kapat
08.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Görev başında fenerli değilim

Bir televizyon yorumcusunun ekranda tarafsız olması gerekir. Bu nedenle TV programcılığını bırakana dek Fenerbahçeliliğimi askıya aldım
Evet Televole'yi bizim ekip yarattı. Ama ben her zaman karımın ve kızımın da benle izleyebileceği bir program yapıyorum. Gazeteler bizden beter! Erman Hoca ile birlikte Pazar akşamlarının en yüksek reytingli, programı "Maraton"a imza atan adamı tanımayan yok. Mavi gözlü, tombul yanaklı Şansal Büyüka'yı Televole'nin yaratıcısı olarak tanıdık. Ama onun hayatı, sergilediği hayatların aksine hep gizli kaldı. "Evli midir, sigara içer mi, çapkın mı, tatile gider mi?" gibi soruların cevaplarını kimse pek bilmiyordu. Zor oldu ama Büyüka'yı evinde ziyaret ettik. Rengârenk çiçeklerle kaplı bahçe kapısında bizi karşıladığında Şansal Büyüka'yı zor tanıdık. Bu sebeple röportaja bir anonsla başlıyoruz: Sayın okurlar, Şansal Bey kesinlikle TV'de göründüğü kadar tombul değildir. Hatta ince ve uzun bir fiziğe sahiptir. Ekranda en az 10 kilo şişman çıkıyor, duyurulur!

* "Sevgili Şansal", "Şansal Hoca" ve "Şansal Abi" olmanın temellerini nasıl attınız?

Gazetecilik yüksekokulu mezunuyum. Ama okula girmeden önce de spora çok meraklıydım. Okul takımlarında falan oynardım. Diğer taraftan da kompozisyon yarışmalarına girer ödüller alırdım. Üniversiteyi bitirdikten sonra torpille Milliyet Gazetesi'ne girdim. Biliyorsunuz bu işler başka türlü olmuyor. 1973'ün Mart ayında stajyer muhabir olarak işe başladım.

* Hangi takımın muhabiriydiniz?

İlk yıl hiçbir takımın muhabiri değildim. Birinci yılın sonunda Ankara Spor Servisi sorumlusu olarak Ankara'ya gittim. Çünkü oradaki arkadaş askere gitmişti. Bir yıl sonra geri döndüm. Mesleğin üçüncü yılında kısa dönem Beşiktaş, kısa dönem Galatasaray ve ardından uzunca bir dönem Fenerbahçe muhabirliği yaptım.

* Yer değiştirmeler sizin kendi isteğinizle mi oluyordu?

Aslında ihtiyaçtan doğuyordu. Askere gidenlerin yerine bakıyordum. Daha sonra evimiz Kızıltoprak'ta olduğu için amirlerim beni Fenerbahçe muhabiri yaptı.

TV İÇİN EŞİM ISRAR ETTİ
* Gazetecilikten televizyonculuğa geçişiniz nasıl oldu?

Milliyet Spor Servisi'nin müdürüyken Kanal 6 televizyonu kuruldu. Oradan teklif geldi. Çok zor karar verdim. Çünkü o dönem Milliyet sporda bir imparatorluktu. Televizyonun ise geleceği meçhuldü. Eşim çok ısrar etti. Kanal 6'da başladım. Ardından Kanal D ve de en son Show TV...

* Televizyon dünyasına birçok ismi siz kazandırdınız çok isim var. Acun Ilıcalı da bunlardan biri... Sizin için yıldız yaratan adam diyorlar.

Yanlış anlamayın ama ben de bu tarafımı beğeniyorum. Gençlere çok önem veririm. Bugün futbol medyasındaki çoğu gençte çok önemli katkılarım var. Onlara şans verdim ve öne çıkmalarını sağladım.

* Kamera karşısında rahatsınız. Diliniz de pek sürçmüyor...

Aslında heyecanlanıyorum. Ama heyecanımı kaybetmek istemiyorum. Çünkü kaybettiğiniz zaman işinizi iyi yapamazsınız. Dil sürçmeme meselesine gelince beş altı yıl öncesine kadar çok kitap okurdum. Günde iki kitap bitirirdim. Ben konuşurken "Eeeee" demem. Televizyonda "Eeeee"leyenlere ve sorularıma "Evet" diye başlayıp cevap verenlere de çok kızıyorum.

SON KARAR ÇAYCININ
* Nasıl bir müdürsünüz?

Gazetecilik yaparken bir dia için masaların üzerinden atlardım. Aşırı sinirliydim. Düşünün o dönem televizyon yok ve bir gol fotoğrafı bile çok önemli... Çok titizlenirdim. Bir başlığı iki buçuk saat düşündüğüm olurdu. Hatta bulamazsam en son gazetenin çaycısına sorardım. Televizyonculuk dönemlerinin ilk yıllarında da sinirliydim. Şimdi sakinleştim. Zaman zaman parlarım ama çabuk sönerim. Çalışma arkadaşlarım bana saygı duyar. Ben onların müdürü değil abisiyim. Her dertlerine koşarım. Bizim kadro tam 20 yıldır beraber çalışıyor.

* Sizce iyi futbolcu olmak için neler gerekiyor?

Bence futbolcu gibi yaşayan futbolcular hep kazanıyor. Gece çıkmasın, kız arkadaşı olmasın gibi bağnaz değilim. O da insan. İnsan gibi yaşayacak. Gece sabahlara kadar olan gezmeler, sigara dumanları içindeki kumar masaları futbolcuya yakışmaz. Bu örnekleri hâlâ yaşıyoruz. İyi futbolcuya en iyi örnek Şifo Mehmet'tir. Tam 12 sene Beşiktaş forması giydi. İstikrarından en ufak bir şey kaybetmedi. Futbol adına sahada boğuşan futbolcuyu da çok severim. Galatasaraylı Hasan Şaş'ı, Arif'i ve Beşiktaşlı Tayfur'u çok beğeniyorum.

TELE VOLE
Söz: Ali Sami Alkış

Müzik: Sine Büyüka

* Televole gibi bir program fikri nasıl aklınıza geldi?

Kanal 6'da futbol programı yapıyorduk ve futbol programcılığı adına çok yeni şeyler ortaya koyuyorduk. O zamanlar futbol yalnızca TRT'nin tekelindeydi. Ancak ne yaparsak yapalım erkeklere hitap ediyorduk. Oysa ki televizyonda belli bir başarıyı yakalamak için erkeğe de, kadına da, çocuklara da, gençlere de hitap etmek zorundasın. Bu yüzden futbolun magazinini yapmaya karar verdik. Kanal D'ye geldiğimizde "Televole" adıyla devam ettik. Gazeteci abimiz Ali Sami Alkış isim babasıdır. Müziğini de kızım Sine yaptı.

* Peki nasıl oldu da Televole futbolla alakasını tamamen kesti?

Zamanla "Futbolcuların burada ne işi var" gibi bir baskı oluşmaya başladı. Kabul edelim ki Türkiye'de insan malzemesi çok az. Televizyon dünyasında renkli insanları öne çıkartırsanız reyting alırsınız. Televizyonun tek geçerli kuralı reytingdir. Malzeme bittiği için magazine daha çok ağırlık vermeye başladık. Yani bu biraz mecburiyetten doğdu.

* Ama siz artık eski günlerdeki gibi işin içinde değilsiniz...

Aslında bu doğru değil. Televole hâlâ benim kontrolümde. Birinci dereceden sorumlusu da Can Tanrıyar. Ben iş anlayışım nedeniyle yetki vermeyi severim sorumluluğu da onlara yüklerim. Biz çok iyi takım oyunu oynuyoruz. Bu takımda Can Tanrıyar magazinin başında.

Aşkımız ilk günkü gibi
* Eşiniz Nihal Hanım'la nasıl tanıştınız, anlatır mısınız?

1974 yılıydı. Ankara'da Milliyet Gazetesinin başındaydım. En uçarı, kaçarı olduğum dönemdi. Eve girmiyordum. Derken bir gün hastalandım ve kuzu kuzu evin yolunu tuttum. Ev arkadaşım eve misafir geleceğini söyledi. Çok hastaydım, misafir en son duymak istediğim laftı. Tüm çabalarıma rağmen geldiler. Gelenlerin içinde Nihal de vardı. Tanıştık. Sonra tabii biraz da kovaladım. Belli bir süre beraber olduk 1979'da da evlendik.

Nihal Büyüka: Ben o zamanlar THY hostesiydim. Hatta eve üniformalarımla gelmiştim.

* Ankara'daki bir yıl size eşinizi kazandırdı...

Kesinlikle. Ankara'yı çok severim. İşin inceliklerini de orada öğrendim.

* Evin reisi kimdir?

Bizim evde Nihal'in dediği olur. Zaten ben kentsel alanda kadınların egemen olduğunu düşünüyorum.

* Evde de sinirli misiniz?

Hayır. Sadece kızım ile oğlum aralarında kavga edince çok sinirleniyorum. İstemiyorum. Kızım 18 yaşında Koç Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler okuyor. Oğlum ise 17 yaşında, lise son sınıf öğrencisi.

* Televizyoncu olacaklar mı?

Oğlum çok istiyor. Zaten beni çok fazla eleştirir. Fazla acımasızdır. İyi bir şey söylediğini görmedim.

SİBEL ARNA



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır