kapat
12.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Silahşörler tribünde

Rahmetli Turgut Özal, Türkiye'de bazı şeyleri iyi yaptı. Mesela silah ruhsatı işini... Bazıları diyor ki, "Bu kadar silah ruhsatı verilir mi?" Verilir. Nasıl olsa binlerce insanda ruhsatsız silah vardı, hiç olmazsa bir kısmı kontrol altına alındı. Ama bu silah ruhsatını verirken, o silahın nasıl kullanılacağını, en önemlisi nerelerde kullanılamayacağını, daha da önemlisi silahı çektin mi, işi bitirmen gerektiğini kimse öğretmiyor.

Trafikte gidiyorsun, yandaki arabanın içindekiyle tartışıyorsun, adam sağ tarafa torpido gözüne eğiliyor, oradan bir silah çıkarıp camdan sana gösteriyor. Yolda yürüyorsun, adama sertçe çarparsan elini arkaya atıyor. Erkek ya!.. "Bende silah var" demeye getiriyor. Veya sıfır numara magandaysa çekip ateş de edebiliyor.

Şimdi yeni moda, futbol maçına silahla gitmek. Özellikle şeref tribünleri ve numaralı tribünler silahlı adamlarla dolu. Yarın bir kıvılcım çıksa, herkes birbirine ateş edecek.

Bakın, taşıma ruhsatlı silahınız dahi olsa, milletvekili bile olsanız, o silahla beraber, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne giremezsiniz, uçağa binemezsiniz, okula giremezsiniz, hastaneye giremezsiniz, spor alanlarına giremezsiniz. Olay bu kadar net.

Kulüplerin yetkisi yok
Peki, size soruyorum. Ankara 19 Mayıs Stadı'nda bir maç oynanacak. Bu stat, ne Gençlerbirliği'ne veriliyor, ne Ankaragücü'ne. Niye? Bu stadın başkentte olması, devletin üstünlüğünü göstermesi gibi sebeplerle 19 Mayıs Stadı, Gençlik Spor Genel Müdürlüğü'nün yani devletin gözetim ve denetiminde.

Bu meşhur stadın iki tane şerefli tribünü var. Birisi A Şeref, birisi B Şeref. Buraya gelen şerefliler hakkında ne Ankaragücü'nün ne de Gençlerbirliği'nin en ufak bir yaptırım gücü yok. Kapılardan giriş çıkışlar da GSGM'ye ait. Oralarda da kulüplerin yaptırım gücü yok. Ama en son Ankaragücü-Diyarbakır maçında olduğu gibi o A ve B şeref tribünlerinin ortak kullandığı dinlenme alanlarında büyük olaylar patlıyor, yumruklaşmalar, kafa atmalar, camlar çerçeveler kırılıyor. O güzelim koltukların üzerine insanlar ayaklarıyla basıyorlar, birbirlerine silahlarını gösteriyorlar, küfür ediyorlar, posta atıyorlar.

Burası 19 Mayıs Stadı'nın şereflilerinin olduğu yer. Şerefliler böyle yaparlarsa bizim gariban kale arkasındaki, gecekonduda oturanlar ne yapsın? Bakın, bu statlara giren silah olayı, çok yakında kimlerin başına iş açacak hep beraber göreceğiz.

Bari poligon kurun
Çok meraklılarsa maçlardan önce 19 Mayıs Stadı'na poligon kurulsun. Milletvekilleri ve korumaları dahil tüm silahşorlarımız karşılaşmadan 1 saat önce gelsinler, heveslerini alsınlar, bu arada kale arkasında ve maratonda oturan seyirci de eğlensin, aralarında silahı olan varsa, milletvekilleri 12'den vurduğunda havaya ateş etsin. Sonra da herkesin silahı toplanıp, tribüne girsinler.

NOT: Tabii bu statlara silahlarıyla gelen milletvekillerinin silahlarını kapılardaki hangi görevliler alacak. Güçleri yetecek mi? Yoksa bu işe yeltenen emniyet görevlileri Doğu'ya mı sürülecek? Özellikle milletvekillerinden cevap bekliyorum. Ses versinler. Veya otokontrol sistemine girsinler. Biz holk olarak Millet Meclisi'ne gelip de nasıl belli prosedürlerden geçerek içeri giriyorsak, futbol sahalarının da en az Meclis kadar saygınlıgı vardır.

Hangisi daha korkak
Galatasaray'da UEFA Kupası'nı kazanan takımdan şu anda hâlâ oynayan Bülent Korkmaz, Hasan Şaş, Ergün ve Arif var. Yani banko oynayan 7 kişi gitmiş. Bir başka deyişle 4'te 3'ü... Ve sarı-kırmızılı takım, bu imkanlarla, hem Şampiyonlar Ligi'nde hem de Türkiye Ligi'nde başarıyla mücadele ediyor. Bunda korkak (!) ve çeribaşı (!) Lucescu'nun payı ne kadar? Kazanınca maharet futbolcularda, yönetimde... Ama kaybedince suç teknik direktör Lucescu'da. Korkak Lucescu!

Dava etkiler miymiş?
Öbür tarafta ise dahi Daum... Beşiktaş, Denizlispor'u Türkiye Kupası yarı final maçını Salı günü oynamak için ikna ediyor. Ondan sonra oynayacağı Galatasaray maçına 2 yerine 3 gün dinlenerek çıkmak istiyor. Ama Daum'un Almanya'da mahkemesi var. Onun için plan suya düşüyor. Çarşamba akşamı 20.00'de başlayan Türkiye Kupası maçı. Karşılaşma bitiyor 22.00'de... Havalimanına gidiş, İstanbul'a iniş gece saat 01.00... Eve gidip uyuma 02.30... Ertesi gün Perşembe, sonra da Cuma. Cumartesi günü de maç.

Hani Daum'un mahkemeleri Beşiktaş'a zarar vermeyecekti. Sezon sonunda Beşiktaş kaybettiği G.Saray maçı yüzünden eğer Şampiyonlar Ligi'ne giremezse ne olacak? Ve G.Saray'a karşı çıkıp oynayan tuhaf bir kadro, buram buram korkaklık kokan... Ve buyrun bakalım cenaze namazına. Lucescu mu korkak, Daum mu? Cevap verin.

Okumuş cahiller
Geçen gün SABAH Gazetesi'nde trafik müfettişliğiyle ilgili bir yazı çıktı. Hemen karşı cevap geldi. Nedendir bilinmez insanlarımız, dinlemesini bilmedikleri gibi, okumasını da bilmiyorlar. Türkiye'de trafikteki sinyalizasyon sistemimizde hatalar var. Daha yeni yeni saniye yazan trafik ışıkları koyulmaya başlandı. Eğer diyorum, yeşil ışık yanarken, belli bir süre sarı ışık yanıp sönerse ve oradan da kırmızıya dönerse arabalar için tehlikeli olmaz. Ama yeşilden, bir anda sarıya dönüp, hiç durmadan kırmızı yanarsa bu tehlikelidir. Onun için de kavşaklarda büyük kazalar oluyor. Ve bu pozisyonda geçen arabalara da ceza yazmaya hakkınız yok, diye devam ediyorum.

Önce hatanın nerede olduğunu bulalım, sonra ceza yazalım. Ceza yazmak çok kolay iş. Önemli olan olayın kaynağını halletmek. Ama görüyorum ki, Türkiye için en büyük tehlike okumuş cahiller. Ve maalesef, Türkiye bunlardan çektiğini hiçbir şeyden çekmedi.

Bilgili'nin büyük ayıbı
Serdar Bilgili... Genç yaşta Beşiktaş'a başkan oldu. Hataları da var, sevapları da... Aslında Süleyman Seba'nın yanında bayağı bir staj gördü. Ama daha hâlâ net bir şekilde görülüyor ki, 99 yaşındaki Beşiktaş Kulübü'nü kendi işyeri zannediyor. Sınırlarımızı bilmiyoruz, nerede başlar nerede biter?

Geçen gün bir dost toplantısında duydum, araştırdım, doğru olduğuna da kanaat getirdim. Olayı anlattıklarında benim için fazla sürpriz olmadı. Yıllardır aynı filmleri görüyordum, bir yenisi daha eklendi.

SABAH Gazetesi'nde çalışan bir Beşiktaş muhabirimiz var: Fatih Doğan. Hem de iyi Beşiktaşlı'dır. Her nedense bilinmez, Serdar Bilgili ile ters düşmüşler. Bu, mutlak bir haber olayıdır. Çünkü bildiğim Fatih, karşıdakilerine ve özellikle büyüklerine son derece saygılı bir genç. Yani Fatih'in Serdar Bilgili'yle ters düşmesi, tamamen bir mesleki olaydır. Ama bu durum Serdar Bilgili'ye ters gelmiş ki, Spor Müdürümüz İbrahim Seten'e "Artık, sizin gazetede bir başka Beşiktaş muhabiri çalıştıralım" cümlesini talihsiz bir şekilde sarfetmiş.

Maalesef, son derece kibar, entel ve vizyonu olan bir görüntü çizen Serdar Bilgili, klasik bir kulüp başkanı olup çıkıvermiş. Yazık, buna çok üzüldüm.

Eğer insanlar ekmek parası uğruna, işi uğruna doğru şeyler yapıyorlarsa onlarla oynayamazsınız. Aksi takdirde 'yukardaki' sizi çarpar.

Yoksa Serdar Bilgili, kulüplere antrenör empoze eden, futbolcu transfer etmeye kalkan, antrenör kovan basındaki bazılarıyla diğer delikanlıları mı karıştırıyor?

Sayın Bilgili, fasulye ayrıdır, nohut ayrı... İkisi ancak aşurede (!) birleşirler. İşin başka bir ilginç yanı, herhalde Serdar Bilgili, bizim İbrahim'i tanımıyor. Şimdi artık Fatih'i işten çıkaracak olsa bile inadına çıkarmaz. Üstüne bir de maaşını arttırır!

Bedava köfte yok
G.Saray-Beşiktaş maçı başlamamış. Beşiktaş tribünlerinin olduğu yerde Sodexho firması köfte-ekmekleri hazırlamış. Konuk taraftarlara satacaklar. Bu sırada ortalık karışıyor, Beşiktaşlılar, hazır köfte-ekmeği yağmalıyor. Görevli Cengiz Bağlar, telsizle patronu Eşref Hamamcıoğlu'nu arıyor; "Eşref Bey, şu anda köfte-ekmekler yağmalanıyor. Ne yapalım?" Patrondan cevap: "Bırakın yesinler. Faturayı kulüplerine göndeririz." Aynı kırılan koltuklarda olduğu gibi... Yani hayatta herşeyin bir faturası var. Bazılarını sen ödersin, bazılarını başkaları. Ama mutlak sonunda sana ciro edilir.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır