Birkaç gündür "Çatışma ve uyum" konusuna takıldım kaldım.
Nedeni ise İstanbul'daki farklı iki dünyayı biraraya getiren İslam Konferansı Örgütü ve Avrupa Birliği'ni biraraya getiren toplantı.
Konuya yüzeysel bakınca "Çatışma ve uyum" basit iki kelime gibi görünüyor. Günümüz yaşam biçiminde gerçekleştiği anda çok önemli olan olaylar bir süre sonra gündemden hızla çıkıyor. 11 Eylül'de gerçekleşen ve ABD'lilerin zihinlerini kökten sarsan saldırılar, bunun en güzel örneğini oluşturuyor. Zihnin derinliklerinde yarattığı travma ve paranoyaya rağmen 11 Eylül'ün o günkü anormal şiddetini bugün çok az hissediyoruz. Görünen neden açık. Çünkü çok hızlı ve faal bir şekilde yaşıyoruz. Zihinlerimiz çok meşgul. Duyarsızlığa mahkum olmuşuz.
Uygarlıklar çatışması ve İstanbul'daki konferans derken zihnim beni bir tilki kıvaraklığıyla "Çatışma ve uyum" konusunun farklı boyutlarına götürüyor.
KEDİ GİBİ TEPKİ
Çok açık olan bir gerçek var: Yoğun bir çatışma ortamında yaşıyoruz. Çatışma çok farklı düzlemlerde gerçekleşiyor. Çatışma düzlemlerinden bir tanesini "Güçlü ve güçsüz" kavgası oluşturuyor.
Ecevit'in 1970'li yıllarında söylediği bir şey var: "En zayıf insan bile çok sıkıştığında bir an gelir saldırır. Aynı köşeye sıkıştırılmış bir kedinin tırmalaması gibi."
Aslında Ecevit'in bu tanımı Türkiye'de yaşayan geniş kitlelerin ruh haline ve davranış biçimine çok uyuyor. Demokratik ve örgütlü tepki refleksleri zayıf olan insanlarımızın büyük bir çoğunluğu ezikliğini en derin biçimde önce içinde ve yakın çevresinde yaşıyor. Ancak dayanamaz hale geldiğinde hali kaldıysa bir tepki veriyor. Bunu siyasal, sosyal, ekonomik ve benzeri her boyutta görüyoruz.
AMERiKALI'NIN TAVRI
Türkiye'nin yetiştirdiği parlak beyinlerden Başarı Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Turgay Özbek'le sohbet ediyoruz. Özbek çok önemli bir noktaya dikkat çekiyor: ABD insanı güce karşı olmayı önemli bir davranış refleksi olarak ortaya koyar.
Batıdan doğuya doğru gittikçe güçsüzler ve ezik insanlar sayısının arttığını görüyoruz. Denge güçsüz ve ezikler aleyhine bozuluyor. Özbek'in söylediğinin bu noktada önemli bir yeri var: Doğulu güçlü karşısında Batılı gibi bir duyguya sahip olmadığı için daha da ezik hissediyor. Bu eziklik duygusu hızla yaygınlaşıyor.
Bir an geliyor ve bu insanlar bir şekilde kendilerini ifade ediyorlar. İfadenin göze çarpan yönünün şiddet olduğu açık.
Güçlülerin kendini ezik ve güçsüz hisseden geniş kitleleri hissetmeleri ve o duyguyu yaşayanların bir şekilde kendilerini ifade edeceklerini unutmamaları gerekiyor.