kapat
23.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Endişe kardeşimiz, neşe platonik aşkımız

Bugün yazmak istediğim çok şey var! Akıntıya kürek çekmenin hâlâ çok güzel olduğuna inandığımı; fakat ruh kaslarımın gitgide bitkin düştüğünü yazmak istiyorum.

Sahile uzanıp önümden akıp geçen sulara bakmanın da hiç fena olmadığını yazmak istiyorum; içindeki bin türlü çerçöpe, zehirli atıklara rağmen sulara bakmak güzel...

Sevmenin zorlukları karşısında çok çabuk yıldığımızı ve nasıl da kolayından içimizdeki nefret ve öfke tohumlarını beslemeyi tercih ettiğimizi...

Damarlarımızı tıkayan küçük kıskançlıkların birikip karakter iktidarsızlıklarına yol açtığını; bu kadar güçsüz karakterlerle birbirimizin "içine girip" anlamanın imkânsızlığını yazmak istiyorum...

Dert anlatmaya kalkıldığında kimsenin "aynı dili konuşmadığı" bir ülkede, hâlâ şu lisana izin verilsin mi, verilmesin mi kararsızlığının ne kadar buruk, ne kadar yamuk kaldığını yazmak istiyorum...

Şimdi bunları okuyup; "Ne yazıyorsun abi ya! Anlamadık gitti!" diyecekleri çok iyi anladığımı yazmak istiyorum...

Unutkanlıklarımızı yazmak istiyorum: İşimiz ve isteğimiz düşünceye kadar eski sevgililerimizi, kıyıda köşede terkettiğimiz vefa borçlarımızı, banliyö trenlerini, yakınına tatil köyleri inşa edilmemiş köyleri, Filistin'i, okul önlerinde coplanan küçücük çocukları nasıl kolayca unutuverdiğimizi yazmak istiyorum...

Kırk yıllık hastalığımız üzerine yazmak istiyorum; yani nasıl endişe ve korkuyu kendimize kardeş yaptığımızı; neşe ve huzura ise platonik bir aşkla bağlandığımızı yazmak istiyorum...

Herkesi ahmak sanmanın ahmaklığını, herkesi akıllı sanmanın da ahmaklık olduğunu; ancak ahmaklıkları eleştirmek üzerine kurulmuş bir fikir dünyasının yaratıcı olmayıp, tam tersine öldürücü özellikler taşıdığını yazmak istiyorum... Toprağı yazmak istiyorum. Bahar toprağını, mis kokusunu...

Ama bugün beni bağışlayın; sadece heveslerini dile getiren bir "köşeci" olarak görün; isterseniz kızın!

Belki başka bir güne!

Hayatımız ve romanlar
"Hayatımızı kim yazsın?" başlıklı yazım Engin Ardıç'ı kızdırmış. Star'daki köşesinde ders veriyor; şuna roman, buna biyografi denir...

Elhak! İyi bilir, derinden bilir Engin şiiri, romanı, denemeyi, biyografiyi... Ama benim de neye roman, neye biyografi dendiğini iyi bildiğimi bilir. Nokta'da çalışırken, çok farklı biçimlerde İngilizceye aktarılmış Kavafis çevirilerinin kopyasını alacağız diye tek fotokopi makinesini iki saat çalıştırıp "su kaynattırdığımız" günlerden bilir...

O başka şeylere kızıyor; adımı vermeden "aşk ve futbol yazarları" gibisinden laf atışından belli. Olsun! Ben Engin Ardıç'ı okumayı seviyorum. Yazılarının değerini biliyorum. Bu vesileyle benim yazılarıma da bir göz attığını öğrenmiş olmaktan hoşnutum.

Yalnız şu noktayı açmak isterim:

Ben Hülya Avşar'ı romancılar yazarsa roman kahramanı olur demedim. Ben Avşar'ın roman kahramanı olmak istediğini belirttim.

Engin yalnız Avşar'la da değil; fırsat bu fırsat, Gülben Ergen'le filan dalga geçilmesini seviyor. Olabilir! Bu benim tarzım değil!

Ben kendimle, kendi içimizdeki "roman veya film kahramanı olma" arzumuzla dalga geçmeye çalışmıştım o yazıda...

İstesen, bunu bal gibi anlardın, değil mi Engin? Kendimizle dalga geçmek!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır