kapat
19.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Gemi gidiyor da... Nereye?

Ülkeler bir gemiye benzerler. Bazen fırtınalar kopar. İçerdekiler paniğe kapılır... Bazen aylar yıllar boyunca süt gibidir deniz. Ve yolcularda bir keyif ki, sormayın...

İyi de... Nereye gider bu gemiler?

Hangi limana? Hangi kıtaya?

Biz Türkiye ile ilgili bütün tartışmalarımızda işte burada çuvallıyoruz genellikle.

Geminin "iyi gitmediği" konusunda hemfikir olduğumuzda bile, "nereye" gittiği konusunda ya anlaşamıyor ya da rota üzerinde uzun uzadıya durmayı erteliyoruz.

Lafta parlak hedefler çizmekte üstümüze yok!

Ancak geminin güvertesine çıkıp şöyle bir etrafa ve "nereye doğru gittiğimize" bakmaya üşenenimiz veya kamarada oturup "pişti oynamayı" tercih edenimiz o kadar çok ki!..

Son AB tartışmalarını izlerken, iki yıl önce Binyıl gazetesinde değindiğim Edward De Bono'nun bir örneği yeniden aklıma düştü.

De Bono psikoloji kökenli ve son yıllarda yönetim bilimi ve düşünce kalıpları hakkında çalışmalar yapan, çok dikkat çekici kitaplar yazan ve çeşitli ülkelerde (bizde de) seminerler veren bir düşünür.

New Thinking For The Millenium ("Yeni Binyıl İçin Yeni Düşünce") adlı kitabında şu modern meseli anlatıyordu De Bono:

"Bir gemi gözünüzün önüne getirin. Işıkları soluk. Makineleri tekliyor. Dümen tutmuyor. Kaptan bitkin, uyudu uyuyacak...Mürettebat moralini yitirmiş. Yolcular berbat servisten şikâyetçi...

Derken... Uzakta bir helikopter görünüyor. Ve helikopter gemiye inip yeni bir kaptan ve yeni bir mürettabat bırakıyor.

Kısa sürede moraller düzeliyor.. Her şey hızla değişiyor. Makineler tıkır tıkır çalışmaya başlıyor. Servis iyi, geminin ışıkları pırıl pırıl...

Fakaaaat!...

Gemi hâlâ yanlış rotada... Gemi yanlış yönde ilerliyor."

Yani yolcular bir sabah gözlerini açtıklarında hiç bilmedikleri, hiç istemedikleri bir limanda bulacaklar kendilerini...

Edward De Bono diyor ki, işleri yoluna soktuğumuzda genellikle ortaya çıkan tablo budur. Arızayı tamir ederiz, bozuk düzeni düzeltiriz ama gittiğimiz yolu tartışmayı unuturuz, savsaklarız...

***
De Bono bu yanlışın genellikle eğitim politikalarında yapıldığını, eğitimi iyileştirmek için bütün imkânlar kullanıldığında bile "ne için" ve "hangi hedefe" yönelik olarak bu eğitimi yaptığımızı hiç sorgulamadığımızı söyler.

Ben daha geniş bakıyorum. Bu meselden kalkarak ülkeye bakışımızı ve ülke politikalarımızı değerlendirmemizi öneririm.

Üstelik henüz gemiye yeni mürettebat da gelmedi; makineler iyi işlemeye başlamadı...

Ama hepsi bir yana, asıl olan "nereye gittiğimiz" değil mi?

Gemi ağır aksak da olsa gidiyor. Ama nereye?..

Biz nereye gitmeyi istemiştik, gemi nereye gidiyor?

Geminin rotasında ilerlediğinden emin miyiz

Güzel ve şizofren
Akıl Oyunları" filminin özgün adı A Beautiful Mind... Yani "Bir Güzel Akıl" veya "Güzel Zihin."

(Şu Anglosakson "bir"lerini aslında kimi zaman görmezden gelmemiz gerekiyor. TV dizisi etkisiyle "İşiniz ne?" diye sorulunca, "doktorum" yerine "Ben bir doktorum" diyenlere rastlanmaya başlandı bizde de!.. Neyse, bana kalsa filmin özgün adını "O Güzel Kafa" diye de çevirebilirdim.)

Bizim dağıtımcılar "Akıl Oyunları"nı seçmişler, daha kışkırtıcı diye...

Soru şu: Nash'in kafası kime güzel? Oyun teorisini bulan zihin bize güzel de, şizofreniyle sıkıntılar içinde kıvranan o zihin Nash'e güzel miydi?

Yine de, bir zihne "güzel" demek ne güzel!..



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır