kapat
06.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Hesabını kim verecek?

Zekeriya Temizel'in sert yaklaşımıyla tetiklenen ekonomik krizin Türkiye'ye bir yıllık faturası 51 milyar dolar oldu. IMF'ye göre 2001 yılı GSMH'si 150.7 milyar dolara indi
Zayıf bankacılık sektörünü Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu eski Başkanı Zekeriya Temizel mantığı ile "adam etmenin" faturası, IMF'ye verilen ek niyet mektubunda ortaya çıktı. Türk ekonomisi (GSHM) bir yıl içinde 51 milyar dolar küçülerek, 150 milyar dolara indi. Yandaki tablo incelendiğinde son 10 yılda, 3 tarihi dönem ön plana çıkıyor. 1994, 1999 ve 2001.

Bu üç tarih, Türk ekonomisindeki büyük çaplı çöküşleri gösteriyor.

Özellikle 2001, İkinci Dünya Savaşı döneminden sonra, yüzde 8.5 küçülme ile Cumhuriyet tarihine kara bir leke olarak geçti. Resmi kayıtlara göre 1 milyon kişi işinden oldu. Binlerce işyeri kapandı. Her Türk vatandaşının geliri, kişi başına yıllık 800 dolar gerileyerek 2 bin 176 dolara indi.

Peki Türkiye bu noktaya nasıl geldi?

Bu soruya yanıt vermek için 1998 yılına dönmek gerekiyor. Dönemin hükümeti, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel'in kayıtdışı ekonomiye açtığı savaşı destekledi ve "Nereden Buldun Yasası"nı devreye soktu.

Buna göre bir Mali Milat olacaktı. Bu tarihten sonra devlet, kişilere kazandıkları her kuruşun nereden geldiğini sorabilecekti. Kamuoyu da bu karara büyük destek verdi. Ancak zamanla soru işaretleri belirdi. Vatandaş, geçmişe dönük vergi incelemesi yapılmayacağına dair (mahkeme kararı olmadan) bir kanun çıkarılmasını istedi. Temizel, "Bu işin güvencesi benim. Geçmişe dönük inceleme yapmayacağız" dedi. Ancak sermaye sahibi için bu güvence yeterli olmadı ve para akın akın yurtdışına kaçırıldı. Merkez Bankası kayıtlarına göre 1998 yılında yurtdışı bankalara giden yerli sermaye miktarı 6.5 milyar dolardı.

Türkiye, 1999 yılında Uzakdoğu ve Rusya'da başlayan global krize, bağışıklık sistemindeki bu zayıflık nedeniyle yakandı ve o yıl GSMH 15 milyar dolar azalarak 185 milyar dolara indi.

1999 yılı sonuna gelindiğinde hükümet ekonomik krizden çıkış için yeni bir istikrar programı başlattı. Tüm uyarılara rağmen, bankacılık sektörünün zayıflığı ve düşük döviz kuru dikkate alınmadı.

IMF'nin desteği ve kredisi ile başlayan program, kısa süre içinde bazı başarılı mevziler de kazandı. Faizler ve enflasyon kademeli bir şekilde düşmeye başlarken, dolardaki değer artışı sınırlı düzeyde gerçekleşti. Ancak ters giden bir şeyler vardı; kurlardaki avantaj nedeniyle ithalat arttı. İhracat artış hızı ise yavaşladı. Türkiye döviz kazanmak yerine döviz kaybetmeye başladı.

Özelleştirmenin gecikmesi de sistemdeki kırılganlığı artıran önemli faktör olarak gündeme geldi.

Hükümet, IMF'ye verdiği söz nedeniyle "bankaları güçlendirme" işini Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'na bıraktı. Uzun tartışmalardan sonra bu kurulun başına 1999 yılındaki krizi tetikleyen kararlara imza atan Zekeriya Temizel getirildi.

Aynı dönemde banka yönetici ve sahipleri de enflasyonun düşeceğine inandıkları için milyarlarca dolarlık Hazine Bonosu ve tahviline yatırım yaptı. Hazine'nin yaptığı hesaba göre düşük faizler nedeniyle Hazine'nin iç borç faizlerinden yaptığı tasarruf 17 milyar dolar gibi inanılmaz bir noktaya geldi. Milli gelirin 200 milyar dolar olduğu hesaplandığında tasarrufun mille gelire oranı yüzde 8.5 seviyesine vardı.

Temizel göreve geldiğinin ikinci ayında, 27 Ekim Cuma günü, bankalara bakışını özetleyen ilk kararını aldı; Etibank ve Bank Kapital'e el koydu.

Ertesi gün, yüzde 25'lerde dolaşan gecelik faiz yüzde 70-100 aralığına çıktı.

Düşük faizli iç borçlanma senedi tutan bankaların hemen hepsi zarar etmeye başladı. Gerginlik birkaç bankaya daha el konulacak dedikodularıyla tırmandı. Kasım ayına gelindiğinde, günlük 7 binlere sıçrayan faizler nedeniyle Demirbank ateş hattına girdi. Sonra bankaya özkaynaklarını kaybettiği gerekçesiyle el kondu.

Gittikçe derinleşen kriz, aradığı kıvılcımı 2001 Şubat ayında Milli Güvenlik Kurulu'nda buldu. Başbakan Bülent Ecevit ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasındaki tartışma, 21 Şubat'ta devalüasyona yol açtı. Tüm dengeler değişti. Ekonomik daralma süreci hızlandı. Devlet Bakanı Kemal Derviş'in direksiyona geçmesiyle farklı bir döneme girildi. Bankacılık sektörüne bakış değişti. Bankalara el koymak yerine, sermaye ve kredi desteği vererek yaşatmak, birinci öncelik oldu.

Artık banka patronları elleri kelepçeli DGM'ye gönderilmiyor, bankalarına el konmuyor. Kurallar değişti, bir dönemin "hoyrat" yaklaşımı geride kaldı. Ancak kişisel hata ve yanlış politikaların ekonomiye faturası ise 51 milyar dolar oldu.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır