kapat
06.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Bizim ayıbımız

Hepimiz mavi gözlerinden dürüstlük ve iyilik akan o adamı çok sevmiştik. 16 Ağustos'u izleyen o panik günlerinde bize emin ellerde olduğumuz hissi veren biriydi o.

Aykut Barka'yı kaybetmenin acısı içinde, onunla ilgili bir başka gerçeği daha öğrendik. Biz, hayatı boyunca onun emeğinin karşılığını ödememiş, ona maddi sıkıntılardan uzak bir hayat yaşatamamıştık. Dünyanın en saygın üniversitelerinden gelen cazip teklifleri reddedip burada bizimle kalmayı seçen o idealist insana, kendisine yeni bir bilgisayar alacak kadar bir maddi imkanı bile sağlayamamıştık.

Bunlar ölümünü izleyen günlerde gazetelerde çarşaf çarşaf yazılan bilgiler. Ama işin garibi şu ki, bütün bunlar, "devletin bir ayıbı" olarak yazıldı çizildi. Kimse bu haberleri okurken, onun çektiği sıkıntılardan kendini sorumlu hissetmedi. Onu çok seven arkadaşları, tabutunun başında göz yaşları döken öğrencileri bile, Barka'ya yapılan bu haksızlıkta bir paylarının olduğunu düşünmedi.

Oysa, Barka ve onun gibi nice değerli bilim adamımıza yoksulluk sınırında yaşamayı reva gören asıl bizleriz. Onlardan aldığımız hizmetin, çocuklarımızın onlardan aldığı eğitimin bedelini ödemeye yanaşmayan bizler...

Ama bakıyoruz ki kimse bu sorumluluğun farkında değil. Barka'nın otuz yıllık arabasını yenileyememesine kahreden insanlar, aynı zamanda üniversite harçlarının arttırılması ihtimali karşısında ateş püskürüyor.

Önümüzdeki günlerde bu çelişkili tutumun bir kez daha ortaya çıkışına tanık olacağız. Hükümetin hazırladığı ve yüksek öğrenimde yeni bazı düzenlemeler getiren yasa tasarısı yoğun bir biçimde tartışılmaya başlanacak.

Ve göreceğiz ki, üniversite öğretim üyelerinin maaşlarının utanılası düşüklüğüne isyan eden insanlar, üniversite harçlarının yükseltilmesine de aynı şiddetle itiraz edecek ve bu iki tutum arasındaki çelişkiyi hiç düşünmeyecekler.

***
Bu uzun girişten sonra Milli Eğitim Alt Komisyonu'ndan geçen yeni tasarıyla ilgili olarak bir şeyler söyleyebilirim.

Yeni tasarının üzerinde yükseldiği temel anlayış, üniversitelerin mali-idari özerkliği konusunda küçük de olsa bir adım atmak; bu kurumları gerek kaynak yaratma gerekse kendi kaynaklarını kullanma konusunda daha özgür bırakmak...

Bu amaca bağlı olarak, üniversite harçlarının tahsili ve öğrenim kredilerinin dağıtımı merkezi olmaktan çıkarılıp üniversitelere bırakılıyor. Burs dağıtımının eskisinden çok daha sıkı takip edilmesi amaçlanıyor. Ayrıca, öğrenci katkı payının da çeşitli yollarla biraz olsun arttırılması hedefleniyor.

Dünyada üniversite eğitiminin nereye doğru gittiğini biraz olsun takip eden herkes kabul edecektir ki, tasarının getirdiği bu yeni anlayış, çoktan benimsenmesi gereken bir anlayıştır. Ve bu anlayış doğrultusunda atılan adımlar da doğru adımlardır.

Bu adımlar ancak yeterli olmamakla eleştirilebilir. Eğer devlet üniversiteleri tez elden "kaynak yaratan kurumlar" haline gelemezse, üniversite yönetimi aynı zamanda bir işletme gibi davranmayı öğrenemezse, öğrenciler kendileri için harcanan paranın hiç değilse yarısını ödemeye hazır hale gelemezlerse, devlet üniversitelerinin ulusal ve uluslararası planda rekabet edebilmesi mümkün olmayacaktır.

Ama belli ki, Türkiye'nin bu değişimi yavaş yavaş geçirmesi gerekiyor. Bedava yüksek öğrenim takıntısına saplanmış kamuoyu çoğunluğunun, bu takıntının yarattığı tahribatı yaşaya yaşaya ve kafasını duvara vura vura görmesi gerekiyor.

İşte yeni tasarıyla atılan adımlar, bu anlamda bir ilerlemeyi ifade ediyor.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır