kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Euro 2004
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Bilgi ve Yaşam
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ergun Babahan @ SABAH
 

TV ve reklamlar.

Türkiye bir çok konuda kolaylıkla aşırılığa kaçabilen bir ülke. Bunun bir örneğini de televizyon reklamlarında yaşıyoruz.

Hıncal Uluç üstad bıkmadan usanmadan, bazen de sertleşerek yazıyor. Konu televizyondaki reklamlar.
Ekrandaki reklam kirliliğinden rahatsız olmak için iletişim uzmanı olmaya gerek yok. Sıradan bir izleyici bile, halkın beğeni ile izlediği dizilerin, reklam arası filmlere döndüğünün farkına varabilir.
Televizyonlar bedava yayın yapıyor, dizilere ciddi para ödüyor. Bünyesinde Türkiye'nin en başarılı kanalı atv'yi barındıran bir medya grubu olarak bunun elbette farkındayız. Ama bu maliyeti çıkarmanın yolu, önüne gelen her reklamı ekrana koymaktan mı geçiyor, emin değiliz.
Bu ülkede marka olmak için yıllardır milyonlarca dolar harcayan firmalar var. Ekranlardaki bu kirlilik nedeniyle bu markalar üç kuruşa reklam yapan firmalarla biraraya geliyor. Bu bir defa markaya yatırım yapmış firmalar açısından tam bir haksız rekabet yaratıyor.
İkincisi, reklam kuşakları izleyiciye tam bir işkenceye dönüşüyor. Ne zaman biteceğini bilemediğiniz bir reklam bombardımanın eline esir düşüyorsunuz. Dakikalar boyu reklamın bitmesini, sevdiğiniz programın başlamasını beklemek zorunda kalıyorsunuz.
Tüketici, kanallar kadar reklamı yapılan ürünlere de tepki göstermeye başlıyor. Böylesi reklam bolluğu, ajansların yaratıcı çalışma yapmasını önlüyor, kaliteli reklam sayısı azalıyor. Çığırtkanlık, ünlüleri oynatıp dikkat çekmek öne çıkıyor.
Yani bu birden fazla kesimi ilgilendiren bir sorun ve iş iyice çığrından çıkmış görünüyor.
İlk bakışta sorumluluğu RTÜK'e atmak büyük bir kolaylık gibi görünüyor. Çünkü RTÜK'ün bu süreleri denetleme yetkisi var. Ancak burası Türkiye. Kurallar bir süre uygulanıyor, bir süre sonra savsaklanmaya başlıyor.
O nedenle burada iş daha çok kanalların kendisine düşüyor. Türkiye'nin önde gelen kanalları biraraya gelip kendi kurallarını koyma konusunda anlaşırlarsa, artık sinir bozan reklamlar konusunda ciddi bir adım atılmış olur.
Denetimi sadece yasal organlara bırakmak doğru bir davranış olmaz herhalde.
Aynı konu lig maçlarının yayını konusunda da geçerli. Herkes yayın ücretinin ne kadar olması gerektiğini konuşuyor. Bence, bu sezon naklen yayın ihalesinde maç sırasında yayınlanacak reklamlar konusuna bir ölçü getirilmesi gerekiyor. Aksi halde, maç izlerken ekranın bir bölümü yok oluyor, ekrana bir ürün tanıtımı geliyor. Siz o sıra saçınızı başınızı yolarak topu bulmaya çalışıyorsunuz.
Futbol Federasyonu'nun ihaleden yüksek ücret almak kadar bu maçları izlemek için bir avuç dolusu para ödeyen tüketicilerin haklarını korumak gibi de bir derdi olmalı. Burada konu daha hassas çünkü lig maçlarını bedava izlemiyorsunuz, abonelik için ciddi bir ödeme yapıyorsunuz. Hem aylık abonelik parası verip hem de ekranın sık sık reklamla kapanması insanda kazıklanmışlık duygusu uyandırıyor doğrusu.
Türkiye bir çok konuda kolaylıkla aşırılığa kaçabilen bir ülke. Bunun bir örneğini de televizyon reklamlarında yaşıyoruz. Sanıldığının aksine de ekrandaki reklam sayısı arttıkça TV'lerin geliri de artmıyor. Sadece, normal koşullarda TV reklamı yapamayacak firmalar, terlikçisinden lahmacuncusuna kadar kendini ekrandan tanıtma şansı buluyor.
Yapılması gereken sürelerin kısılıp fiyatların yükseltilmesi. Bu sayede hem reklamlar izlenilir hale gelir, hem ajanslar daha yaratıcı çalışma yapabilir hem de ekran başındaki izleyici saçını başını yolmak durumunda kalmaz.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Yeni Basın Yasası   / 15-06-2004
 Teröre lanet...   / 14-06-2004
 Emlakbank olayı   / 11-06-2004
 Avrupai adalet   / 10-06-2004
 Özkan ve Yüce Divan   / 09-06-2004
 21 gram   / 08-06-2004
 Bir aktörün ölümü   / 07-06-2004
 TV ve reklamlar.   / 04-06-2004
 Şimdi ne olacak?   / 02-06-2004
 Bak şu konuşana!   / 01-06-2004
ERGUN BABAHAN
İzmir'de ölüm
Yemekte gelen notu aldığımda birileri şaka...
ERDAL ŞAFAK
Bir canın ardından
Bu satırları yazmamak için neler...
MANSUR FORUTAN
Ne kadarı yeter?
Eve servis hamburger, kanepeye tüne,...
MEHMET BARLAS
Ateşkes ile Rus ruleti oynamak, hangi aklın...
SAİT GÜRSOY
Bu seslere kulak verin
SON iki aydır Anadolu'nun...
SAVAŞ AY
Babaya bak babaya!..
Bu fotoğrafı önceki gün...
REFİK DURBAŞ
Edebiyat geziye çıktı
KAÇ yıl önceydi, mevsimin...
HINCAL ULUÇ
Antalya'da bir vali..
Önce köşe yazarı, gazeteci Mevlut...
Onur duydum
Onur duydum
Sağlık kontrolündeki müthiş verileriyle doktorları şaşırtan Okan,...
İlle de Gallardo
İlle de Gallardo
Fransa'da başkan Canaydın ve yönetici Gökşen ile görüşen Rumen hoca,...
Özkan ve Önal'a Yüce Divan yolu
Özkan ve Önal'a Yüce Divan yolu
Özkan ve Önal, Halkbank'ı zarara uğrattıkları gerekçesiyle 356...
'İyi ki silahım yoktu'
'İyi ki silahım yoktu'
Önceki gece eşiyle birlikte dondurma almak için çıktıkları...
Kalbi Ege'de kaldı
Kalbi Ege'de kaldı
Cenaze yarın Konak İsabey Camii'nde kılınacak ikindi namazından...
Dostum Piriştina
Bu yazı, gazetecilik mesleğini sürdürürken yazdığım en zor yazıdır.
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.