'Türkiye, bu hızıyla beyaz eşyada Avrupa lideri olur'
Electrolux Türkiye Genel Müdürü Nevio Pollesel, "Türkiye'nin beyaz eşya ihracatı 4 yılda üç kat artarak, 6 milyona çıktı. Eğer birileri kör değilse, Türkiye'nin ileride İtalya'nın yerini alacak ülkelerin en başında geldiğini görür" diyor.
AEG 1980'li yıllarda beyaz eşya deyince akla gelen iki markadan biriydi. Ancak beyaz eşya bölümü 1995'te Electrolux tarafından satın alınıp marka ikiye bölününce, AEG'ye de yatırım azaldı ve yavaş yavaş piyasadan silindi. Şimdi markanın bütün haklarını elinde toplayan Electrolux, AEG'yi Türk piyasasında eski güzel günlerine döndürmek için kolları sıvadı. Yeni bir distribitörlük ağı oluşturan ve agresif bir satış stratejisi ile pazarda yerini alan marka, Electolux'ün ilk beş aylık satışlarının yüzde 240 artmasını sağladı. Bu, şu demek: Electrolux ilk beş ayda geçen yılın tamamında sattığı 60 bin adet üründen daha fazla satış yaptı. İşte bu nedenle, dört yılı aşkın bir süredir Electrolux Türkiye'nin Genel Müdürlüğü'nü yapan Nevio Pollesel'in keyfine diyecek yok. Electrolux'ün pazar payının yüzde 2 civarında olduğunu hatırlatan Pollesel'in hedefi, yeni yapılanma ile AEG'nin bir zamanlar elinde tuttuğu yüzde 12'lik payı geri almak.
* Bir zamanlar AEG'nin her evde en azından bir ürünü vardı. Sonra neler oldu da bugünlere geldik? AEG'nin o zamanlar Peg Profilo ortaklığı ile Türkiye'de üretimi vardı. Electrolux 1995'te AEG'nin beyaz eşya bölümünü alınca Türkiye'deki şirkette de yüzde 20 pay sahibi oldu. Bu satın almayla farkettik ki Türkiye'de iyi bir pazar var. Ama size artık anlatamayacağım sebeplerden dolayı büyük bir hata yaptık. Ve şirketteki yüzde 20 hissemizi Bosch'a sattık. Bosch, ürünlerin üzerine AEG yerine Bosch-Siemens yazdı. Oysa markanın çok güçlü bir ismi vardı. Ve kısa sürede pazar payı yüzde 12'lerden 1.5'lere indi.
MÜŞTERİ AEG'YE GÜVENİYOR * AEG'nin bütün hakları şimdi size geçti. Marka yeniden canlanacak mı? Şu anda elimizde bilinirliği çok yüksek bir AEG markası var. Tüketiciye sorduğumuzda yüzde 85'i AEG markasını biliyor. Bu değeri eski gücüne kavuşturmak için çalışmalara başladık. Markayı tekrardan tanımladık. Dahili partnerlerimizi belirledik. Trabzon, İstanbul, Kütahya ve Adana'da distribütörlerimiz var. Hepsi iyi bilinen insanlar. Kendi depoları ve dağıtım ağları var. Biz de onları doğru ürünlerle besleyeceğiz. Pazarlama ekibimiz AEG markasına uygun bir ürün gamı belirledi. Şubatta AEG marka ürünlerle piyasaya daha iddialı girdik. Çok memnun edici sonuçlar aldık. İlk dört ayda geçen yıla göre yüzde 240 gibi bir büyüme gösterdik. Ürün gamını genişletmek için çalışıyoruz.
* AEG ve Electrolux pazarda nasıl konumlanacak? Aslında AEG Avrupa'da Electrolux'ün üzerinde konumlanmış bir marka. Ama Türkiye'de tarihsel gelişim açısından tam tersi bir konum var. Biz yavaş yavaş AEG'yi yukarıya çekeceğiz. Bu konumlanma nedeniyle AEG'de Avrupa'daki pekçok ürünü Türkiye'de kullanamıyoruz. Bir devrim yapmayacağız. Ama sindire sindire markayı en tepeye çekeceğiz.
* Yakın, orta ve uzun vadeli hedefleriniz nedir? AEG'nin iyi olduğu dönemde yüzde 12'lik bir pazar payı vardı. Bizim hedefimiz AEG'yi bu eski muhteşem günlerine döndürmek.
2000'E GERİ DÖNDÜK * Türkiye son yıllarda hızlı bir ihracat grafiği yakaladı. Beyaz eşyada Avrupa'nın üssü olduk diyebilir miyiz? Şunu söyleyeyim. Avrupa'da beyaz eşya sanayiinin lideri hâlâ İtalya. Ama çok kesin olan bir şey var ki, Türkiye ve Türkiye gibi ülkeler gelecekte İtalya'nın yerini alacak. İhracat dört yılda üç kat artarak 2 milyon adetten 6 milyon adede çıktı. Eğer biri kör değilse, bunun ne anlama geldiğini görür. Türkiye, İtalya'nın yerini alabilecek ülkelerin başında geliyor.
* Rakiplerimiz var mı? Romanya, Macaristan gibi Doğu Avrupa ülkeleri var. Maliyetler iyi hatta bazen daha düşük. Şu anda Macaristan'da buzdolabı üretimimizi artırmak için bir karar aldık. Lojistik olarak Macaristan çok uygun.
* Türk pazarını diğer pazarlardan ayıran en önemli fark nedir? 34 yıldır bu sektördeyim. İngiltere'de 10 yıl, Arjantin, Uruguay, Paraguay, Bolivya ve Şili'de uzun yıllar görev yaptım. Buraya geldiğimde şoka girdim. Çünkü dağıtım üreticilerin kontrolünde. Üretici bayiye gidip sadece benim ürünümü satacaksın diyor. Bu, 1960'lara özel bir pazarlama sistemi. Avustralya'dan İtalya'ya gittiğimde böyle bir manzara ile karşılaşmıştım. En iyi ürünü bulabilmek için çok yol katetmeniz gerekiyordu. Dağıtım sistemi tüketiciye yardımcı olmuyor. Avrupa'da bir mağazaya gittiğinizde bütün markaları birarada görür, karşılaştırır ve size en uygununu alırsınız. Üreticiler bu kuvvette olduğu sürece de bu model değişmeyecek. Biz diğer markalarla birlikte pazarda olmayı yeğliyoruz.