kapat
11.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Her ayrılık bir ölüm provasıdır

En az iki kişi gerekir.
Bir ayrılık için en az iki kişi gerekir ve hiçbiri kolay değildir. En derinliksiz, en düz veya sevgisiz insan için bile ayrılık kolay değildir. Çünkü ayrılık kendi başına bir eylemdir ve en bağımsız ruhlusundan, en bağımlısına kadar herkesi yorar. Ayrılığın güzeli yoktur, çünkü her ayrılık kendi içinde bir(kaç) düşkırıklığı taşır. Doğasında ister alışkanlık veya aşk, ister dostluk veya kan bağı olsun her beraberlik en azından bir taraf için emek verilmiş, süreklilik umudu taşımış insan işi bir ilişkidir ve ayrılık bu umudun bitmesinin işareti, aslında başarısızlığının bir başka adıdır. Mutlu aşk vardır da mutlu ayrılık yoktur. Kurtuluş anlamına gelen ayrılıklarda bile bilinçaltının suçluluk veya intikam merkezleri çoktan uyarılmış ve hiç beklenmedik zamanlarda burnunuzdan gelecek kâbuslar veya krizler istikbâl hânenize çoktan kaydedilmiştir. Mecburen veya istemeden oluşan ayrılıklar kadar isteyerek ayrılmaklar-ki, buna terketmek de denir- ve terkedilmek gibi onlarca çeşidi olan ayrılık, yaşam yolculuğunun 'mutlaka'larından biridir. İtiraf etmekte zorlansak da hiç terketmemiş olanımız bile en az bir defa terkedilmiştir. Yaşamdaki en son ayrılık ölümdür ve her ayrılık aslında bir ölüm provasıdır.

AYRILIĞIN CİNSİYETİ YOKTUR

Derin bir iç çekişle yaşamımdaki bütün ayrılıkları, onların yarattığı duygu boşluğu, haksızlığa uğramışlık, çaresizlik, kibir ve hasret- evet, en çok hasret- duygularını yeniden soludum. Hüzünlü bir gülümsemeyle içim ezildi, yorgun hissettim kendimi. Hasret. Ah o severek ayrılmalar ve onların insanın etini keserek acıtan hasret fırtınası! (söylemeye gerek var mı acaba? Ayrılığın da cinsiyeti yoktur) O 'doğru mu yaptım?'lar, yüzlerce 'keşke'ler, bütün parayı mektuplar, e-postalar, telefonlara harcamalar, bir koku, bir şarkı ya da bir şiirle irkilmeler, ıssız yollarda uzun uzun yürümeler, sahilden kopacak kadar uzak yüzmeler, caddenin ortasında koşmaya başlamalar.... Buluşmanın karşıtı, mutluluğun düşmanı ayrılık. Aklıma mutluluk katan ayrılıklar hiç gelmedi. Zaman denen o tuhaf sisin arasına saklandıklarından hiç kuşkum yok ama...

Deniz aradı ve tabii 'nasılsın?' diye sordu. Biliyorsunuz yalnızca hatırımı sormak iiçin arayan gerçek dostlarımdam biri Deniz. Hani cinsiyeti hakkında yüzlerce e-posta yolladığınız, benimse cinsiyetinin umurumda bile olmadığı arkadaşım. Deniz dedi ki; 'Şu anlaşarak ayrılan kentli genç çifti izledin mi?' Hani bir banka reklamına çıkıyorlarmış. İlk bakışta Ğyıldırım aşkı, yıldırım nikahı, yıldırım balayı ve yıldırım ayrılığını 120 saniyede yaşayan ve hiç ortak yanı olmayan genç kentli çiftin anlatıldığı banka reklamı. Yok, hayır izlemedim. 'Mutlaka izle ve anlaşarak ayrıldıkları sahneye dikkat et.' Deniz böyle dedi.

ORTAK YANLARI BANKALARI

Hemen o gece dikkatle birkaç kez izledim bu reklamı. Anlaşarak ayrılan gencecik, zengin, sağlıklı, yakışıklı delikanlıyla, güzel kızın hikayesi. Aşk bitince anlaşarak ayrılan ve kısa süre sonra tek ortak yanlarının aynı banka olduğunu şaşırarak farkeden genç çift. Anlaşarak ayrılırken gözlerinde tek bir hüzün zerresi, keder kırıntısı, tek bir düşkırıklığı izi olmayan çift. Anlaşarak ayrılırken, üzerlerine uymayan bir elbiseyi tezgahtara iade ederek, dükkandan çıkıp giden müşteri zindeliği, umursamazlığı ve hafifliğiyle, birlikte aşkı ve cinselliği yaşadıkları evi bırakıp giden genç çift. Üstelik geride kalan bir tezgahtar bile yok! Kim çekmişse güzel çekmiş eline sağlık, teknik açıdan bir sinema şahaseri. Ama senaryoyu kim yazmışsa hayatında bir defa ne yıldırım, ne de sağanak aşık olmamış, ayrılık acısının en anlaşarak olanında bile nasıl yakıp, nasıl incittiğini hissetmemiş biri olmalı. Olmalı! Ama böyle birisi olabilir mi? Olmalı mı? Çünkü insanlar anlaşarak bile olsa ayrılırken artık izlerini daima taşıyacakları bitmiş aşkın omuzlarına binen ağırlığıyla asla ilk tanıştıkları kadar genç olamazlar. Oysa reklamda, bu ayrılık hüznüne dair tek ama tek bir işaret taşımayan plastik ifadeli genç bir çift var.

'Ben o bankaya asla gitmem' dedi Deniz. 'Konsepti yanlış! Biz Doğu-Akdenizliyiz, duygusalız, işten ayrılır gibi boşanamayız, bu şekilde boşanmamalıyız da! Yahu bir aşk yaşamışlar ve neredeyse kahkahalarla ayrılıyorlar! Kaldı ki, işten ayrılmak bile kolay değildir bazan...' Sustum, Deniz'i dinledim ve düşündüm. Ayrılıkların bile hakkını vermeden, duygularımızı son kullanım tarihi dolmadan yaşayamazsak insan olmamızın şânı nerede kalır gerçekten de? O bankadan ben de ayrılmaya karar verdim.

VANİLYA GÖKYÜZÜ

Geçen hafta Hıncal Uluç'un yaptığı özeleştiri konusunda onu destekliyorum. Bir gazetenin hafta sonu ekinde bol bol sinema, tiyatro ve tabii kitap tanıtımı olmalıdır. Ama öyle broşürlerden toplama bilgiler değil. Ciddi, samimi ve derinlikli tanıtımlar ve eleştiriler. Böyle bir Pazar eki özleyenlerden biriyim. Ben de küçük bir katkıda bulunacağım.

* Haftanın sinema önerisi: Vanilya Gökyüzü- Yönetmen: Cameron Crowe. Psikolojik-gerilim sevenler için müthiş imge zengini bir film. Senaryosundaki kurgu tekniği fena halde başarılı.

* Haftanın Kitap önerisi: Bir Kuzgun Yaz- Mehmet Ünver. İstanbul'un boğaz köylerinden Kuzguncuk'a aşık biri olarak bu biyografik-Kuzguncuk romanını öneriyoruım

* Haftanın Müzik önerisi: Somethin' Stupid-Robbie Williams ve Nicole Kidman. Frank ve Nancy Sinatra'nın 1967deki düetinin çok şık bir versiyonu. Romantik seks olur, diyen bir şarkı.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır