Türkiye'nin, kronik yüksek enflasyonlu fakirleşme tarihinde Merkez Bankası'nın elinin kolunun bağlı olmasının etkisi yadsınamaz bir gerçek. Ancak son dönemde yaşanan iki olay hem hükümeti hem de Merkez Bankası'nı sıkıntıya soktu. Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, bundan birkaç hafta önce İzmir'de katıldığı toplantıda, sıkı para ve maliye politikasından yakınan işadamlarına, "(Biraz gevşeyelim) derseniz bu işin sonu krize varır" mesajı verdi. Başkan'ın sözleri, bütünüyle değil bir yönüyle yansıtılınca ekonomiyle ilgili bakanlar, "Süreyya Bey ne yapmaya çalışıyor?" diye tepki gösterdi. Nitekim hazineden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, hemen Serdengeçti'yi aradı ve bilgi aldı. Başkan'ın, hükümeti sıkıştırma niyeti taşımadığı görüldü. Serdengeçti, "Ekonomi Koordinasyon Kurulu'na katılıyorum. Söyleyeceklerimi orada zaten söylüyorum. Başka bir arayış içinde değilim" değerlendirmesi yaptı. Tam, "Olay soğudu" denildiği sırada bu kez Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, bir takım kulüplerde hükümetin eleştirilmesinin doğru olmadığını belirtti. Bürokratlar için bağımsızlığın sınırlarını çizdi. Şener'in sözleri de yeterince süzülmeden IMF kulislerinde yankılandı. Öyle ki 8. Gözden Geçirmeye ilişkin Ek Niyet Mektubu'nun ele alındığı toplantıda IMF İcra Direktörleri'nden biri, Merkez Bankası'nın bağımsızlığına değindi ve "Ne yani, biz de bürokratız. Türkiye'de olup biteni anlamıyoruz" demeye getirdi.