İsviçre'de yayınlanan bir gazete yönetimi, gazetedeki yazım hatalarını önlemek için ilginç, fakat aslında biraz da acımasız bir yola başvurmuş...
İsviçre`de Fransızca yayımlanan "Le Temps" gazetesi yönetimi, şubat ayı boyunca haberlerde yapılacak her yazım hatasına 5 frank (yaklaşık 4 milyon TL) para cezası kesecekmiş...
Gazete yönetimi, yayımladığı genelgede, "muhabirlerin, yanlış yazdıkları her sözcük ve bozuk tümce için sembolik olarak 5 frank para cezasıyla cezalandırılacağını" bildirmiş...
Ama gazete yönetimi insafsızca görünen cezayı zevke dönüştürmenin yolunu da bulmuş:
Cezalarla birikecek parayla personel için eğlence düzenlenecekmiş...
Gazeteciliğimin bir yirmi yılını "düzeltmen", eskilerin deyişi ile "musahhih" olarak geçirdiğimden bu haberi okuyunca kimi anılara dalıp gittim.
Şimdilerde günümüz gazetelerinde pek düzeltmene itibar edilmese de, özellikle bilgisayar düzenine geçilmeden önce düzeltmenlik gazetelerin en önemli servislerinden biri idi. Çünkü gazeteye giren her ne olursa olsun, ister haber ister iki satırlık bir "kayıp" ilanı, en son düzeltmenlerin gözetiminden geçmek zorundaydı.
1970'li yılların başı... Neredeyse tam sayfa bir "satış" ilanı...
Oku oku bitmiyor...
Üstelik bir sürü pafta, ada adları ve numaraları...
İşte, ne bileyim Sarıyer'in bilmem ne mahallesi, bilmam kaç ada ve paftada bir galrimenkul satılık...
Ben okuyorum, karşımdaki arkadaş da güya dinliyor...
Dinlemiyor da dinliyormuş gibi yapıyor. Arada bir başamı kaldırıp soruyorum:
"Nerede kaldık?"
"Sen" diyor, "boş ver, kelime hatası olmasın, bir de ilanın tarihi doğru çıksın. Kim bakacak bu ilanın paftasına, adasına..."
Nitekim, uzunca bir süre sonra ilanın okuması bitti. Altını o da, ben de imzalayarak mürettiphane gönderdik ve ilan o şekliyle ertesi gün yayımlandı gazetede.
Fakat ertesi gün, gazeteye adım atar atmaz, "odacı" arkadaş geldi.
Sanırım, o zamanlar idare müdürü Nuri Türen...
Nuri Bey, beni ve dün birlikte ilanı okuduğumuz arkadaşımızı odasına çağırmakta...
Pürtelaş Nuri Bey'in karşısına dikildik.
Nuri Bey'in masası üzerinde dün okuduğumuz ilanın aslı ve provası...
Provanın üzeri kırmızı kalemle bir harita görünümünde...
"Şimdi, ben ne yapayım" dedi Nuri Bey, "ilan baştan sona yanlış..."
Kelime yanlışı değil de ada ve pafta numaları birbirini tutmamakta...
Nuri Bey, arkadaşa bakıyor, arkadaş bana, ben yere bakıyorum. "Bu ilanı bir daha yayımlayacağız mecburen" diye sözlerini sürdürdü Nuri Bey, "ama parasını da sizden keseceğim."
Şafak attı. Maaşımız o zamanın parası 500-600 lira civarında...
Gazetede tam sayfa ilan herhalde on milyondan aşağı değil...
Zaten Nuri Bey de ölçüyü koydu: "Bir yıl çalışsanız bu ilanın karşılığını ödeyemezsiniz." Yapacak başka bir şey de yok. Neyse ki Nuri Bey yumuşadı da "Bir daha dikkatli olun" nasihatı dışında cezadan kurtulduk.
Demek, şimdi İsviçre gazetesi "Le Tems"in yönetiminin aldtığı kararı o zaman bizim gazetenin yönetimi uygulamaya kalksaydı, yanmıştık. Bedavaya çalışmanın ötesinde, işin sonunda eğlence de yok...
İsviçreliler hiç olmazsa ceza nihayetini bir eğlenceye dönüştürmeyi düşünmüşler.