Allah bu ülkeyi, bu milleti koruyor.. İki kriz yaşadık, koalisyon kaç kez dağılmanın eşiğinden döndü ama bereket erken bir seçim olmadı.
Olsaydı, mevcut siyasi yapıya karşı biriken öfke ve tepki yüzünden millet, AKP'nin ampulünü umut ışığı sanacak, içki için referandum yapmaya niyetlenen ve "Allah ne verdiyse çoğalın" diyerek doğum kontrolüne karşı çıkan, ayrıca hakkındaki yolsuzluk dosyaları dağlar gibi yığılan Tayyip Erdoğan başbakan olacaktı.
Verilmiş sadakamız varmış.. Koalisyonu, ortakların gelişmiş uzlaşma anlayışı mı, yoksa sebep olacakları bir erken seçimin AKP'yi iktidara getirerek kendileri için intihar sonucu yaratacağı korkusu mu birarada tuttu; bunu bilemeyiz ama sebep her neyse sonuç hayırlı olmuştur.
Kazanılan zaman Türkiye'yi bir maceradan, milleti çok pahalı bir pişmanlıktan korumuştur.
Geçen zaman da Tayyip Erdoğan'ın, kendisine bağlanan umutları hak eden bilgi birikimine, ufka ve en önemlisi temizlik ve dürüstlüğe sahip olduğu konusunda ciddi şüpheler uyandırmıştır. Bu şüpheler kamuoyu araştırmalarının gösterdiği gibi seçmen tabanında erime ile, parti yönetiminde sert tepkilerle açığa çıkmaya başlamıştır.
AKP'nin tüzüğünü hazırlayan Prof. Tatlıoğlu MKYK üyeliğinden istifa ederken Kurucular Kurulu Üyesi Mehmet Gazioğlu da Tayyip Erdoğan'ı üstündeki şaibeden kurtulup ibra olana kadar genel başkanlıktan uzak durmaya çağırmıştır:
"Tayyip Bey bize ve kamuoyuna Albayrak olayını iyice anlatmalı. Ben, Albayrak ihalesinin ve belediyede olan rüşvetlerin örtüsü müyüm?"
Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu'nun Erdoğan ve Gürtuna hakkında çete suçundan soruşturma açılması için yaptığı izin başvurusunu Danıştay 2. Dairesi reddetti. Buna rağmen delil bulunduğu takdirde rüşvet, zimmet ve ihaleye fesat karıştırma suçlarından dava açılabilecek.
Parti kamuoyunda bile oluşmuş yolsuzluk şüpheleri artık gizlenemez hale gelmişken yargının eylemsiz kalması düşünülemez. Yargının siyasallaştığı duygusuna meydan vermemek, öncelikle yargının görevi olmalı.
Cumhurbaşkanı Sezer'in malvarlığı bir soru önergesiyle Meclis gündemine geldi.
SP Milletvekili Lütfü Yalman, Sezer'e toz kondurmak istemeyen geniş bir kesimin bile aklını kurcalayan soruları, işinin ehli bir mali polis gibi peş peşe sormuş:
"Gölbaşı'ndaki villayı gerçekten 250 milyar liraya mı aldınız? Bu değer, rayiç fiyatın çok altında değil mi? Bu avantajı makamınız mı, yoksa ahbaplık mı sağladı? Üç çocuk okutan bir memur ailesi olarak bu kadar parayı nasıl biriktirdiniz? Miras mı kaldı? Paranızı bankada mı, özel kasanızda mı sakladınız? Daha önceki mal beyanlarınız, bugünkü mal varlığınızın kaynağını açıklamaya yeterli mi?"
Sezer siyasetten gelmedi, siyaseti bilmez.
Ama siyasetin temiz insanlar tarafından yapılması gerektiğini bilen ve bunu sağlamaya çalışan bir yerden, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'ndan geldi.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı görevini layıkıyla yapmasına mani olacak bir gölgenin geçmişinde mevcut bulunmadığından emin olması gerekir.
Meclis Başkanlığı'na sunulan soru önergesini eksiksiz cevaplayarak bu güveni millete de vermesini bekliyoruz.