|
|
 |
Kanadoğlu'nu kutluyorum
2 Mart tarihli "Danıştay Ankara'da değil mi?" başlıklı yazımda, öncelikle Danıştay'ın yargı mensuplarının bundan böyle generallerin önünde durması gerektiğini belirten kararından söz ediyor, Danıştay'ın Ankara'yı bu uygulamanın dışında tutmasının garipliğini de eleştiriyordum.
Ardından da sözü "Üniformalı çete" diye bilinen"Yüksekova çetesine" getiriyor, şöyle yazıyordum:
"Umarız, Susurluk çetesi davasında Yargıtay kararına itiraz eden Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, Yüksekova Çetesi kararına itiraz etmemesinin, Danıştay'ın zımmen kabul ettiği gibi 'üniformalıların' Ankara'daki farklı yeriyle ilgisi yoktur."
***
Bunu yazmamın nedeni, 8 Şubat'ta bir tek Radikal'de rastladığım ufacık bir haberdi:
"Çete kurmak, gasp ve bombalamaya azmettirmek suçlarından 25 yıla mahkum olan firardaki emekli binbaşı Mehmet Emin Yurdakul ile bir üsteğmenin de sanıkları arasında bulunması nedeniyle 'üniformalı çete' olarak ünlenen 13 sanıklı Yüksekova Çetesi davasındaki ceza kararı Yargıtay'dan döndü. Yargıtay, davadaki cezaları 'eksik soruşturma' gerekçesiyle bozarken çete suçunun DGM kapsamından çıkarılması nedeniyle, dosyanın Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi. Diyarbakır DGM sanıkları 3 yıl ile 25 yıl arasında cezalara çarptırmıştı. Sanıklar yeni yargılamada beraat edebilecekleri gibi, davadaki gecikmeler çete suçunun zaman aşımına girmesine de neden olabilecek."
***
Yazımın son bölümü şöyleydi: "Çağdaş bir hukuk devleti olabilmemiz için, sıradan bir Türk vatandaşının iki asır önceki 'kuvvetler ayrılığı ilkesini', 'hava-deniz-kara' üçlemesi sanmasına son vermemiz gerekiyor. Bunun için de, Danıştay'ın aldığı protokolle ilgili kararına Ankara'yı da dahil etmesini, Başsavcı Kanadoğlu'nun da, 'Üniformalılar Çetesi' olarak da ünlenen Yüksekova Çetesi kararına itirazını beklemekteyiz."
***
Çarşamba akşamüstü telefonum çaldı. Gazeteden, yüksek yargı muhabiri Kemal Göktaş, Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun Yargıtay 6. Dairesi'nin kararına itiraz ettiğini, haberi veren Anadolu Ajansı bülteninin de bana fakslanmasını istediğini bildirdi.
Sabih Kanadoğlu'nun, eleştirilerime verdiği çok zarif yanıt, içimde güneşler açtırdı. Kapatılıp gideceğini sandığım ve çok önemsediğim Yüksekova çetesi davasının peşine düşen Kanadoğlu kendisinin tavizsiz bir hukuk adamı olduğunu bir kez daha belgeliyordu. Türkiye'nin gerçek bir hukuk devleti olması arzumuza da kendisi eylemli bir şekilde katılmaktaydı.
***
Yüksekova çetesinin önemi, "üniformalıları" barındırması yanında, bir asker tarafından ortaya çıkarılmış olmasından kaynaklanıyordu.
Çete, Astsubay Hüseyin Oğuz tarafından deşifre edildi. Hüseyin Oğuz'un Susurluk Komisyonu'na verdiği ifadeyi okuyup da, kanı donmayacak tek bir kişi bile yoktur. Halbuki, Hüseyin Oğuz'un anlattıkları ve Diyarbakır DGM'nin bu çeteye verdiği cezalar birlikte değerlendirildiğinde, Güneydoğu'nun sürekli kapatılmak istenen çok ürpertici ve farklı bir yüzü ortaya çıkıyor. Susurluk skandalının ellerinin nerelere kadar uzandığı da biraz daha netleşiyor.
***
Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nu hukuka sahip çıkan ve hukukun 'üniformalılardan' da üstün olduğunu ispatlayan kararı nedeniyle kutluyorum.
Sıra şimdi Danıştay'da. Yeni protokolün Ankara'da da uygulanacağına yönelik bir tashih-i karara giderlerse, Ankara'da da hukuk, gelmesi gereken noktaya iyice yaklaşmış olacak. Böyle bir atmosferde Astsubay Oğuz'un komisyon ifadesini hatırlayacak savcılar da muhakkak çıkar.
|
|
|
|
