kapat
06.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Bir yıldız doğuyor!..

Yeşim Koçak!.. Bu isme dikkat edin.. Yıldız Kenter okulundan bir yıldız doğuyor..

Yani lafın gelişi tabii.. Tiyatroda yıldız olunmaz bu ülkede.. Çünkü bu ülke medyası için Tiyatro "Yoktur!.."

Yok-tur!..

Yeşim eğer çıplak fotoğraflar çektirir, ya da TV dizilerinden birinde bir rol kaparsa, bu medyanın hızla üretip ayni hızla tükettiği sahte yıldızlar arasına adını yazar, o kadar..

Yeşim'e bayıldım..

Çözüm, Amerikalı yazar David Auburn'a bir Pulitzer Ödülü getiren oyun.. Zeynep Avcı'nın nefis türkçesi ile dilimize aktarılmış. Orijinal adı, Çözüm değil aslında.. İspat (Proof!..)

Belli ki bizimkiler, İspat lafını sevmemişler.. Ama oyuna yakışan ad İspat.. Çözüm değil.. Çünkü çözülen bir şey yok..

Matematik dehası bir baba ve iki kızının yaşamlarından bir kesit.. Baba, yakında izleyeceğimiz Beautiful Mind filmindeki gibi, giderek kafasını fena halde karıştırmış. Kızlardan biri New York'a göçüp hem okur, hem aileye para kazanırken, öteki okulu terkedip evde kalmış ve babasına bakmış..

Nasıl sıcak, nasıl insanı hemen yakalayan bir oyun..

Ben aslında bir oyun içinde çok özlediğim Müşfik'i görmeye gittim.. Tek başına oynadığı o harika Oğuz Aral tiplemesi başka..

Ve de karşıma Yeşim çıktı..

Müthiş.. Çok müthiş bir genç kız bu..

Yıldız Kenter'in, Osman Şengezer'in sevimli dekorları içinde sunduğu oyun fevkalade çekici..

Müşfik, kısa rolünde harikaydı ama, yetmedi.. Ben başından sonuna bir "Müşfik Oyun"unda görmek isterim onu..

Öteki genç oyuncular, Engin Hepileri ve Esra Kızıldoğan da çok iyiler..

Kenterlere mutlak gitmek gerek..

Telefon: 0212- 246 35 89.

***
Öteki oyun, Dolunay Katili, bir dünya prömiyeri imiş meğer.. Rolf Olsen, Avusturyalı bir yazar, oyuncu, film yönetmeni, araştırmacı.. Ve de asıl kariyeri.. Metafizik Doçenti.. 1995'te yazdığı oyununun sahnelendiğini görmek nasip olmamış adama.. Oyunu sahne ışıklarına ilk çıkaran, bizim Küçük Sahne/Sadri Alışık Tiyatrosu.. Dul karısını açılış gecesine davet etmişler.. Gelmiş.. Bundan iyi gazete hikayesi mi olur?.. Duydunuz mu?.. Duymazsınız.. Çünkü Tiyatro ise çöp sepetine..

İki dev oyuncu var, Dolunay Katili'nin başrollerinde.. Çolpan İlhan ve Selçuk Yöntem..

Selçuk işi bitmek üzere olan bir senaryo yazarı ve yönetmen.. Çolpan, sıfırı çoktan tüketmiş eski yıldız. Karı kocanın kenar mahalledeki evlerinin civarındaki parkta bir sapık katil seri cinayetler işlemeye başlıyor. Ve de harika bir polisiye komedi başlıyor..

Hale Kuntay.. Bu türkçeyi özlediğimi itiraf ederim.. Meray Ülgen, oyunu sahneye koymak için Almanya'dan gelmiş bir sanatçı.. Tiyatroda ritm ve tempo nedir biliyor.. Oyunu nefes nefese izliyorsanız, bunda Ülgen'in payı büyük..

Sema Olgaç'ın oyunun havasına cuk oturan dekorunu da ihmal edemeyiz tabii..

Selçuk Yöntem.. Kış Masalı'nda bayılmıştım.. Bu defa öldüm.. Yahu bu adam oyun falan oynamıyor.. Sahnedeki adam kimse, o oluyor, onu yaşıyor.. Bu kadar mı rahat olunur sahnede.. Rol kesmeden rol nasıl yapılır, teatral olma tuzaklarına düşmeden tiyatrocu nasıl olunur, merak eden gitsin Selçuk'u görsün..

Çolpan İlhan.. Ben onu üniversite yıllarında keşfetmiştim.. Hemen her filmine giderdim, fena halde hayranlığımdan.. Genç Hıncal'ın platonik aşkı idi Çolpan..

Şimdi ahı gitmiş, vahı kalmış eski yıldızı nasıl çarpıcı oynuyor, onu da görmek gerek..

Ama bakın açık söyleyeyim, beni asıl şaşırtan Seray Sever oldu..

Böyle iki dev ve de eski kulağı kesiklerden Mehmet Esen ile sahne paylaşacak, genç, güzel sarışını çok merak ediyordum..

Seray bir harika.. Evet.. Fiziği ile harika bir defa.. Ama Çolpan, provalardaki görünüme bakıp, sahnede, Genco'nun Şebnem'ine dönmesin diye önlemler almış kostümde.. Mini eteğin yırtmacını dikmiş, hatta biraz da uzatmış sanki.. Üstte de "İş kazası(!)" olmasın diye, sigorta önlemleri almış.. Gene de Seray sahne çalıyor.. Oyun sonunda kulise gittiğimde, Selçuk'a "Seni iyi izlemek için oyunu bir kere daha, bu defa arka sıralardan izlemem gerek" dedim.. Sebebini anlatınca, kahkahayı bastı..

"Yerim en önde ve en ortada olduğunda tüm sahneyi göremiyor, oyunu tenis maçı seyreder gibi kafamı aksiyonun olduğu yere çevirerek izliyordum mecburen.. Ve de Seray sahnenin bir yanında, sen öte tarafta olduğun zaman, geri zekalı falan olmadığım için sana değil, Seray'a bakıyordum.."

Seray'ın, hani Dadı'da izlediğiniz o itici tipin Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Mezunu olduğunu bilir miydiniz?..

Yani bu sarışın, bu ülkenin en zor okullarından birini bitirmiş, meğer..

Yani bu sarışın bildiğimiz sarışınlardan değilmiş..

Ve de bu üç kurt oyuncunun arasında nasıl ezilmeden oynuyor, hatta nasıl "Artık girse" diye kendisini bekletiyor..

Dolunay Katili, dört dörtlük bir oyun.. Kaçırırsanız yazık edersiniz..

Telefon: 0 212- 292 39 19!..

e-mail: sadrialisiktiyatrosu@isbank.net.tr

Bir Tavsiyef

Yeni isimler; değişik heyecanlar!.
Türk okuyucusu "gerilim ve korku romanları" denilince uzun yıllar belirli isimleri tanıdı ve onları okudu!.

Son yıllarda, kitap fiyatlarının çok artmasına rağmen, birdenbire, kitapçı sergi ve dükkanlarında yeni yeni isimleri görür olduk!.

Bunlardan ikisi önümde!.

Aslında biri ile tanışmakta neden bu kadar geç kaldığımızı anlayamadım; Howard Philips Lovecraft ve enfes üç hikayesi!.

Korkutucu, gerilimi hep üst düzeyde tutuyor ve fantastik!.

İthaki Yayınları (Tel:0216 330 93 08)'nın "H.P. Lovecraft'tan Üç Öykü" adı altında yayınladığı kitabı okurken, "fantastik korku-gerilim türünün çok değişik" bir yazarı ile karşı karıya olduğunuzu hemen anlıyorsunuz!.

Üslup önceleri size oldukça garip ve bunaltıcı geliyor ama, hem konular, hem de anlatıma alışmaya başlamak, kitabı bitirmeden elinizden bırakmamanıza sebep oluveriyor!

"Zamandan Düşen Gölge-Pusudaki Dehşet ve Charles Dexter Ward Vakası" adlı hikayeler, öylesine ince detaylarla örülmüş ve öylesine korkutucu ve gizemli sırlarla bezenmiş ki, kimi zaman okurken nefesinizi tuttuğunuzu fark ediyorsunuz. Lovecraft diyor ki: "Tuhaf öyküler seçmemdeki neden, eğilimlerime en çok onların uyuyor olmalarıdır. En güçlü ve inatçı dileklerimin başında, geçici bir an için de olsa, bizi ebediyen tutsak alan ve kozmik boşluğa yönelik meraklarımızı hüsrana uğratan zaman, mekan ve doğa yasalarının sınırlarının askıya alınması ya da parçalanması gelir.."

Yazar hikayelerinde işte bunu yapıyor; bilmem ki daha fazla birşey yazmama gerek var mı?

Elimdeki ikinci kitap da değişik bir nefes getiriyor!.

Lyn Hamilton'ın "Moche Savaşçısı (The Moche Varrior)" adlı eseri, Kanadalı kadın yazarın arkeolojik cinayetler dizisinin bir halkası.. Romanın kahramanı "Antikacı" Lara McClintoch'un bu defa Toronto'da bir müzayedede başlayan macerası, Peru'da sürüp, noktalanıyor!"

İnka öncesi Moche Uygarlığı'na ait mezarlarının soyulması ve uluslararası tarihi eser kaçakçılığı olaylarına hunharca işlenen cinayetler ve uyuşturucu da karışınca, kolay ve merakla okunan bir kitapla karşı karşıya kalıyorsunuz.

Efsaneler, tarih ve cinayetlerin yavaş yavaş karıştırdığı bir gerilim yumağı, sonunda biraz çabuk ve hızlı çözülüyor, bu yüzden okuyucu biraz hayal kırıklığına uğruyor ama, yine de keyifle okunabilecek bir roman!

Beyaz Balina Yayınları (Tel:0212 638 62 63)' nın gerilim romanlarını seven Türk okurları için açtığı yeni kapı ilginç!.

ocaluluc@beko.net.com

14 Şubat için..
14 Şubat Dünya Sevgililer günü.. Bugün kırmızı.. Aşkın rengi..

Bugün çukulata.. İçinde aşk hormonu feniletilamin var, ondan.

Bugün gül.. Aşkın çiçeği..

Bugün kart.. Aşkın anısı, aşkın yazısı..

Bugün kalp.. Aşkın simgesi..

Sevgililer günü için aslında başka hediye gerekmez.. Ama pazarlama dünyası böyle bir günü kaçırır mı?.. Milyarla dolar harcanıyor dünyada her 14 şubat öncesinde, hediyeler için..

Bir 14 Şubat armağanı gördüm.. Kırmızı hilal.. Fermuarı açıyorsunuz.. Kalp.. Adı Sürpriz Kalp zaten..

Peki sürpriz ne?.. Onu söylersem, alıp sevgilisine verecek olanı üzerim.. Siz Sevgililer günü armağanları, ya da peluş oyuncaklar satan bir dükkana gidin.. Sürpriz Kalbi bir sorun..

Belki de aradığınız armağan odur..

Dorsay!..
Emre elinde gazete heyecanla odama girdi.. "Hıncal ağabey, benden söz etmeniz ne güzel" diyerek ve gazeteyi önüme yaydı..

Atilla Dorsay'ın sinema sayfası var.. Yarım, marım, ama var..

Olacak şey değil.. Eve, bana gelen gazetede yoktu. Burada var..

"Hayır, hiçbir baskıda çıkarılmadı. Anadolu'ya renkli gitti, İstanbul'a siyah beyaz, hepsi o" dedi..

Bir yerde bir yanlış olmuş, o hatalı baskı da bana düşmüş olacak şey değil.. Oluyor..

Ama bakın.. Sinema ve Atilla'nın yeri, o değil..

Sinemaya Pazar sabahları, bir tam ve renkli sayfa ayırmak gerek, ilansız..

Pazar Sabah'ın yapısını yeniden bir düşünmekte yarar var..

Bence fazla "Geveze!.."

Herkes köşe yazıyor günümüzde..

Yazı yazan, haber yazan, haber hikayesi yazan, araştırma, analiz, röportaj yazan kalmamış.. Herkes masasının başında.. Herkes poposunun üzerinde, ahkam kesiyor, ya da hayatını anlatıyor, sonra da bekliyorlar ki, bunlar okunsun..

Gazete önce gazetedir. Köşe işin tuzu, biberi, baharatıdır, yemeğin kendisi değil.

SEVDİĞİM LAFLAR
Bireysel fikirler, kamuoyunu oluşturur. Bu yüzden bireysel fikirler, bireysel davranışlar ve bireysel konuşmalar fevkalade önemlidir.

Jan Struther

BİZİM DUVAR
Türkiye CİHAT kurbanlarından sonra CHAT kurbanlarını tartışıyor şimdi de...

Hakan&Utku

TEBESSÜM
Mary arkadaşı Susan'a gidip, bir gece önce barda tanışıp evine davet ettiği adamla başına gelenleri anlatıyormuş..

"Peki, ne oldu sizin eve gidince?" diye sormuş Susan..

"Ahlaksız herif bana 'Orospu' dedi!"

"Peki, sen ne yaptın?"

"Sekiz arkadaşını da al ve yatak odamdan hemen defol" dedim!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır