kapat
23.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Yagudin ve beynimiz

Üç yıldır dünya şampiyonluğunu elden bırakmayan, bu yıl da Salt Lake City'de Olimpiyat şampiyonluğu ile dün, Japonya'da dördüncü dünya şampiyonluğunu kemerinin altına yerleştiren olay genç adam Rus Elexei Yagudin'i buradan kutlamayı bir borç bilirim.

Şayet bu yakışıklı, sarışın, mavi gözlü yeteneği, genç kızlarımız tanımıyor ve hayran olmuyorlarsa, derhal TRT 3'ün geceleri yaptığı yayınları izlesinler. Gençliğimde Mark Spitz adında muhteşem bir yüzücü Olimpiyat tarihinde ilk olarak 7 altın madalyayı birden almış ve olay yaratmıştı. Yagudin dördüncü dünya şampiyonluğunu alıyor. Gelecek nesiller böyle bir buz patenci çıkarabilir mi? Sanmıyorum. İşte bu yüzdendir ki, herkes bu gencin kayış stilini, tekniğini, presantasyonunu izlesin. Biliyorsunuz şu anda bir sıçramada havada en fazla 4 kez tam dönüş yapılabiliyor. Bence Yagudin bu tekniği geliştirerek seneye havada 4,5 veya 5 dönüşü gerçekleştirecek.

Japonya'da Japon kayakçısı Honda'ya ilk üçe girme şansı verilince, bence ve seyircilerce, ondan çok daha mükemmel kayan sporcular, madalyadan mahrum kaldılar. "Demek başka ülkelerde de böyle hak yemeler oluyormuş!"

Yagudin ve o orta yaşlı, kürkler içinde ekrana gelen, saçları hep yüzüne düşen, şişmanca antrenorü arasındaki muhteşem uyum görülmeye değerdi. Gösteri sona erince staddaki genç kızların ön tarafa bir koşuşturmaları vardı, hayret doğrusu. Hepsi de içi mesaj dolu çiçeklerini buz sahasına attılar ve tüm pist çiçek tarlasına döndü. YAGUDIN'i kaçırmayın. Böyle bir sporcu dünyaya sık sık gelmez!

Dünya bilimadamları yıllardır beynimizin fonksiyonlarını anlamaya yönelik çalışmalar içindeler. Son gelişmelerin bir kaçından size bahsetmek istiyorum.

Dışarıdan göz bebeğimize giren ışınların retinamızdan beynin bir merkezine gönderilip, orada tercüme edilip neye baktığımızı anladığımızı zannederken, bu gidişin bir de dönüşü olduğu keşfedildi. Bir kere, beynimiz gördüğü her cismi tanımaya çalışıyor. Tanımazsa çok rahatsız oluyor! Her ilk gördüğümüz nesne beynimizde bir kütüphaneye giriyor, bir daha o gördüğümüz nesneye bakınca, kütüphane derhal kayıtlı bilgiyi geri göndererek gerçek tanıma oluşuyormuş. Beynimiz en fazla neyi tanımaya ayarlıymış bilir misiniz? YÜZLERİ! Diğer tanımlamalar ikinci derece boyuttaymış. Bir trafik kazası neticesi beyni hasarlanan bir hastanın durumu çok ilginç. Kendisi her nesneyi tanıyor, bulut, yaprak, köfte, sandal, ancak; hiç kimsenin yüzünü tanıyamıyor. 20 yıllık eşinin yüzünü tanıyamıyor. Sanırım tüm veriler gözbebeğinden girip retinadan beyine gidiyor ancak kas, göz, burun, yanak, ayrı ayrı görülüyor ancak birleştirilip, tanıma gerçekleştirilemiyor. Diğer bir hasta da, sadece yüzleri görüp tanıyor ancak başka hiçbir nesneyi tanıyamıyor. Hastaya bir yer fırçası gösteriyorlar, algılayamıyor. Ancak eline kağıt kalem verip bir yer fırçası çiz dedikleri zaman, beynindeki kayıt kütüphanesi derhal harekete geçiyor ve mükemmel bir fırça çizdiriyor.

İlginç olan bir olay da, beynin özel bir kısmının yarısı zedelenmiş bir hasta (bunların hepsi ileri yaşlarında otomobil kazası geçirmiş kişiler) ne görse yarım görüyor. Örneğin çocuğu karşısına geçince, sadece yarısını görebiliyor. Bir elma resmi çizmesini isteseniz, yarım elma çizebiliyor. "Yarım elma gönül alma" atasözü bizlere aitse, biz bu gerçekleri çok öncelerden keşfetmiş olmayalım?

İzlemediğim fimlerin parasını ödüyorum (Antalya'dan Dilek Kaya)
Digitürk aldım. 1-2 fatura normal geldi. Son dört faturada izlemediğim filmlerin parasını ödüyorum. Müşteri temsilcileri ilgilendiler (Teşekkür ederim) ancak aynı sorunlar tekrar ve devam ediyor. Tek eğlencemiz televizyon, tek işkencemize dönüşüyor. Bir şey yapmadan duramıyorum. Bana yardım edin lütfen.

* Digitürk'ün dünya standardında bir organizasyon olduğuna inanıyoruz. Durumunuz için Müşteri Temsilcileri'nden Seda Tekin Hanım'la görüştüm. Fatura durumunuzu bilgisayarda anında gördü ve tetkik etti. Şubat ayında itirazınız ele alınmış ve "ikna" edilmişsiniz. Kayıtlarda bu var. Şimdi, bence sorun bu salonlardaki filmlerde oluşuyor. Teknik bilgi yetersizliği de olabilir. Şayet salona girmeden önce "Bu bir öde İzle kanalıdır" bilgisine OK tuşu basıp, bir de pin kodunuzu tuşlarsanız bu küçücük hareket faturalandırma tuşunu da harekete geçiriyormuş. Böyle bir işlemi yapıp, filme göz gezdirip, beğenmeyip başka kanala geçerseniz o tuşlama işlemi geçerliliğini kaybetmiyor ve gelecek faturanıza masraf olarak giriyormuş. Tekrar bir Müşteri Temsilcisini aramanızı öneririm. TV tek eğlencemiz, işkenceye dönüşmesin. Haklısınız!

Gecikme faizi yıllar sonra geldi (İzmir'den Sevda Dumanlıdağ)
1997'den beri Turkcell abonesiyim. Her ay düzenli ve iyi rakamlar ödediğim için Turkcell tarafından Digitürk ve çeşitli hediyeler aldım. 6 ay önce evime Türk Telekom tarafından icra kağıdı geldiğinde 97 Haziran ve 99 Mayıs ayından toplam 45 milyon TL. gecikme faizi ödemediğim için, faizleri ile birlikte 275 milyon TL .borç çıktı. Bu borcum bana zamanında niçin bildirilmemişti? Telefonlarda gecikme faizi bir sonraki faturaya dahil ediliyor ve ödenmezse hat kesiliyor. Madem prosedür böyle (buna kimsenin itirazı olamaz) benim telefonum neden hâlâ açık ve neden yıllar sonra bu borç bana bildiriliyor? Bu borca itiraz ettim ama bin pişman oldum. Dört mahkemedir dava sürüyor ve Telekom avukatları beni hem borç için hem mahkemeyi bilerek ve kötü niyetli olarak aldattığım için tazminat ve bütün bunların faizleri ve mahkeme masrafları için davanın seyrini değiştirdiler. Böyle bir borç varsa kurumun hatası değil midir? Yalvarırım bana yardım edin. Mahkemeye gitmekten işimi kaybetme riskim oluştu.

* Telefon, elektrik gibi faturalarda böylesine uygulamalara çok rastlandığını çeşitli fax ve mesajlardan anlıyorum. Prosedür açısından çok haklı olduğunuzu düşünüyorum. Şayet bir borç var ise zamanında tüketiciye yansımalı ve üzerine fahiş faizler binip, ödenmesi imkansız bir hale geldikten sonra bildirilmemeli. Benim başıma bir kez şöyle bir olay geldi. Elektrik faturam geciktiği için İstanbul, Taksim'deki merkeze gidip uzun bir kuyruk beklemesinden sonra ödüyordum ki, bilgisayarda 8 sene önceki bir borç gözükünce aynı sizinki gibi yılların faizleri toplanarak eklendi ve ödeyemeyeceğim bir rakam ortaya çıktı. AB'ye uyum yasaları için Meclis'in kırmızı koltuklarında "çok daha büyük" meseleler müzakere edilirken, halkın hergün karşılaştığı "önemli" addedilmeyen bu konuların bizim AB'ye girmemize gerçek mani oluşturacağını anlamıyorlar mı? Ama ormanda ağaçları göremeyenlerin ülkesi gibi burası. Mektubunuzu örnek olsun diye yayınlıyoruz. Türk adaletine güveniyoruz. Patronunuzun da anlayışlı olacağını ümit ediyoruz. AB ülke vatandaşları böylesine çıkmaz köşelere sıkıştırılmıyorlar.. Adalet yanlarında.. Yasalar zamanında halk için halk tarafından hazırlanmış.

Ayşe ÖZGÜN



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır