Turgut Özal'ı hatırladım geçen gün... Onun "reformcu" kişiliğinden ve beyninden yararlanma şansı yok artık. Ama yaptıklarından da hiç ders almamışız, öyle görünüyor.
Özal'ın, uygulamada açıkça gösterdiği reformcu zihniyete karşı, Türkiye'nin cehalet bataklığından beslenen gerici zihniyet son zamanlarda iyice boy vermeye ve dayılanmaya başladı.
Ülke... Reformlardan, üretmekten, ilerlemekten, çağdaşlaşma, bilim, uygarlık ve teknolojiden yana olanlarla...
Statükonun sürmesinden yana olanların tartışmasına sahne oluyor.
Politikacısı, siyasi organları, resmi kurumları, sivil kuruluşları, düşünce adamları, yazarları ve gazetecileri ile oluşturulmuş iki cephe her gün birbirine binbir bahane ile eleştiri yöneltiyor.
Hangi cephe kazanırsa toplum o tarafa gidecek...
Esas soru şu:
Toplum, hızla ve kararlı adımlarla, risk alarak, cesaretle ileriye mi gidecek yoksa kaplumbağa gibi pineklemeye devam mı edecek?..
Bu ayrım, İstanbul'dan İzmir'e, Bursa üzerinden mi yoksa Çanakkale üzerinden mi gidelim, tartışması değil...
At arabasıyla mı gidelim yoksa uçakla mı gidelim, tartışması...
Veya uçağa az sayıda imkanı olan insan mı binsin yoksa mümkün olabildiğince vatandaş uçaktan yararlanacak hale gelsin mi tartışmasıdır.
Bir avuç egemenin sultası sürsün mü yoksa bu sulta kırılarak, bireyin önü ve ufku açılsın, özgürlükler alabildiğine yaşansın mı tartışmasıdır.
Ve zannedilmesin ki, bu tartışma sadece aydınları, entelektüelleri ilgilendiriyor.
Hayır!..
Birebir ve tartışılmaz keskinlikte vatandaşı ilgilendirmekte.
Hem de su ve hava gibi etkili bir biçimde... Bakın nasıl:
Geçen sabah işe gelirken radyoda HSBC bankasının reklamını dinliyorum. Diyor ki reklam:
"Bizim için yerel bilgiler çok önemlidir."
"Bursa'da ne kadar telefon abonesi var, biliyor musunuz" diyor... Sonra da söylüyor:
680 küsur bin abone...
İşte bu bilgiyi duyunca içim cız etti...
Turgut Özal'ı bu sebeple andım...
Yılların kanseri haline gelmiş telefon problemini nasıl da çözüvermişti bir iki kararla...
Bu ülkede, (her sosyalist ülkede olduğu gibi) telefon almak için türlü türlü rüşvetin, komisyonun ve komisyonculuğun yaşandığını, namuslu yollardan bir telefon edinmek için insanların yıllarca beklediklerini bilmeyen var mı?
Ve evlerde telefon olmaması yüzünden kimbilir kaç bin insanın hastalıktan, yalnızlıktan çürüyüp yok olduğunu düşünmemek mümkün mü?
İnsan yaşamı işte böyle somut reformlarla iyileştirilir. Fakat, Türkiye'nin gerici tayfası, solcu artıkları, dinozorlar ve devletizm tufeylileri, hâlâ aynı kin ve kafasızlıkla Özal'a küfür etmeye devam ediyorlar.
Şark toplumlarında, bir insanın ortalamanın üzerinde olması, küfür yemesi ve taşlanması için yeter sebeptir.