kapat
12.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Şahsi görüşü şahsınıza saklayın!

Bugün Pazar ama kafamızdaki sorular da tatil yapmıyor ki... Üstelik benim Pazar'ım filan yok, sizin niye var anlamıyorum, oturun benimle birlikte kafa yorun bakalım;

MGK Genel Sekreterliği gibi önemli konumdaki bir orgeneral, ülkenin en ciddi gündemi hakkında uluorta şahsi görüş açıklama hakkına sahip midir, değil midir?

Size soruyorum arkadaşlar, uyanın artık, sabah oldu.. Bakın biz uyurken etrafta kıyamet kopuyor.

Aynı sıralarda bir 'Havacılık' dergisine açıklama yapan Genelkurmay Başkanı gayet mantıklı, Avrupa'nın teröre ve Türkiye'ye bakışı konusunda doğru şeyler söylemiş. MGK Genel Sekreteri ise;

"Türkiye AB'den milli menfaatleriyle ilgili konularda destek görmüyor. Biz de Rusya ve İran'ı da içine alan yeni bir arayışa girelim" diyor sempozyumda.

Sanki aşırı milliyetçi bir parti söylemi gibi..

Sonra ekliyor;

"2-3 milyon Türk'e bile duasını Almanca yaptırmayı düşünen bir Almanya var.."

Bu da sanki dinci bir partinin söylemi gibi..

Hakikaten bu ülkede insanın hiç boş vakti kalmaz ve canı sıkılmaz, ağzı olan konuşuyor çünkü. Her an yeni bir şokla sarsılıyorsunuz.

Dönüp "Sayın MGK Genel Sekreteri Avrupa niree, İran nire.. Bizim rotamızı batıya çevirme hikayemiz 40 yıl öncesine dayanıyor. Yani bunca yıldır yapılan çalışmaları, fedâkarlıkları unutalım mı diyorsunuz? Hem niye diyorsunuz? Aklına geleni söyleyip sonra özür dileyen siyasetçiden bıkmışız, bir de ordu mu çıkacak başımıza şimdi.. Bu kadar kritik konuda olmayacak şeyleri söyleyip sonra da 'şahsi fikrim' denir mi? Şahsi fikrinizse lütfen şahsınıza saklayın.." diyemiyorsunuz.

Ay, içime daral geliyor. Çikolata yemem lâzım, 'seratoni'nim eksildi yine!

ERMENİSTAN'DA 'KADINLAR GÜNÜ'
Eğer önceden söz verdiğim, katılmam gereken toplantılar olmasaydı ben de, gazeteci, STK temsilcisi ve iş kadınlarından oluşan 10 kişilik bir grupla birlikte '8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü Ermenistan'da kutlayacaktım.

Ne yazık ki Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi Koordinatörü Şule Kılıçarslan'dan gelen mail elime geç ulaştı.

"Sorunların diyalog ve iletişimle aşılacağına ve böylece 3. ülkelerin burnunu sokmasına gerek kalmayacağına inandığımız için, tepki olarak gitme kararı aldık ve Avrupa Parlamentosu'nun provokasyonlarına kapılmadık. Gazetenizi temsilen siz de Türk-Ermeni Genç Kadınlar Grubu'na katılırsanız çok, çok seviniriz" diyordu Kılıçarslan.

Vakıf ve dernek temsilcileriyle, öğretim görevlileriyle görüşülecek, iki ülke gençleri arasında barış ve dostluk deklarasyonu imzalanacak olan bu yolculuğu kaçırdığıma üzgünüm çünkü ben de -her ne kadar uluslararası ilişkilerde bazen iyi niyetin yeterli olmadığını farkediyorsam da- doğru diyalogla birçok sorunun aşılacağına inanıyorum.

Bu kez ben değil ama ismim bu grubun listesinde, gönlüm onlarla olacak, gelecek seyahatte ise mutlaka birlikteyim!

SİFON!
İlginç uyarı tabelalarına bayılıyorum. İşte bir tane daha.. Sabah binasındaki bir tuvalette kapı arkasında şöyle yazıyor: "Şifonu çekmeyi unutmayın. Kimse sizin içerde nasıl bir iz bıraktığınızı görmek zorunda değil."

Önce çok güldüm ama güldürürken düşündüren (!) bir ikaz bu aslında işin kötüsü.. Çocuklar için değil, büyüklerin dikkat etmesi için asma gereği duyulmuş ve muhtemelen çalışanlar tarafından asılmış.

Ve ayrıca, birçok yerde problem klozette de bitmiyor, tuvaletin tümünün temiz ve özenli kullanılması en basit saygı gereği olmasına rağmen bakıyorsunuz her taraf, çöp kutularına varıncaya kadar korkunç vaziyette..

Böyle, kafaya dan diye inen uyarı olmayınca anlaşılmıyor mu acaba?

BUCKİNGHAM SARAYI'NDA ÇAY!
İşte bir güzel davet daha. Bu da gazeteciliğin (ama herhalde başarılı olmanın da) ödüllerinden biri. Ülkelerarası dostluk ilişkilerinde rol almanız veya ülkeniz adına tek gazeteci olarak uluslararası basın toplantılarına katılmanız istenebiliyor.

Action PR Group'tan gelen davet şöyle; "British Airways'in Buckingham Palace'la yaptığı anlaşma doğrultusunda, Kraliçe'nin Altın jübilesinin tanıtım amacıyla Mart sonunda Londra'ya 2 günlük basın gezisi düzenlenecektir. Bu geziye Türkiye'den yalnızca bir gazeteci davet edilmiştir. Dolayısıyla sizi bu geziye davet etmekten onur duyduğumuzu bilginize sunarım."

Hoş değil mi, doğru söyleyin çok hoş.. Gidecek miyim? Bilmem, siz olsanız ne yapardınız?

dİTHAL İLAÇLA KÖPEK KATLİAMI
Aynı günlerde biri Sarıyer'den diğeri Yalova Subaşı'ndan gelen iki mektup. Tesadüfe bakın ki ikisi de köpeklerinin belediye tarafından bahçelere, yeşil alanlara, evlerin önlerine atılan zehir nedeniyle öldüğünü anlatıyor.

Düşünebiliyor musunuz, sokaklara saçılan zehirle.. Ölenler ise sahipli, evde, bahçede beslenen köpekler, böyle bir ilkellik, vahşet olabilir mi?

Sarıyer'de ölen Dalmaçyalı'nın sahibi Meral Gündoğdu ilacın ABD'den ithal edilen Stiknin adlı şiddetli bir zehir olduğunu anlatıyor.

Peki bu belediyelere zehirleri yollara saçamayacaklarını kim anlatacak? Bu çağdışı metodlara hakları olmadığını o kalın kafalara kim, nasıl öğretecek?

Evet, büyük şehirlerde acil çözüm bekleyen "sokak köpeği" ve kuduz sorunu var. Hem de ciddi boyutta. Ama çözüm bu köpekleri bir yerde toplayarak kısırlaştırma ve zaman içinde azaltma yoluyla olabilir. Böyle katliamla olmaz. İnsaf yahu!

Uzaya BBG gitsin!
NASA uzayda yeni bir koloni oluşturmak üzere proje hazırlıyormuş. Projenin başında bulunan Prof. Landis "Yolculuğa 200 kadın ve erkek alacağız. Türkiye'den gönüllüler başvurursa seve seve kabul ederiz" demiş.

Aklıma hemen yeni bir BBG ekibi oluşturulup bu yolculuğa gönderilebileceği geldi. Türklerde neler var neler görsünler, "Bir Türk dünyaya bedeldir" sözüne inanmayanların hepsini inandıralım.

Ekibin 4 elemanı Eray, Edi, Gaye ve Azizcan olmalı. Yeter zaten.. 48 yıl sürmesi plânlanan yolculuk en fazla 6 ayda biter. Uzay aracındakiler birbirine girer, cinayet çıkar ve yemin ediyorum kalanlar da geri dönerler.

Birinci BBG'de en kavgacı yarışmacı Eray'ın, ikinci BBG'de yine en kavgacı Edi'nin kazandığını gören üçüncü BBG'ciler kendilerinden önceki ağabeylerini hiç aratmıyorlar doğrusu. Kadınlara saygısızlık, 'Tutmayın beni, parçalayacağım'lı konuşmalar, hakaret, herşey onlarda.

Programın tek amacı 'reyting' olduğuna göre söylenecek fazla bir şey yok, ama hep 'en kavgacı'ların birinci gelmesi herkeste 'bir halk jürisi var mı, yoksa seçimi program yapımcıları mı yapıyor' sorusunu akla getirmeye başladı, söylemiş olayım.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır