gibi mi? N.Ö.: Yaşa abi (gülüyorlar). Filmin internet sitesinde notlarını okudum, içime dokundu. Niye son filmin gibi hissetin ki Kalbin Zamanı'nı? A.Ö.: Nebil, o notlarda yazdım işte. Acı şeyleri yazmak dillendirmekten, daha kolay herhalde... Bir nevi derdini dökmek gibi... Balalayka'ya daha başlarken hem yakın bir dostumu, hem de filmimin başrol oyuncusunu kaybettim. Biliyorsun Kemal'in (Sunal) vefatı benim için büyük bir acıydı. Bir daha film çekememe korkusu, ölüm korkusu karmakarışık bir ruh hali işte... Uzun süre böyle yaşadım. Filmi de zaten büyük zorlukla tamamladım. Ama o korkuları aşamadım. Kalbin Zamanı'na da bu duygular taşıdı beni. Son filmimmiş gibi, her şeyi Kalbin Zamanı'na koyma telaşına düştüm sanki. Gençlik, merak, ihanet, tutku, macera, gizem, dostluk, mizah. Hayat yani hayat!... Ama yine o kabusu yaşadım. Doğal afet diyorum ben ona... Gencecik biri, yetenekli bir oyuncu yitip gitti...

N.Ö.: Filmi bırakmayı düşündün...
A.Ö.:
Başka bir şey düşünemiyorsun ki. Arda'nın (Kanpolat) haberi geldiğinde "Hayat, zaman, film... Her şey bitti" dedim. Oyuncuların, ekibin, dostların tarifi imkansız desteği olmasa bu film çekilemezdi...

HERKES YARIŞIYOR
N.Ö.: Bu film için tam dört yıldır uğraşıyorsun. Çok emek verdin. Sinemanın zor ama saygı da duyulması gereken bir alan. Ama bir o kadar da kalıcı. Bunun keyfini sürüyor musun?
A.Ö.:
Tabii çok çok keyifli bir şey. Bir işi haz alarak yaptığında neredeyse kutsal bir adanmışlık yaşarsın. İnsanlar zaten bence bunun için haz aldıkları işleri yapmalılar. O zaman dünya daha iyi bir yer olur. Ama bugün dünyada tüm mekanizmalar yarışa, birilerine bir şey ispat etmeye ayarlı. Yani; sistem seni iyi bir işletmeci olmaya değil, başka bir işletmeci ile yarışmaya teşvik ediyor. İşletmeci, modacı, televizyoncu, mobilyacı şucu bucu... Her ne isen öbürünü geçmelisin. İnsanın ayarı bozuldu, iyi olmaya değil, başkasını geçmeye ayarlanmış toplumlar oluştu. Halbuki gayet sade; ben şu işi yapmaktan haz alıyorum.

N.Ö.: Kalbin Zamanı'nın ilk kıvılcımı Pera Palas'ta doğdu, değil mi? Çünkü çok gidip geliyordun...
A.Ö.:
Aslında pek değil. Hikayeyi ilk kez bundan üç buçuk yıl kadar önce tesadüfen uğradığım eski Teşvikiye konaklarının birinde buldum. İstanbul'un köklü ailelerinden birinin eviydi. Evde hizmetçisi ile birlikte yaşayan gün görmüş, çok yaşlı, çok şişman bir kadın vardı. Gençken çok güzelmiş, bir sürü aşklar yaşamış, evlilikler yapmış. O kadına bakarken birden kapının çalınıp içeri çok yaşlı emekli bir komiserin girdiğini "Hanımefendi lütfen söyleyin, katil kim?" dediğini düşündüm. Komiser kadının 50 yıl önce öldürülen sevgilisinin katilinin peşindeymiş filan... Bunu düşündükten birkaç ay sonra bir başka tesadüfle Pera Palas'ta 50 yıl çalışmış olan Cevat Bey ile tanıştım. O da bir rastlantıydı. O zaman anladım ki; bir film beni kovalıyor. Çünkü Cevat Bey'i ben aramadım. O bir anda, tüm hikayeleri ve Pera Palas anıları ile karşıma çıktı. Hemen O'nunla aylar süren sohbete başladım.
N.Ö.: Bu yaşlı hanım ile Cevat Bey'in hikayesinde bir benzeşme var mı?

PERA PALAS'IN ÜNLÜ KONUKLARI
A.Ö.:
Var tabii. Cevat Bey de köklü İstanbul ailelerinden birinin oğlu. Hatta, ailesi Osmanlı saraylarında mali işlerde hizmet eden bir aileymiş. İstanbul efendisi denir ya, işte o Cevat Bey. 50 yıl Pera Palas'ta çalışan bu zarif insan bana Pera Palas hikayeleri anlattı. Ama bu konuşma aylarca sürdü. Anlattıklarını kamerayla kaydettim. Yüzlerce hikaye... Otel'de kalmış olan Atatürk'ten tut da, Greta Garbo'ya, Mata Hari, Pierre Loti, Agatha Christie ve Alfred Hithcock'a kadar onlarca hikaye biriktirmiş. Çünkü Pera Palas'ta görevler babadan oğula devredilirmiş, görevle birlikte anılar da... Miras gibi... Mesela 1920, 30'larda çalışan birisi 1940'larda vefat ederken yaşadıklarını kendinden sonra Pera Palas'ta çalışacak oğluna anlatıyor. Çünkü o ailelerin oğulları hep Pera Palas'ta çalışıyor.

N.Ö.: Müthiş hikayeler bunlar!
A.Ö.:
E tabii. Çünkü Otel'e gelenler hep Avrupa'nın elitleri. Malum Pera Palas meşhur Orient Express yolcularının İstanbul'da kalacak bir yerleri olsun diye inşa edilmiş. Pera Palas turistik bir obje olarak biliniyor ama arkasındaki insan hikayelerini bilen pek yok. Otel bunları gizliyor.
N.Ö.: Otel derken Pera Palas yönetimini mi kastediyorsun?

GRETA GARBO'NUN KUMARI!
A.Ö.:
Çalışanlarını kastediyordum. Çünkü orada kurumsallaşmış bir terbiye var. Mesela 1920'li yıllarda İsveç'ten yeni gelmiş bir oyuncu olan Greta Garbo... Bir gece kumarda kaybediyor... Otel'de de 10 gündür kalmış ve ödeyecek parası da yok. O zaman İstanbul'un ünlü zenginlerinden birinin oğlu Otel'e borçlarını ödüyor ve bir süre Greta Garbo ile birlikte oluyor. Pera Palas hâlâ bunu gizliyor ama aralarında anlatıyorlar. Bir aşiret gibi Pera Palas çalışanları.

N.Ö.: Bu hikayeleri daha önce hiç duymamıştım.
A.Ö.:
Ama artık ayrıntı öğrenemezsin. Çünkü ben de Pera Palas'ta çalışıyorum! (gülüyorlar) Pera Palas çalışanları çok ilginç. Yaşlanmış olanlarla da görüştüğün zaman gizliyorlar, anlatmıyorlar, bir terbiye var yani. Hikayeyi anlatıyor, kişilerin adını vermiyor. Ben de ona ihanet etmek istemiyorum, anlıyor musun? Mesela anlattığım hikayede Greta Garbo ile beraber olan kimdi biliyorum ama söyleyemem (gülüyorlar).
N.Ö.: Söylemezsen söyleme!
DİĞER GÜNAYDIN HABERLERİ
 Süpermarkette botoks indirimi
 Meltem sahnedeyken kovulduğumu sanıyorum
 Mizah sağlık kadar ilişkilere de iyi geliyor
 Manga ile müzik değişiyor!
 Başaklar'ın işten yana yolları açık
 2005'e sağlıklı ayaklarla
 VitrinlerdeN
 Vitrin Meleği
AYŞE ÖZYILMAZEL
Seven adam beğenir, beğenmezse kendi bilir!
Ay, Allah...
GÜLSE BİRSEL
Kadın oyuncuların en büyük derdi!
Ne Avrupa Yakası'ymış...
AYŞE TÜTER
Lezzet Güneşi
Tahinli bohça
Unun ortasını havuz...
Midenin dostu ıhlamur
Midenin dostu ıhlamur
Ihlamurun içinde uçucu yağ, tanen, şeker, C ve P vitamini, reçine ve...
Süt içmek cildi koruyor
Süt içmek cildi koruyor
Uzmanlar, güzel bir cilt için günde yarım litre süt içilmesini...
Yılbaşı cicilerini seçtiler!
Yılbaşı cicilerini seçtiler!
İstanbul'un elitleri, Chopard'ın yeni cicilerine bayıldılar.
Güzellik dediğin taraftarın içindedir
Güzellik dediğin taraftarın içindedir
Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın'ın 'En güzel bayan taraftarlar...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.